sözlük İngilizce - Türk

English - Türkçe

own bacak bacak üstüne atmış:

1. sahip olmak sahip olmak



2. kendi


Onun kendi evi var.
Yumi oraya kendi gitti.
Aslında tarih, bizim yapmamızdan ötürü bize ait değildir. Uzun zaman önce kendi kendimize sınav yapma süreci ile birbirimizi anlardık, şimdi birbirimizi ailede, toplumda ve yaşadığımız devlette apaçık bir yolla anlıyoruz.
O, paranın kendi payına düşenini almakta tereddüt etmedi
Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.
O kendi kendine"HAYIR"dedi.Yüksek sesle "EVET" dedi.
Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
Chris kendi başarısından Beth'in mutlu olacağına emindi.
Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
Bizim kendi ağacımızdan gelen elmalar marketten gelen püskürtülmüş elmalardan çok daha iyi tat veriyor.