1. sağlamak
Onun o projeyi ciddiye almasını sağlamak için buradayız.
Herkes cümlelerin doğru seslendirilmesini ve doğru bir biçimde yazılmasını sağlamak için yardımcı olabilir.
2. vermek
Sipariş vermek ister misiniz?
Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.
Koko'ya yeni bir evcil hayvan vermek istediler.
Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
Ona bir köpek aldı. Ancak, o köpeklere alerjisi vardı, bu yüzden birine vermek zorunda kaldı.