soru |
cevap |
Come and see us sometime. öğrenmeye başla
|
|
Bir ara bizi görmeye gel.
|
|
|
Come as soon as possible. öğrenmeye başla
|
|
Mümkün olduğunca kısa sürede gel.
|
|
|
Come in, the door's open. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Come on any day you like. öğrenmeye başla
|
|
İstediğin herhangi bir günde gel.
|
|
|
Could I park my car here? öğrenmeye başla
|
|
Arabamı buraya parkedebilir miyim?
|
|
|
Could I sit on the aisle? öğrenmeye başla
|
|
Koridor tarafında oturabilir miyim?
|
|
|
Could you drive Tom home? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Could you please help me? öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bana yardım eder misiniz?
|
|
|
Crime is on the increase. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Curiosity killed the cat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Custer refused to listen. öğrenmeye başla
|
|
Custer dinlemeyi reddetti.
|
|
|
Did he tell you anything? öğrenmeye başla
|
|
O size bir şey söyledi mi?
|
|
|
Did I hurt your feelings? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did she have a hard time? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you brush your teeth? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you enjoy your visit? öğrenmeye başla
|
|
Ziyaretinizden zevk aldınız mı?
|
|
|
Did you ever talk to him? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you forget something? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you go to the doctor? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you pay for the book? öğrenmeye başla
|
|
Kitap için ödeme yaptın mı?
|
|
|
Did you sew this by hand? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you turn off the gas? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Didn't you hear a scream? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Didn't you read the book? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do as you are told to do. öğrenmeye başla
|
|
Sana yapılması söylenildiği gibi yap.
|
|
|
Do it when you have time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do not eat too much cake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do whatever he tells you. öğrenmeye başla
|
|
O sana her ne söylerse yap.
|
|
|
Do whatever he tells you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you also want a shave? öğrenmeye başla
|
|
Sen de tıraş olmak ister misin?
|
|
|
Do you believe his story? öğrenmeye başla
|
|
Onun hikayesine inanıyor musunuz?
|
|
|
Do you believe in ghosts? öğrenmeye başla
|
|
Hayaletlere inanıyor musunuz?
|
|
|
Do you feel like resting? öğrenmeye başla
|
|
Canınız dinlenmek istiyor mu?
|
|
|
Do you have a girlfriend? öğrenmeye başla
|
|
Bir kız arkadaşın var mı?
|
|
|
Do you have a pen on you? öğrenmeye başla
|
|
Yanınızda bir kaleminiz var mı?
|
|
|
Do you have a subway map? öğrenmeye başla
|
|
Bir metro haritan var mı?
|
|
|
Do you have any brothers? öğrenmeye başla
|
|
Hiç erkek kardeşin var mı?
|
|
|
Do you have any children? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you have any quarters? öğrenmeye başla
|
|
Hiç çeyrek doların var mı?
|
|
|
Do you have any rock CDs? öğrenmeye başla
|
|
Hiç rock CD'lerin var mı?
|
|
|
Do you have enough money? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you have many friends? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you have many hobbies? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you know how to drive? öğrenmeye başla
|
|
Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
|
|
|
Do you know what he said? öğrenmeye başla
|
|
Onun ne dediğini biliyor musun?
|
|
|
Do you know what this is? öğrenmeye başla
|
|
Bunun ne olduğunu biliyor musun?
|
|
|
Do you know where she is? öğrenmeye başla
|
|
Onun nerede olduğunu biliyor musunuz?
|
|
|
Do you know who they are? öğrenmeye başla
|
|
Onların kim olduklarını biliyor musunuz?
|
|
|
Do you like French wines? öğrenmeye başla
|
|
Fransız şarapları sever misiniz?
|
|
|
Do you mean what you say? öğrenmeye başla
|
|
Gerçekten onu mu demek istiyorsun?
|
|
|
Do you need an ambulance? öğrenmeye başla
|
|
Bir ambulansa ihtiyacın var mı?
|
|
|
Do you object to my idea? öğrenmeye başla
|
|
Benim fikrime itiraz ediyor musun?
|
|
|
Do you often eat granola? öğrenmeye başla
|
|
Genellikle granola yer misiniz?
|
|
|
Do you plan to go abroad? öğrenmeye başla
|
|
Yurtdışına gitmeyi planlıyor musunuz?
|
|
|
Do you plan to stay long? öğrenmeye başla
|
|
Uzun kalmayı planlıyor musun?
|
|
|
Do you remember his name? öğrenmeye başla
|
|
Onun adını hatırlıyor musun?
|
|
|
Do you talk to your cats? öğrenmeye başla
|
|
Kedilerinle konuşur musun?
|
|
|
Does he come home at six? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Does he need to help her? öğrenmeye başla
|
|
Ona yardım etmesi gerekiyor mu?
|
|
|
Does she always go there? öğrenmeye başla
|
|
O her zaman oraya gider mi?
|
|
|
Does this make any sense? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Does Toshio like Sachiko? öğrenmeye başla
|
|
Toshio Sachiko'yu seviyor mu?
|
|
|
Don't be in such a hurry. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't be late for school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't break the branches. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't change the subject. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't drink so much beer. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't kick the door open. öğrenmeye başla
|
|
Kapıyı tekmeleyerek açmayın.
|
|
|
Don't let go of the rope. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't make fun of others. öğrenmeye başla
|
|
Diğerleriyle alay etmeyin.
|
|
|
Don't make fun of people. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't make so much noise. öğrenmeye başla
|
|
Bu kadar gürültü yapmayın.
|
|
|
Don't overexert yourself. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't play baseball here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't play in the street. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't play with that key! öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't scare me like that! öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't smoke in this room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't spoil the children. öğrenmeye başla
|
|
Çocuklara yüz verip şımartma.
|
|
|
Don't take it personally. öğrenmeye başla
|
|
Onu kişisel olarak almayın.
|
|
|
Don't throw in the towel. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't try God's patience. öğrenmeye başla
|
|
Allah'ın sabrını denemeyin.
|
|
|
Don't turn off the light. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't worry about my dog. öğrenmeye başla
|
|
Benim köpeğim hakkında endişelenmeyin.
|
|
|
Don't worry about others. öğrenmeye başla
|
|
Diğerleri hakkında endişe etmeyin.
|
|
|
Don't you have a bicycle? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't you have any money? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't you want to go out? öğrenmeye başla
|
|
Dışarı çıkmak istemiyor musun?
|
|
|
Draw a line on the paper. öğrenmeye başla
|
|
Kağıdın üzerine bir çizgi çizin.
|
|
|
Each of them sang a song. öğrenmeye başla
|
|
Onlardan her biri bir şarkı söyledi.
|
|
|
Each player did his best. öğrenmeye başla
|
|
Her oyuncu elinden geleni yaptı.
|
|
|
Education begins at home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Either come in or go out. öğrenmeye başla
|
|
Ya içeri gel ya da dışarı git.
|
|
|
Either you or I am right. öğrenmeye başla
|
|
Ya sen yada ben haklıyım.
|
|
|
Emily ate tofu at dinner. öğrenmeye başla
|
|
Emily akşam yemeğinde soya peyniri yedi.
|
|
|
English is easy to learn. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce öğrenmek kolaydır.
|
|
|
Enjoy life while you may. öğrenmeye başla
|
|
Çıkarabilirken hayatın tadını çıkarın.
|
|
|
Every house had a garden. öğrenmeye başla
|
|
Her evin bir bahçesi vardı.
|
|
|
Everybody has weaknesses. öğrenmeye başla
|
|
Herkesin zayıflıkları vardır.
|
|
|
Everybody knows his name. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Everyone talked about it. öğrenmeye başla
|
|
Herkes o konu hakkında konuştu.
|
|
|
Everything went smoothly. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Excuse me for being late. öğrenmeye başla
|
|
Geç kaldığım için beni bağışlayın.
|
|
|
Exercise improves health. öğrenmeye başla
|
|
Egzersiz sağlığı geliştirir.
|
|
|
Fire is always dangerous. öğrenmeye başla
|
|
Ateş her zaman tehlikelidir.
|
|
|
First come, first served. öğrenmeye başla
|
|
İlk gelene ilk servis yapılır.
|
|
|
Flour is made from wheat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Flour is made into bread. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Ford was poorly educated. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Four ideas were proposed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
George married my sister. öğrenmeye başla
|
|
George kız kardeşimle evlendi.
|
|
|
Germs can cause sickness. öğrenmeye başla
|
|
Mikroplar hastalığa neden olabilir.
|
|
|
Get off at the next stop. öğrenmeye başla
|
|
Bir sonraki durakta inin.
|
|
|
Get out of the classroom. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Get your things together. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Give me a bottle of wine. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Give me a coffee, please. öğrenmeye başla
|
|
Bana bir kahve ver, lütfen.
|
|
|
Give me a glass of water. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Give me a hand, will you? öğrenmeye başla
|
|
Bana yardımcı ol, olur mu?
|
|
|
Give me a piece of chalk. öğrenmeye başla
|
|
Bana bir parça tebeşir verin.
|
|
|
Give me a piece of paper. öğrenmeye başla
|
|
Bana bir parça kağıt ver.
|
|
|
Give me a sheet of paper. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Give me something to eat. öğrenmeye başla
|
|
Bana yiyecek bir şeyler ver.
|
|
|
Give me the bill, please. öğrenmeye başla
|
|
Bana hesabı getir, lütfen.
|
|
|
Give me the same, please. öğrenmeye başla
|
|
Bana aynısını ver lütfen.
|
|
|
Go and see him in person. öğrenmeye başla
|
|
Bizzat git ve onunla görüş.
|
|
|
Good students study hard. öğrenmeye başla
|
|
İyi öğrenciler çok çalışır.
|
|
|
Has the snow stopped yet? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have some tea, won't you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you eaten lunch yet? öğrenmeye başla
|
|
Öğle yemeğini henüz yedin mi?
|
|
|
Have you ever been on TV? öğrenmeye başla
|
|
Hiç televizyonda çıktın mı?
|
|
|
Have you ever seen a UFO? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you fed the dog yet? öğrenmeye başla
|
|
Henüz köpeği besledin mi?
|
|
|
Have you met him already? öğrenmeye başla
|
|
Zaten onunla tanışıyormuydun?
|
|
|
Have you seen my new car? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Haven't I met you before? öğrenmeye başla
|
|
Daha önce sizinle tanışmadım mı?
|
|
|
Haven't you gone too far? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He admitted his mistakes. öğrenmeye başla
|
|
O, hatalarını itiraf etti.
|
|
|
He also was very serious. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He and I walked together. öğrenmeye başla
|
|
O ve ben birlikte yürüdük.
|
|
|
He asked for a cigarette. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He became a famous actor. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He began to be a problem. öğrenmeye başla
|
|
O bir sorun olmaya başladı.
|
|
|
He began to make excuses. öğrenmeye başla
|
|
O, muazaret göstermeye başladı.
|
|
|
He believed in the truth. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He bought a plane ticket. öğrenmeye başla
|
|
O bir uçak bileti satın aldı.
|
|
|
He came back from Canada. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He came back last August. öğrenmeye başla
|
|
O, geçen Ağustos ayında geri geldi.
|
|
|
He came down with a cold. öğrenmeye başla
|
|
O, soğuk algınlığına yakalandı.
|
|
|
He came here before noon. öğrenmeye başla
|
|
O buraya öğleden önce geldi.
|
|
|
He can also speak French. öğrenmeye başla
|
|
Ayrıca Fransızca da konuşabilmektedir.
|
|
|
He can speak French well. öğrenmeye başla
|
|
O, Fransızcayı iyi konuşabilir.
|
|
|
He can't be under thirty. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He can't have told a lie. öğrenmeye başla
|
|
O, yalan söylemiş olamaz.
|
|
|
He can't make a decision. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He caught her by the arm. öğrenmeye başla
|
|
O, onu kolundan yakaladı.
|
|
|
He cut the envelope open. öğrenmeye başla
|
|
O zarfı açmak için kesti.
|
|
|
He denied the accusation. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He did his best to drink. öğrenmeye başla
|
|
İçmek için elinden geleni yaptı.
|
|
|
He did not agree with it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He did not die of cancer. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He did not like children. öğrenmeye başla
|
|
O, çocuklardan hoşlanmıyordu.
|
|
|
He didn't come after all. öğrenmeye başla
|
|
Beklenenin tersine gelmedi.
|
|
|
He died at the age of 70. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He discovered a new star. öğrenmeye başla
|
|
Yeni bir yıldız keşfetti.
|
|
|
He disregarded my advice. öğrenmeye başla
|
|
O benim tavsiyemi görmezden geldi.
|
|
|
He does not get up early. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He doesn't have a sister. öğrenmeye başla
|
|
Onun bir kız kardeşi yok.
|
|
|
He doesn't have any pets. öğrenmeye başla
|
|
Onun hiç evcil hayvanı yok.
|
|
|
He drank a cup of coffee. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He drank a lot yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He enjoys playing tennis. öğrenmeye başla
|
|
O tenis oynamaktan hoşlanıyor.
|
|
|
He extinguished the fire. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He fell and hurt his leg. öğrenmeye başla
|
|
O düştü ve bacağını incitti.
|
|
|
He fell in love with her. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He fired most of his men. öğrenmeye başla
|
|
O adamlarının çoğunu kovdu.
|
|
|
He found a broken camera. öğrenmeye başla
|
|
O, bozuk bir kamera buldu.
|
|
|
He gave a sigh of relief. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He got them to reject it. öğrenmeye başla
|
|
O onlara onu geri çevirtti.
|
|
|
He got up in the morning. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He got wonderful results. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He had been there before. öğrenmeye başla
|
|
O daha önce orada bulunmuştu.
|
|
|
He had dinner by himself. öğrenmeye başla
|
|
O, tek başına akşam yemeği yedi.
|
|
|
He had few other friends. öğrenmeye başla
|
|
Onun diğer birkaç arkadaşı vardı.
|
|
|
He had his wallet stolen. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He had to clean his room. öğrenmeye başla
|
|
O, odasını temizlemek zorunda kaldı.
|
|
|
He had trouble breathing. öğrenmeye başla
|
|
Nefes alma zorluğu vardı.
|
|
|
He has a good reputation. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has already gone home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has already had lunch. öğrenmeye başla
|
|
O zaten öğle yemeği yedi.
|
|
|
He has broken the record. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has got a good camera. öğrenmeye başla
|
|
Onun iyi bir kamerası var.
|
|
|
He has just arrived here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has lots of new ideas. öğrenmeye başla
|
|
Onun çok sayıda yeni fikirleri var.
|
|
|
He has never been abroad. öğrenmeye başla
|
|
O, hiç yurt dışında bulunmadı.
|
|
|
He has never been abroad. öğrenmeye başla
|
|
O hiç yurt dışına gitmedi.
|
|
|
He has never played golf. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has no sense of humor. öğrenmeye başla
|
|
Onun espri anlayışı yoktur.
|
|
|
He has nobody to consult. öğrenmeye başla
|
|
Onun danışacak kimsesi yok.
|
|
|
He has written two books. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He hasn't been here long. öğrenmeye başla
|
|
Uzun süredir burada bulunmadı.
|
|
|
He heard the dog barking. öğrenmeye başla
|
|
Köpeğin havladığını duydum.
|
|
|
He intended to marry her. öğrenmeye başla
|
|
Onunla evlenmek niyetindeydi.
|
|
|
He invited me to a party. öğrenmeye başla
|
|
O beni bir partiye davet etti.
|
|
|
He is a cheerful old man. öğrenmeye başla
|
|
O, neşeli, yaşlı bir adam.
|
|
|
He is a man of character. öğrenmeye başla
|
|
O kişilikli bir insandır.
|
|
|
He is a pretty great guy. öğrenmeye başla
|
|
O oldukça büyük bir adam.
|
|
|
He is a typical Japanese. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is a very fussy eater. öğrenmeye başla
|
|
O, zor beğenen bir yiyicidir.
|
|
|
He is a very good batter. öğrenmeye başla
|
|
O, çok iyi bir top vurucusu.
|
|
|
He is absent from school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is afraid of swimming. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is after a better job. öğrenmeye başla
|
|
O daha iyi bir iş peşinde.
|
|
|
He is after a better job. öğrenmeye başla
|
|
O daha iyi bir iş arıyor.
|
|
|
He is always complaining. öğrenmeye başla
|
|
O her zaman şikayet ediyor.
|
|
|
He is always on the move. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is an intelligent boy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is anxious to see you. öğrenmeye başla
|
|
O seni görmek için hevesli.
|
|
|
He is as healthy as ever. öğrenmeye başla
|
|
O her zamanki gibi sağlıklı.
|
|
|
He is being very careful. öğrenmeye başla
|
|
O, çok dikkatli davranıyor.
|
|
|
He is by no means bright. öğrenmeye başla
|
|
O, hiçbir şekilde zeki değil.
|
|
|
He is by no means stupid. öğrenmeye başla
|
|
O hiçbir şekilde aptal değil.
|
|
|
He is certain to turn up. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is crazy about skiing. öğrenmeye başla
|
|
O, kayak yapmak için deli oluyor.
|
|
|
He is deeply in debt now. öğrenmeye başla
|
|
O, şimdi don derece borçlu.
|
|
|
He is eager to go abroad. öğrenmeye başla
|
|
O, yurt dışına gitmek için istekli.
|
|
|
He is employed in a bank. öğrenmeye başla
|
|
O, bir bankada görevlidir.
|
|
|
He is famous as a doctor. öğrenmeye başla
|
|
O bir doktor olarak ünlüdür.
|
|
|
He is good at arithmetic. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is good at gymnastics. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is in the tenth grade. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is known to everybody. öğrenmeye başla
|
|
O, herkes tarafından bilinir.
|
|
|
He is known to everybody. öğrenmeye başla
|
|
O, herkes tarafından tanınır.
|
|
|
He is liked by everybody. öğrenmeye başla
|
|
O herkes tarafından sevildi.
|
|
|
He is lying on the bench. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is not an English boy. öğrenmeye başla
|
|
O bir İngiliz çocuk değildir.
|
|
|
He is not at all foolish. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is not up to the task. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is nothing but a fool. öğrenmeye başla
|
|
O, bir aptaldan başka bir şey değil.
|
|
|
He is nothing but a liar. öğrenmeye başla
|
|
O yalancıdan başka birşey değil.
|
|
|
He is now short of money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is opening the window. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is playing over there. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is rotten to the core. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is stronger than I am. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is tired, and so am I. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is too tired to study. öğrenmeye başla
|
|
O çalışamayacak kadar çok yorgun.
|
|
|
He is very good at poker. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is wearing sunglasses. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is writing a book now. öğrenmeye başla
|
|
O şimdi bir kitap yazıyor.
|
|
|
He jumped into the water. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He jumped over the hedge. öğrenmeye başla
|
|
O, çitin üzerinden atladı.
|
|
|
He keeps this gun loaded. öğrenmeye başla
|
|
O, bu silahı yüklü bulundurur.
|
|
|
He knew he could not win. öğrenmeye başla
|
|
O kazanamayacağını biliyordu.
|
|
|
He knows a lot of people. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He lay down on the grass. öğrenmeye başla
|
|
O çimin üstüne uzanmıştı.
|
|
|
He leveled his gun at me. öğrenmeye başla
|
|
O, silahını bana doğru çevirdi.
|
|
|
He lifted her to the bed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He likes music very much. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He likes to travel alone. öğrenmeye başla
|
|
O tek başına seyahat etmeyi sever.
|
|
|
He lived here for a time. öğrenmeye başla
|
|
O, bir süre burada yaşadı.
|
|
|
He lives next door to us. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He looked after the baby. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He looked over my report. öğrenmeye başla
|
|
O, raporumu gözden geçirdi.
|
|
|
He looks as poor as ever. öğrenmeye başla
|
|
O, her zamanki gibi fakir görünüyor.
|
|
|
He looks like a good boy. öğrenmeye başla
|
|
O, iyi bir çocuğa benziyor.
|
|
|
He looks like his father. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He looks much better now. öğrenmeye başla
|
|
O, şimdi çok daha iyi görünüyor.
|
|
|
He looks old for his age. öğrenmeye başla
|
|
O, yaşına göre yaşlı görünüyor.
|
|
|
He looks old for his age. öğrenmeye başla
|
|
O yaşına göre yaşlı görünüyor.
|
|
|
He lost his movie ticket. öğrenmeye başla
|
|
O, sinema biletini kaybetti.
|
|
|
He made a fortune in oil. öğrenmeye başla
|
|
O, petrolde bir servet yaptı.
|
|
|
He made a tour of Europe. öğrenmeye başla
|
|
O, bir Avrupa turu yaptı.
|
|
|
He made a will last year. öğrenmeye başla
|
|
O geçen yıl vasiyetini hazırladı.
|
|
|
He married a pretty girl. öğrenmeye başla
|
|
O güzel bir kız ile evlendi.
|
|
|
He may have lost his way. öğrenmeye başla
|
|
O, yolunu kaybetmiş olabilir.
|
|
|
He might change his mind. öğrenmeye başla
|
|
O, fikrini değiştirebilir.
|
|
|
He missed the last train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He must be an honest man. öğrenmeye başla
|
|
O, dürüst bir adam olmalı.
|
|
|
He must be the principal. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He must be Tom's brother. öğrenmeye başla
|
|
O Tom'un erkek kardeşi olmalı.
|
|
|
He never stopped writing. öğrenmeye başla
|
|
O, yazmaktan asla vazgeçmedi.
|
|
|
He often walks to school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He owns a good few sheep. öğrenmeye başla
|
|
O birkaç iyi koyuna sahiptir.
|
|
|
He painted the door blue. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He picked up a red stone. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He plays the guitar well. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He promised not to smoke. öğrenmeye başla
|
|
O sigara içmemeye söz verdi.
|
|
|
He promised to marry her. öğrenmeye başla
|
|
O, onunla evlenmek için söz verdi.
|
|
|
He put a cap on his head. öğrenmeye başla
|
|
O, kafasına bir kep giydi.
|
|
|
He put his room in order. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He put on clean trousers. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He put on the black coat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He put on the red jacket. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He put the room in order. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He quit school last week. öğrenmeye başla
|
|
Okuldan geçen hafta ayrıldı.
|
|
|
He reached for the apple. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He really makes me angry. öğrenmeye başla
|
|
O beni gerçekten kızdırır.
|
|
|
He resigned as president. öğrenmeye başla
|
|
O, başkan olarak istifa etti.
|
|
|
He said he did not do it. öğrenmeye başla
|
|
O, onu yapmadığını söyledi.
|
|
|
He seems as busy as ever. öğrenmeye başla
|
|
O her zamanki kadar meşgul görünüyor.
|
|
|
He seldom goes to church. öğrenmeye başla
|
|
O nadiren kiliseye gider.
|
|
|
He showed me her picture. öğrenmeye başla
|
|
Bana onun resmini gösterdi.
|
|
|
He slept well last night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He slowly raised the gun. öğrenmeye başla
|
|
O, yavaşça silahı kaldırdı.
|
|
|
He stared at the picture. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He studied for ten years. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He studies day and night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He swam across the river. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He tasted the cheesecake. öğrenmeye başla
|
|
O, peynirli kekin tadına baktı.
|
|
|
He taught himself French. öğrenmeye başla
|
|
Kendisine Fransızca öğretti.
|
|
|
He taught me how to swim. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He told me where to shop. öğrenmeye başla
|
|
O bana nerede alışveriş yapacağını söyledi.
|
|
|
He told us to keep quiet. öğrenmeye başla
|
|
O bize sessiz kalmamızı söyledi.
|
|
|
He took a trip to Europe. öğrenmeye başla
|
|
O, Avrupa'ya geziye gitti.
|
|
|
He took his sister along. öğrenmeye başla
|
|
O, kız kardeşini yanında götürdü.
|
|
|
He took off his overcoat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He took out his passport. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He took part in the race. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He tore the paper in two. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He tried to get up early. öğrenmeye başla
|
|
O, erken kalkmaya çalıştı.
|
|
|
He tried to kill himself. öğrenmeye başla
|
|
Kendini öldürmeye çalıştı.
|
|
|
He tried to learn French. öğrenmeye başla
|
|
Fransızca öğrenmek için gayret etti.
|
|
|
He tried to persuade her. öğrenmeye başla
|
|
O, onu ikna etmeye çalıştı.
|
|
|
He used to be a nice boy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He used to read at night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He usually comes in time. öğrenmeye başla
|
|
O genellikle zamanında gelir.
|
|
|
He visited China in 1998. öğrenmeye başla
|
|
O, 1998 yılında Çin'i ziyaret etti.
|
|
|
He waited until she came. öğrenmeye başla
|
|
O, o gelene kadar bekledi.
|
|
|
He walked back and forth. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He walked past the house. öğrenmeye başla
|
|
O yürüyerek evin yanından geçti.
|
|
|
He wanted to be a farmer. öğrenmeye başla
|
|
O, bir çiftçi olmak istedi.
|
|
|
He wants to go to Africa. öğrenmeye başla
|
|
Afrika'ya gitmek istiyor.
|
|
|
He was a forceful leader. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was a poet and writer. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was accused of murder. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was alone in the room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was beaten too easily. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was by no means happy. öğrenmeye başla
|
|
O hiçbir şekilde mutlu değildi.
|
|
|
He was completely honest. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was easily influenced. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was elected president. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was executed as a spy. öğrenmeye başla
|
|
O bir casus olarak idam edildi.
|
|
|
He was exposed to danger. öğrenmeye başla
|
|
O, tehlikeye maruz kaldı.
|
|
|
He was framed for murder. öğrenmeye başla
|
|
O, cinayet yüzünden hapse atılmıştır.
|
|
|
He was held in captivity. öğrenmeye başla
|
|
O, esaret altında tutuldu.
|
|
|
He was here at that time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was humiliated by her. öğrenmeye başla
|
|
O, onun tarafından aşağılandı.
|
|
|
He was killed in the war. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was knee-deep in snow. öğrenmeye başla
|
|
O diz boyu karın içindeydi.
|
|
|
He was lying on his back. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was paralyzed by fear. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was playing the piano. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was small, but strong. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was the first to come. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was then a boy of ten. öğrenmeye başla
|
|
O, o zaman on yaşında bir çocuktu.
|
|
|
He was very busy all day. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was very kind to them. öğrenmeye başla
|
|
O, onlara karşı çok nazikti.
|
|
|
He went aboard the plane. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He went there by himself. öğrenmeye başla
|
|
O, tek başına oraya gitti.
|
|
|
He went there by himself. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He whistled as he walked. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will be back tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will be free tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will come in a moment. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will end up in prison. öğrenmeye başla
|
|
O, hapishaneyi boylayacak.
|
|
|
He will go in your place. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will have to go there. öğrenmeye başla
|
|
Oraya gitmek zorunda kalacak.
|
|
|
He will love her forever. öğrenmeye başla
|
|
Onu sonsuza kadar sevecek.
|
|
|
He will not listen to me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will soon return home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He won the next election. öğrenmeye başla
|
|
O, bir sonraki seçimi kazandı.
|
|
|
He wore a light blue tie. öğrenmeye başla
|
|
O, açık mavi kravat takmıştı.
|
|
|
He worked for a rich man. öğrenmeye başla
|
|
Zengin bir adam için çalıştı.
|
|
|
He writes me once a week. öğrenmeye başla
|
|
O bana haftada bir kez yazar.
|
|
|
He wrote to me yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He'll be glad to see you. öğrenmeye başla
|
|
Seni gördüğüne memnun olacaktır.
|
|
|
He'll be here any moment. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He'll be here until noon. öğrenmeye başla
|
|
O, öğleye kadar burada olacak.
|
|
|
He's a bit of a drunkard. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He's a strange character. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He's in bed with the flu. öğrenmeye başla
|
|
O gripten dolayı yatakta.
|
|
|
He's very angry with you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He's very good at guitar. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Helen, this is my cousin. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Hello, Tom. Good morning. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Help me with my homework. öğrenmeye başla
|
|
Ev ödevimde bana yardımcı ol.
|
|
|
Help yourself to a drink. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Her answer was incorrect. öğrenmeye başla
|
|
Onun cevabı doğru değildi.
|
|
|
Her car is two years old. öğrenmeye başla
|
|
Onun arabası iki yaşında.
|
|
|
Her family is very large. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Her friends call him Ned. öğrenmeye başla
|
|
Arkadaşları onu Ned diyor.
|
|
|
Her hair is turning gray. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Her house is very modern. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Her husband is in prison. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Her speech was excellent. öğrenmeye başla
|
|
Onun konuşması mükemmeldi.
|
|
|
Here is a letter for you. öğrenmeye başla
|
|
İşte senin için bir mektup.
|
|
|
Here, please have a seat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Here's my account number. öğrenmeye başla
|
|
İşte benim hesap numaram.
|
|
|
Here's some news for you. öğrenmeye başla
|
|
İşte sizin için biraz haber.
|
|
|
His argument was logical. öğrenmeye başla
|
|
Onun argümanı mantıklı idi.
|
|
|
His book was upside down. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His car is gaining on us. öğrenmeye başla
|
|
Onun arabası bize yaklaşıyor.
|
|
|
His clothes are worn out. öğrenmeye başla
|
|
Onun elbiseleri yıpranmış.
|
|
|
His family is very large. öğrenmeye başla
|
|
Onun ailesi çok geniştir.
|
|
|
His father calls him Tom. öğrenmeye başla
|
|
Onun babası onu Tom olarak çağırır.
|
|
|
His house was burnt down. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His ideas are up to date. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His new car is wonderful. öğrenmeye başla
|
|
Onun yeni arabası harika.
|
|
|
His overcoat is worn out. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His patience is worn out. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His speech was too short. öğrenmeye başla
|
|
Onun konuşması çok kısaydı.
|
|
|
His study faces the park. öğrenmeye başla
|
|
Onun çalışma odası parka bakıyor.
|
|
|
His work is now complete. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His work is washing cars. öğrenmeye başla
|
|
Onun işi arabaları yıkamaktır.
|
|
|
Hitomi looked very happy. öğrenmeye başla
|
|
Hitomi çok mutlu görünüyordu.
|
|
|
Hold on a minute, please. öğrenmeye başla
|
|
Bir dakika bekle, lütfen.
|
|
|
Hold on a moment, please. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How about a cup of cocoa? öğrenmeye başla
|
|
Bir bardak kakaoya ne dersin?
|
|
|
How about going swimming? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How about playing tennis? öğrenmeye başla
|
|
Tenis oynamaya ne dersin?
|
|
|
How about tomorrow night? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How did he take the news? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How do you feel about it? öğrenmeye başla
|
|
Bu konuda ne hissediyorsunuz?
|
|
|
How do you like New York? öğrenmeye başla
|
|
New York nasıl buluyorsun?
|
|
|
How does he go to school? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How high is the mountain? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How is the weather there? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How is the weather today? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How large is your family? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How long are you staying? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How long do we stop here? öğrenmeye başla
|
|
Biz burada ne kadar dururuz?
|
|
|
How long have you waited? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How long is the stopover? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How long may I keep this? öğrenmeye başla
|
|
Bunu ne kadar süre saklayabilirim?
|
|
|
How many caps do you own? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How much is the bus fare? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How much is this T-shirt? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How much should they get? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How much TV do you watch? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How often do you see him? öğrenmeye başla
|
|
Ne sıklıkta onu görürsün?
|
|
|
How tall is your brother? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How well do you know Tom? öğrenmeye başla
|
|
Tom'u ne kadar iyi tanıyorsunuz?
|
|
|
I acknowledge my mistake. öğrenmeye başla
|
|
Ben, hatamı kabul ediyorum.
|
|
|
I adhered to my decision. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I admit that he is right. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun haklı olduğunu kabul ediyorum.
|
|
|
I agree to your proposal. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I agree with his opinion. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun fikrine katılıyorum.
|
|
|
I agreed to the proposal. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I almost caught the fish. öğrenmeye başla
|
|
Neredeyse hiç balık yakalamadım.
|
|
|
I almost didn't meet her. öğrenmeye başla
|
|
Neredeyse onunla hiç buluşmadım.
|
|
|
I am able to drive a car. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am about to leave here. öğrenmeye başla
|
|
Buradan ayrılmak üzereyim.
|
|
|
I am at a loss for words. öğrenmeye başla
|
|
Ne söyleyeceğimi şaşırdım.
|
|
|
I am content with my job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am glad to be with you. öğrenmeye başla
|
|
Seninle birlikte olduğuma memnunum.
|
|
|
I am interested in music. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am just warming up now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am quite all right now. öğrenmeye başla
|
|
Ben şimdi tamamen iyiyim.
|
|
|
I am ready to follow you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am sure of her success. öğrenmeye başla
|
|
Onun başarısından eminim.
|
|
|
I am sure of his honesty. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun dürüstlüğünden eminim.
|
|
|
I am sure of his victory. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am tired of hearing it. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu duymaktan usandım.
|
|
|
I am very poor at sports. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am watching wild birds. öğrenmeye başla
|
|
Yabani kuşları izliyorum.
|
|
|
I am willing to help you. öğrenmeye başla
|
|
Sana yardım etmeye istekliyim.
|
|
|
I arrived at the station. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I arrived here yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I asked him to wait here. öğrenmeye başla
|
|
Onun burada beklemesini rica ettim.
|
|
|
I ate breakfast at eight. öğrenmeye başla
|
|
Sabah kahvaltısını sekizde yedim.
|
|
|
I barely passed the exam. öğrenmeye başla
|
|
Ben zar zor sınavı geçtim.
|
|
|
I barely passed the exam. öğrenmeye başla
|
|
Ben sınavı güçlükle geçtim.
|
|
|
I began living by myself. öğrenmeye başla
|
|
Tek başıma yaşamaya başladım.
|
|
|
I believe you are honest. öğrenmeye başla
|
|
Ben senin dürüst olduğuna inanıyorum.
|
|
|
I bet he doesn't make it. öğrenmeye başla
|
|
Onu yapmayacağına bahse girerim.
|
|
|
I bought a pair of boots. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I bought a pair of shoes. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I bought the TV from her. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can not find my ticket. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can solve this problem. öğrenmeye başla
|
|
Bu sorunu halledebilirim.
|
|
|
I can't afford a new car. öğrenmeye başla
|
|
Yeni bir arabayı göze alamam.
|
|
|
I can't afford to buy it. öğrenmeye başla
|
|
Onu satın almayı göze alamam.
|
|
|
I can't apologize enough. öğrenmeye başla
|
|
Yeterince özür dileyemiyorum.
|
|
|
I can't approve the plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't do anything else. öğrenmeye başla
|
|
Ben başka bir şey yapamam.
|
|
|
I can't drink this stuff. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't find my suitcase. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't give up my dream. öğrenmeye başla
|
|
Hayalimden vaz geçemiyorum.
|
|
|
I can't hide my feelings. öğrenmeye başla
|
|
Duygularımı gizleyemiyorum.
|
|
|
I can't keep up with you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't live without you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't stand that noise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't stand this noise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't take it any more. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't talk with people. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't thank you enough. öğrenmeye başla
|
|
Sana yeterince teşekkür edemem.
|
|
|
I can't thank you enough. öğrenmeye başla
|
|
Ben yeterince teşekkür edemiyorum.
|
|
|
I can't use this machine. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu makineyi kullanamam.
|
|
|
I can't walk any farther. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't walk any further. öğrenmeye başla
|
|
Ben daha ileri yürüyemem.
|
|
|
I cannot afford the time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I cannot lift this stone. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I cannot stand this heat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I caught cold last month. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I cook soup in a big pot. öğrenmeye başla
|
|
Ben çorbayı büyük tencerede pişiririm.
|
|
|
I could not speak to him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I decided to be a lawyer. öğrenmeye başla
|
|
Bir avukat olmaya karar verdim.
|
|
|
I deny all those charges. öğrenmeye başla
|
|
Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
|
|
|
I did it against my will. öğrenmeye başla
|
|
Onu kendi irademe karşı yaptım.
|
|
|
I didn't know what to do. öğrenmeye başla
|
|
Ne yapacağımı bilmiyordum.
|
|
|
I didn't mean to do that. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I do hope you'll succeed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I do not read his novels. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun romanlarını okumam.
|
|
|
I do want to go with you. öğrenmeye başla
|
|
Seninle gitmek istemiyorum.
|
|
|
I don't care if it snows. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't eat chicken skin. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't feel like eating. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't feel like joking. öğrenmeye başla
|
|
Canım şaka yapmak istemiyor.
|
|
|
I don't go in for sports. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't know all of them. öğrenmeye başla
|
|
Onların hepsini tanımıyorum.
|
|
|
I don't know either girl. öğrenmeye başla
|
|
Kızların her ikisini de tanımıyorum.
|
|
|
I don't know either twin. öğrenmeye başla
|
|
İkizlerin hiçbirini tanımıyorum.
|
|
|
I don't know for certain. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't know her address. öğrenmeye başla
|
|
Onun adresini bilmiyorum.
|
|
|
I don't know how to cook. öğrenmeye başla
|
|
Nasıl pişireceğimi bilmiyorum.
|
|
|
I don't know how to swim. öğrenmeye başla
|
|
Nasıl yüzeceğimi bilmiyorum.
|
|
|
I don't know where to go. öğrenmeye başla
|
|
Nereye gideceğimi bilmiyorum.
|
|
|
I don't like any of them. öğrenmeye başla
|
|
Onların hiçbirinden hoşlanmıyorum.
|
|
|
I don't like long drives. öğrenmeye başla
|
|
Ben uzun araba gezintilerini sevmiyorum.
|
|
|
I don't like the traffic. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't like this camera. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu kamerayı sevmiyorum.
|
|
|
I don't like this jacket. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu ceketi sevmiyorum.
|
|
|
I don't like to be alone. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't mind hot weather. öğrenmeye başla
|
|
Sıcak havadan rahatsız olmam.
|
|
|
I don't mind if it's hot. öğrenmeye başla
|
|
Hava sıcak olsada umurumda değil.
|
|
|
I don't quite follow you. öğrenmeye başla
|
|
Seni tamamen izlemiyorum.
|
|
|
I don't think he'll come. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't understand music. öğrenmeye başla
|
|
Ben müzikten anlamıyorum.
|
|
|
I don't want to eat here. öğrenmeye başla
|
|
Burada yemek istemiyorum.
|
|
|
I don't want to go alone. öğrenmeye başla
|
|
Yalnız gitmek istemiyorum.
|
|
|
I doubt if Tom is single. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un bekar olup olmadığından şüpheliyim.
|
|
|
I feed my dog once a day. öğrenmeye başla
|
|
Köpeğimi günde bir kez beslerim.
|
|
|
I feel cold this morning. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I feel good this morning. öğrenmeye başla
|
|
Bu sabah iyi hissediyorum.
|
|
|
I feel like another beer. öğrenmeye başla
|
|
Canım bir bira daha istiyor.
|
|
|
I felt like running away. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I felt much more relaxed. öğrenmeye başla
|
|
Ben çok daha rahat hissettim.
|
|
|
I felt sorry for the boy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I found her very amusing. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu çok eğlenceli buldum.
|
|
|
I found his house easily. öğrenmeye başla
|
|
Onun evini kolayca buldum.
|
|
|
I gave in to her demands. öğrenmeye başla
|
|
Onun isteklerine boyun eğdim.
|
|
|
I gave some books to him. öğrenmeye başla
|
|
Ona bazı kitaplar verdim.
|
|
|
I gave up eating dessert. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I get depressed at times. öğrenmeye başla
|
|
Zaman zaman depresyona girerim.
|
|
|
I go to a driving school. öğrenmeye başla
|
|
Bir sürücü okuluna gidiyorum.
|
|
|
I go to church every day. öğrenmeye başla
|
|
Her gün kiliseye giderim.
|
|
|
I go to church on Sunday. öğrenmeye başla
|
|
Pazar günü kiliseye giderim.
|
|
|
I go to Hyogo University. öğrenmeye başla
|
|
Hyogo Üniversitesi'ne gidiyorum.
|
|
|
I go to Tokyo University. öğrenmeye başla
|
|
Tokyo Üniversitesine gidiyorum.
|
|
|
I got a hole in my jeans. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I got her to wash dishes. öğrenmeye başla
|
|
Ona bulaşıkları yıkattım.
|
|
|
I got lost in the forest. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I got on the wrong train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I got there just in time. öğrenmeye başla
|
|
Tam zamanında oraya vardım.
|
|
|
I got this book from him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I got up early yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I grew up in the country. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I guess we should go now. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım şimdi gitmeliyim.
|
|
|
I had a physical checkup. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir sağlık kontrolü yaptırdım.
|
|
|
I had a stroke last year. öğrenmeye başla
|
|
Geçen yıl bir inme geçirdim.
|
|
|
I had him do my homework. öğrenmeye başla
|
|
Ona ev ödevimi yaptırdım.
|
|
|
I had him paint my house. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I had no idea what to do. öğrenmeye başla
|
|
Ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu.
|
|
|
I had the flu last month. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I had to fix the toaster. öğrenmeye başla
|
|
Ben tost makinesini tamir etmek zorunda kaldım.
|
|
|
I had to give up my plan. öğrenmeye başla
|
|
Planımdan vazgeçmek zorunda kaldım.
|
|
|
I had two cups of coffee. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I handed the mike to him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have a book in my hand. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have a good dictionary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have a lot of homework. öğrenmeye başla
|
|
Benim bir sürü ev ödevim var.
|
|
|
I have a lot to do today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün yapacak çok işim var.
|
|
|
I have a pain in my foot. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have a rash on my neck. öğrenmeye başla
|
|
Boynumda bir kızarıklık var.
|
|
|
I have a sharp pain here. öğrenmeye başla
|
|
Benim burada keskin bir ağrım var.
|
|
|
I have a slight headache. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have a stupid question. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have an ache in my arm. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have an identical twin. öğrenmeye başla
|
|
Benim bir tek yumurta ikizim var.
|
|
|
I have broken my glasses. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have caught a bad cold. öğrenmeye başla
|
|
Kötü bir soğuk algınlığına yakalandım.
|
|
|
I have confidence in Ken. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have decided to retire. öğrenmeye başla
|
|
Emekli olmaya karar verdim.
|
|
|
I have drunk all my milk. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have few English books. öğrenmeye başla
|
|
Birkaç İngilizce kitabım var.
|
|
|
I have found another job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have good news for you. öğrenmeye başla
|
|
Senin için iyi haberim var.
|
|
|
I have just arrived here. öğrenmeye başla
|
|
Ben az önce buraya vardım.
|
|
|
I have lost all my money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have many things to do. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have never been abroad. öğrenmeye başla
|
|
Hiç yurt dışında bulunmadım.
|
|
|
I have no homework today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have no one to help me. öğrenmeye başla
|
|
Bana yardım edecek kimsem yok.
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have nothing to do now. öğrenmeye başla
|
|
Şu an yapacak bir şeyim yok.
|
|
|
I have seen a panda once. öğrenmeye başla
|
|
Bir keresinde bir panda gördüm.
|
|
|
I have seen a UFO before. öğrenmeye başla
|
|
Daha önce bir UFO gördüm.
|
|
|
I have some chores to do. öğrenmeye başla
|
|
Yapacak bazı ev işlerim var.
|
|
|
I have to brush my teeth. öğrenmeye başla
|
|
Dişlerimi fırçalamak zorundayım.
|
|
|
I have to cover his loss. öğrenmeye başla
|
|
Onun kaybını karşılamak zorundayım.
|
|
|
I have to do my homework. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have to get some sleep. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have to go to the bank. öğrenmeye başla
|
|
Bankaya gitmek zorundayım.
|
|
|
I have to help my mother. öğrenmeye başla
|
|
Anneme yardım etmek zorundayım.
|
|
|
I have to study Japanese. öğrenmeye başla
|
|
Japonca çalışmak zorundayım.
|
|
|
I have to walk to school. öğrenmeye başla
|
|
Okula yürümek zorundayım.
|
|
|
I have worn out my shoes. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I haven't met him before. öğrenmeye başla
|
|
Daha önce onunla karşılaşmadım.
|
|
|
I hear footsteps outside. öğrenmeye başla
|
|
Dışarıda ayak sesleri duyuyorum.
|
|
|
I heard an unusual sound. öğrenmeye başla
|
|
Ben sıradışı bir ses duydum.
|
|
|
I heard someone knocking. öğrenmeye başla
|
|
Birinin kapıyı çaldığını duydum.
|
|
|
I heard the boys singing. öğrenmeye başla
|
|
Ben erkek çocukların şarkı söylediğini duydum.
|
|
|
I helped her wash dishes. öğrenmeye başla
|
|
Ona bulaşıkları yıkaması için yardım ettim.
|
|
|
I hope it rains tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
İnşallah yarın yağmur yağar.
|
|
|
I hope she will get well. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I hope that I'll see her. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I hope you get well soon. öğrenmeye başla
|
|
İnşallah yakında iyileşirsin.
|
|
|
I hope you get well soon. öğrenmeye başla
|
|
Umarım kısa zamanda sağlığına kavuşursun.
|
|
|
I hung my hat on the peg. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I invited all my friends. öğrenmeye başla
|
|
Bütün arkadaşlarımı davet ettim.
|
|
|
I invited Jane to dinner. öğrenmeye başla
|
|
Jane'i akşam yemeğine davet ettim.
|
|
|
I just finished the work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I keep a diary every day. öğrenmeye başla
|
|
Ben her gün bir günlük tutuyorum.
|
|
|
I know both of the girls. öğrenmeye başla
|
|
Kızların her ikisini tanıyorum.
|
|
|
I know he is watching me. öğrenmeye başla
|
|
Onun beni izlediğini biliyorum.
|
|
|
I know nothing about her. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
|
|
|
I know that you are busy. öğrenmeye başla
|
|
Ben sizin meşgul olduğunuzu biliyorum.
|
|
|
I know what your game is. öğrenmeye başla
|
|
Senin oyununun ne olduğunu biliyorum.
|
|
|
I know who likes Sachiko. öğrenmeye başla
|
|
Sachiko'yu kimin sevdiğini biliyorum.
|
|
|
I learned a lot from him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I left my key in my room. öğrenmeye başla
|
|
Anahtarımı odamda bıraktım.
|
|
|
I left out two sentences. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I lent the record to Ken. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I like English and music. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce ve müziği severim.
|
|
|
I like English very much. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I like my meat well done. öğrenmeye başla
|
|
Etimi iyi pişmiş severim.
|
|
|
I like oranges very much. öğrenmeye başla
|
|
Portakalları çok severim.
|
|
|
I like playing the piano. öğrenmeye başla
|
|
Piyano çalmayı seviyorum.
|
|
|
I like that singer a lot. öğrenmeye başla
|
|
O şarkıcıdan çok hoşlanırım.
|
|
|
I like that tie of yours. öğrenmeye başla
|
|
Senin o kıravatını seviyorum.
|
|
|
I like the way you smile. öğrenmeye başla
|
|
Gülümseme tarzını seviyorum.
|
|
|
I like to be spontaneous. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I like to ride on trains. öğrenmeye başla
|
|
Ben trenlere binmekten hoşlanırım.
|
|
|
I looked down at the sea. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I looked him in the eyes. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I looked in the cupboard. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I lost my notebook today. öğrenmeye başla
|
|
Bu gün dizüstü bilgisayarımı kaybettim.
|
|
|
I lost my wife last year. öğrenmeye başla
|
|
Karımı geçen sene kaybettim.
|
|
|
I lost your mail address. öğrenmeye başla
|
|
E-posta adresinizi kaybettim.
|
|
|
I love my yellow sweater. öğrenmeye başla
|
|
Ben sarı kazağımı seviyorum.
|
|
|
I love to collect stamps. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I love you more than her. öğrenmeye başla
|
|
Seni ondan daha çok seviyorum.
|
|
|
I made a serious mistake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I made him open the door. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I made my son a new suit. öğrenmeye başla
|
|
Oğluma yeni bir takım elbise yaptım.
|
|
|
I make too many mistakes. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I met a friend of Mary's. öğrenmeye başla
|
|
Mary'nin bir arkadaşı ile karşılaştım.
|
|
|
I met Fred on the street. öğrenmeye başla
|
|
Ben sokakta Fred'e rastladım.
|
|
|
I met her on my way home. öğrenmeye başla
|
|
Evime giderken onunla karşılaştım.
|
|
|
I met her three days ago. öğrenmeye başla
|
|
Üç gün önce ona rastladım.
|
|
|
I met him at the station. öğrenmeye başla
|
|
Onunla istasyonda tanıştım.
|
|
|
I met him on my way home. öğrenmeye başla
|
|
Evime giderken ona rastladım.
|
|
|
I met him the day before. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir gün önce onunla tanıştım.
|
|
|
I met Jane the other day. öğrenmeye başla
|
|
Geçenlerde Jane ile karşılaştım.
|
|
|
I met Jane the other day. öğrenmeye başla
|
|
Bir kaç gün önce Jane ile karşılaştım.
|
|
|
I met the prince himself. öğrenmeye başla
|
|
Prensin kendisiyle buluştum.
|
|
|
I might flunk the course. öğrenmeye başla
|
|
Kurda başarısız olabilirim.
|
|
|
I must decide what to do. öğrenmeye başla
|
|
Ne yapacağıma karar vermeliyim.
|
|
|
I must have it shortened. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I must help these people. öğrenmeye başla
|
|
Bu insanlara yardım etmeliyim.
|
|
|
I must renew my passport. öğrenmeye başla
|
|
Pasaportumu yenilemeliyim.
|
|
|
I never saw him in jeans. öğrenmeye başla
|
|
Onu asla pantolonlu olarak görmedim.
|
|
|
I never work on weekends. öğrenmeye başla
|
|
Hafta sonları asla çalışmam.
|
|
|
I often go to the movies. öğrenmeye başla
|
|
Sık sık sinemaya giderim.
|
|
|
I only did as I was told. öğrenmeye başla
|
|
Ben sadece bana söylenileni yaptım.
|
|
|
I opened the door slowly. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I ordered two hamburgers. öğrenmeye başla
|
|
İki hamburger sipariş ettim.
|
|
|
I ordered you to get out. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I paid 10 dollars for it. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun için on dolar ödedim.
|
|
|
I paid $200 for this bag. öğrenmeye başla
|
|
Bu çanta için 200 dolar ödedim.
|
|
|
I put cream in my coffee. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I ran as fast as I could. öğrenmeye başla
|
|
Elimden geldiğince hızlı koştum.
|
|
|
I ran into an old friend. öğrenmeye başla
|
|
Ben eski bir arkadaşa rastladım.
|
|
|
I read an exciting story. öğrenmeye başla
|
|
Ben heyecan verici bir hikaye okudum.
|
|
|
I read the letter to him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I received an invitation. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I recognized him at once. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I regard him as an enemy. öğrenmeye başla
|
|
Onu bir düşman olarak görüyorum.
|
|
|
I regret that I told you. öğrenmeye başla
|
|
Sana söylediğime pişmanım.
|
|
|
I returned home by train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I rushed out of my house. öğrenmeye başla
|
|
Ben evimden dışarı koştum.
|
|
|
I sat waiting on a bench. öğrenmeye başla
|
|
Bir bankta beklerken oturdum.
|
|
|
I saw a man with a child. öğrenmeye başla
|
|
Adamı bir çocukla birlikte gördüm.
|
|
|
I saw her clean the room. öğrenmeye başla
|
|
Onun odayı temizlediğini gördüm.
|
|
|
I saw her enter the room. öğrenmeye başla
|
|
Onun odaya girdiğini gördüm.
|
|
|
I saw her play the piano. öğrenmeye başla
|
|
Onun piyano çaldığını gördüm.
|
|
|
I saw him cross the road. öğrenmeye başla
|
|
Onun yolu geçtiğini gördüm.
|
|
|
I saw the movie on video. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I saw them play baseball. öğrenmeye başla
|
|
Onların basketbol oynadığını gördüm.
|
|
|
I see a bird on the roof. öğrenmeye başla
|
|
Çatıda bir kuş görüyorum.
|
|
|
I see a book on the desk. öğrenmeye başla
|
|
Masanın üstünde bir kitap görüyorum.
|
|
|
I seldom go to a library. öğrenmeye başla
|
|
Nadiren bir kütüphaneye giderim.
|
|
|
I shared a room with him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I shouldn't have done it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I smell something rotten. öğrenmeye başla
|
|
Çürük bir şeyin kokusunu alıyorum.
|
|
|
I stared her in the face. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I stayed home for a week. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I study Japanese history. öğrenmeye başla
|
|
Japon tarihi çalışıyorum.
|
|
|
I suppose he's gone home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I taught him how to swim. öğrenmeye başla
|
|
Ona nasıl yüzeceğini öğrettim.
|
|
|
I telephoned her at once. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think he can't do that. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think he is a good man. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think it will be sunny. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım hava güneşli olacak.
|
|
|
I think it won't succeed. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım başarılı olmayacak.
|
|
|
I think it's a good idea. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum.
|
|
|
I think it's around here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think it's worth a try. öğrenmeye başla
|
|
Onun denemeye değer olduğunu düşünüyorum.
|
|
|
I think it's worth a try. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım o denemeye değer.
|
|
|
I think she can't answer. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think that he is right. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun haklı olduğunu düşünüyorum.
|
|
|
I think that Tom is kind. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un nazik olduğunu düşünüyorum.
|
|
|
I think this tastes good. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I thought of a good idea. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I thought she was pretty. öğrenmeye başla
|
|
Onun güzel olduğunu düşündüm.
|
|
|
I took part in the party. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I usually get up at 6:00. öğrenmeye başla
|
|
Ben genellikle saat 6:00 da kalkarım.
|
|
|
I usually wake up at six. öğrenmeye başla
|
|
Genellikle saat altıda kalkarım.
|
|
|
I usually walk to school. öğrenmeye başla
|
|
Ben genellikle okula yürürüm.
|
|
|
I visited Tony yesterday. öğrenmeye başla
|
|
Dün Tony'yi ziyaret ettim.
|
|
|
I waited for ten minutes. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I walked across the park. öğrenmeye başla
|
|
Ben park boyunca yürüdüm.
|
|
|
I walked along the river. öğrenmeye başla
|
|
Ben nehir boyunca yürüdüm.
|
|
|
I walked toward the park. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I want something to read. öğrenmeye başla
|
|
Okumak için bir şey istiyorum.
|
|
|
I want this suit cleaned. öğrenmeye başla
|
|
Bu takımın temizlenmesini istiyorum.
|
|
|
I want to be an engineer. öğrenmeye başla
|
|
Bir mühendis olmak istiyorum.
|
|
|
I want to climb Mt. Fuji. öğrenmeye başla
|
|
Mt. Fuji'ye tırmanmak istiyorum.
|
|
|
I want to eat fresh fish. öğrenmeye başla
|
|
Taze balık yemek istiyorum.
|
|
|
I want to enter the club. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I want to feel important. öğrenmeye başla
|
|
Önemli hissetmek istiyorum.
|
|
|
I want to make her happy. öğrenmeye başla
|
|
Onu mutlu etmek istiyorum.
|
|
|
I want to read this book. öğrenmeye başla
|
|
Bu kitabı okumak istiyorum.
|
|
|
I want to see them again. öğrenmeye başla
|
|
Onları tekrar görmek istiyorum.
|
|
|
I want to think about it. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun hakkında düşünmek istiyorum.
|
|
|
I wanted him to go there. öğrenmeye başla
|
|
Onun oraya gitmesini istedim.
|
|
|
I wanted to surprise her. öğrenmeye başla
|
|
Ona sürpriz yapmak istedim.
|
|
|
I was a little surprised. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was afraid I'd be late. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was asked to wait here. öğrenmeye başla
|
|
Benim burada beklemem istendi.
|
|
|
I was at a movie theater. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was aware of that fact. öğrenmeye başla
|
|
Ben gerçeğin farkındaydım.
|
|
|
I was born in the winter. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was caught in a shower. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was caught in the rain. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was eating dinner then. öğrenmeye başla
|
|
O zaman akşam yemeği yiyordum.
|
|
|
I was frozen to the bone. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was given a new jacket. öğrenmeye başla
|
|
Bana yeni bir ceket verildi.
|
|
|
I was in Tokyo yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was late for the train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was on a trip to India. öğrenmeye başla
|
|
Hindistan'a bir geziye gittim.
|
|
|
I was on time for dinner. öğrenmeye başla
|
|
Akşam yemeği için zamanında geldim.
|
|
|
I was raised in Yokohama. öğrenmeye başla
|
|
Yokohoma'da yetiştirildim.
|
|
|
I was robbed of my purse. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was scratched by a cat. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir kedi tarafından tırmalandım.
|
|
|
I was thinking about you. öğrenmeye başla
|
|
Senin hakkında düşünüyordum.
|
|
|
I was too happy to sleep. öğrenmeye başla
|
|
Uyuyamayacak kadar çok mutluydum.
|
|
|
I was too tired to stand. öğrenmeye başla
|
|
Ayakta duramayacak kadar yorgunum.
|
|
|
I was traveling in Japan. öğrenmeye başla
|
|
Japonya'da seyahat ediyordum.
|
|
|
I was ushered to my seat. öğrenmeye başla
|
|
Koltuğumu bana gösterdiler,
|
|
|
I was ushered to my seat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was waiting for a taxi. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir taksi bekliyordum.
|
|
|
I wash clothes every day. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I went there to meet him. öğrenmeye başla
|
|
Onunla görüşmek için oraya gittim.
|
|
|
I will be sixteen in May. öğrenmeye başla
|
|
Mayısta on altı olacağım.
|
|
|
I will be your guarantor. öğrenmeye başla
|
|
Ben senin garantörün olacağım.
|
|
|
I will come by all means. öğrenmeye başla
|
|
Ne olursa olsun geleceğim.
|
|
|
I will do the best I can. öğrenmeye başla
|
|
Ben yapabileceğimin en iyisini yapacağım
|
|
|
I will explain it to her. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I will go, rain or shine. öğrenmeye başla
|
|
Ne olursa olsun, gideceğim.
|
|
|
I will have to help them. öğrenmeye başla
|
|
Ben onlara yardım etmek zorunda kalacağım.
|
|
|
I will help him tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın ona yardım edeceğim.
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
Onu asla tekrar yapmayacağım.
|
|
|
I will sweep out my room. öğrenmeye başla
|
|
Odayı baştan aşağı temizleyeceğim.
|
|
|
I will try to do my best. öğrenmeye başla
|
|
Elimden geleni yapmaya çalışacağım.
|
|
|
I will write to you soon. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I will write to you soon. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wish I could use magic. öğrenmeye başla
|
|
Keşke sihir kullanabilsem.
|
|
|
I wish I had been a bird. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wish I had married her. öğrenmeye başla
|
|
Keşke onunla evlenseydim.
|
|
|
I wish this job was over. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wish this was all over. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I won't go skating today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün buz patenine gitmeyeceğim.
|
|
|
I won't leave you behind. öğrenmeye başla
|
|
Seni arkada bırakmayacağım.
|
|
|
I wonder if he will come. öğrenmeye başla
|
|
Onun gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
|
|
|
I wonder if this is love. öğrenmeye başla
|
|
Bunun aşk olup olmadığını merak ediyorum.
|
|
|
I wonder what time it is. öğrenmeye başla
|
|
Saatin kaç olduğunu merak ediyorum.
|
|
|
I wonder where he is now. öğrenmeye başla
|
|
Onun şimdi nerede olduğunu merak ediyorum.
|
|
|
I wonder where she lives. öğrenmeye başla
|
|
Onun nerede yaşadığını merak ediyorum.
|
|
|
I wonder which way to go. öğrenmeye başla
|
|
Ben hangi yoldan gideceğimi merak ediyorum.
|
|
|
I wonder who invented it. öğrenmeye başla
|
|
Onu kimin icat ettiğini merak ediyorum.
|
|
|
I wonder who invented it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wonder why he did that. öğrenmeye başla
|
|
Onun bunu neden yaptığını merak ediyorum.
|
|
|
I worked hard last month. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I worked hard to succeed. öğrenmeye başla
|
|
Başarmak için sıkı çalıştım.
|
|
|
I would like to meet him. öğrenmeye başla
|
|
Onunla tanışmak istiyorum.
|
|
|
I wrote the song for her. öğrenmeye başla
|
|
Şarkıyı onun için yazdım.
|
|
|
I'd better go to bed now. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi yatmaya gitsem iyi olur.
|
|
|
I'd like a bus route map. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir otobüs güzergahı haritası istiyorum.
|
|
|
I'd like a cup of coffee. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir fincan kahve istiyorum.
|
|
|
I'd like a gin and tonic. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'd like a glass of beer. öğrenmeye başla
|
|
Bir bardak bira istiyorum.
|
|
|
I'd like an orange juice. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir portakal suyu istiyorum.
|
|
|
I'd like some more water. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'd like the bill please. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'd like to be a teacher. öğrenmeye başla
|
|
Bir öğretmen olmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to get a refund. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'd like to go to Hawaii. öğrenmeye başla
|
|
Hawaii'ye gitmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to go to London. öğrenmeye başla
|
|
Londra'ya gitmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to go to London. öğrenmeye başla
|
|
Londraya gitmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to pay by check. öğrenmeye başla
|
|
Çek ile ödeme yapmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to return a car. öğrenmeye başla
|
|
Arabayla dönmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to see a doctor. öğrenmeye başla
|
|
Bir doktorla görüşmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to talk to John. öğrenmeye başla
|
|
John'la konuşmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to visit London. öğrenmeye başla
|
|
Londra'yı ziyaret etmek istiyorum.
|
|
|
I'd like you to go there. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'll answer you tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın sana cevap vereceğim.
|
|
|
I'll be back before dark. öğrenmeye başla
|
|
Karanlıktan önce döneceğim.
|
|
|
I'll be free next Sunday. öğrenmeye başla
|
|
Ben önümüzdeki Pazar boş olacağım.
|
|
|
I'll be glad to help him. öğrenmeye başla
|
|
Ona yardım etmekten memnun oluruz.
|
|
|
I'll be here for a while. öğrenmeye başla
|
|
Bir müddet burada olacağım.
|
|
|
I'll be there right away. öğrenmeye başla
|
|
Ben hemen orada olacağım.
|
|
|
I'll be there right away. öğrenmeye başla
|
|
Ben derhal orada olacağım.
|
|
|
I'll be with you forever. öğrenmeye başla
|
|
Sonsuza kadar sizinle olacağım.
|
|
|
I'll bet anybody on that. öğrenmeye başla
|
|
Onunla ilgili herkesle bahse girerim.
|
|
|
I'll call you back later. öğrenmeye başla
|
|
Ben sizi daha sonra tekrar arayacağım.
|
|
|
I'll do everything I can. öğrenmeye başla
|
|
Ben elimden gelen herşeyi yapacağım.
|
|
|
I'll give you a check-up. öğrenmeye başla
|
|
Sizi bir kontrol edeceğiz.
|
|
|
I'll give you this money. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu parayı size vereceğim.
|
|
|
I'll leave Tokyo tonight. öğrenmeye başla
|
|
Bu gece Tokyo'dan ayrılacağım.
|
|
|
I'll let it go this time. öğrenmeye başla
|
|
Bu defa gitmesine izin vereceğim.
|
|
|
I'll make you a new suit. öğrenmeye başla
|
|
Ben sana yeni bir takım yapacağım.
|
|
|
I'll never do this again. öğrenmeye başla
|
|
Ben asla bunu tekrar yapmayacağım.
|
|
|
I'll never see her again. öğrenmeye başla
|
|
Onu asla tekrar görmeyeceğim.
|
|
|
I'll see you next summer. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'll stay here until ten. öğrenmeye başla
|
|
Saat ona kadar burada kalacağım.
|
|
|
I'll take the yellow one. öğrenmeye başla
|
|
Ben sarı olanını alacağım.
|
|
|
I'll treat you to dinner. öğrenmeye başla
|
|
Ben size akşam yemeği ısmarlayacağım.
|
|
|
I'm afraid it won't work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm all for her proposal. öğrenmeye başla
|
|
Ben tamamen onun teklifinden yanayım.
|
|
|
I'm as hungry as a horse. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm as tall as my father. öğrenmeye başla
|
|
Babam kadar uzun boyluyum.
|
|
|
I'm completely exhausted. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm crazy about football. öğrenmeye başla
|
|
Futbolu çok fazla seviyorum.
|
|
|
I'm doing the best I can. öğrenmeye başla
|
|
Yapabildiğimin en iyisini yapıyorum.
|
|
|
I'm feeding the goldfish. öğrenmeye başla
|
|
Akvaryum balığı besliyorum.
|
|
|
I'm fine, too, thank you. öğrenmeye başla
|
|
Ben de iyiyim, teşekkür ederim.
|
|
|
I'm going to have a baby. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm going to take a bath. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm going to take my car. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm looking for a wallet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm not about to ask him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm not as rich as I was. öğrenmeye başla
|
|
Eskisi kadar zengin değilim.
|
|
|
I'm not fond of her face. öğrenmeye başla
|
|
Onun yüzüne düşkün değilim.
|
|
|
I'm not going to sell it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm not much of a singer. öğrenmeye başla
|
|
Ben çok iyi bir şarkıcı değilim.
|
|
|
I'm not much of a writer. öğrenmeye başla
|
|
Ben çok iyi bir yazar değilim.
|
|
|
I'm not much of an actor. öğrenmeye başla
|
|
Ben çok iyi bir aktör değilim.
|
|
|
I'm on the football team. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm only thinking of you. öğrenmeye başla
|
|
Ben sadece seni düşünüyorum.
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
Bugün gerçekten yorgunum.
|
|
|
I'm serious about my job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Excuse me for being late. öğrenmeye başla
|
|
Geç kaldığım için özür dilerim.
|
|
|
I'm sorry for what I did. öğrenmeye başla
|
|
Yaptığım şey için üzgünüm.
|
|
|
I'm sorry she's not here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm sorry to trouble you. öğrenmeye başla
|
|
Rahatsız ettiğim için üzgünüm.
|
|
|
I'm staying at my aunt's. öğrenmeye başla
|
|
Ben halamlarda kalıyorum.
|
|
|
I'm surprised to see you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm talking on the phone. öğrenmeye başla
|
|
Ben telefonda konuşuyorum
|
|
|
I'm thinking of the plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm tired of watching TV. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm too busy to help her. öğrenmeye başla
|
|
Ben ona yardımcı olamayacak kadar çok meşgulüm.
|
|
|
I'm too busy to help him. öğrenmeye başla
|
|
Ben ona yardım edemeyecek kadar çok meşgulüm.
|
|
|
I'm trying to save money. öğrenmeye başla
|
|
Para tasarruf etmeye çalışıyorum.
|
|
|
I'm very glad to see you. öğrenmeye başla
|
|
Seni gördüğüme çok memnun oldum.
|
|
|
I'm very tired from work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm working in Tokyo now. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi Tokyo'da çalışıyorum.
|
|
|
I've already tested them. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've been to Canada once. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir kez Kanada'da bulundum.
|
|
|
I've been to Paris twice. öğrenmeye başla
|
|
İki kez Pariste bulundum.
|
|
|
I've come to say goodbye. öğrenmeye başla
|
|
Hoşçakal demek için geldim.
|
|
|
I've just finished lunch. öğrenmeye başla
|
|
Öğle yemeğini az önce bitirdim.
|
|
|
I've never been to Paris. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've only just come back. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've spent all the money. öğrenmeye başla
|
|
Ben bütün parayı harcadım.
|
|
|
Inflation was controlled. öğrenmeye başla
|
|
Enflasyon kontrol altına alındı.
|
|
|
Iron is harder than gold. öğrenmeye başla
|
|
Demir altından daha serttir.
|
|
|
Is it this hot every day? öğrenmeye başla
|
|
Hergün bu kadar sıcak mı?
|
|
|
Is that as heavy as this? öğrenmeye başla
|
|
O bunun kadar ağır mıdır?
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is the museum open today? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is the plane on schedule? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is there any mail for me? öğrenmeye başla
|
|
Benim için mektup var mı?
|
|
|
Is there any room for me? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is there any tax on this? öğrenmeye başla
|
|
Bununla ilgili herhangi bir vergi var mı?
|
|
|
Is there still any sugar? öğrenmeye başla
|
|
Orada hala hiç şeker var mı?
|
|
|
Is this a duty-free shop? öğrenmeye başla
|
|
Bu bir gümrüksüz-mallar mağazası mı?
|
|
|
Is this fish still alive? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is this price acceptable? öğrenmeye başla
|
|
Bu fiyat kabullenebilir mi?
|
|
|
Is this typewriter yours? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is your father a teacher? öğrenmeye başla
|
|
Senin baban bir öğretmen mi?
|
|
|
Is your wife a good cook? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It doesn't mean anything! öğrenmeye başla
|
|
O bir şey demek değildir!
|
|
|
It happened in Milwaukee. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It happened last October. öğrenmeye başla
|
|
O geçen Ekim ayında oldu.
|
|
|
It is almost ten o'clock. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is going to rain soon. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is he who is to blame. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is next to impossible. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is nice and cool here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is no laughing matter. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is no use complaining. öğrenmeye başla
|
|
Şikayet etmenin bir faydası yok.
|
|
|
It is no use going there. öğrenmeye başla
|
|
Oraya gitmenin faydası yok.
|
|
|
It is not a real mansion. öğrenmeye başla
|
|
O gerçek bir konak değil.
|
|
|
It is nothing but a joke. öğrenmeye başla
|
|
O şakadan başka birşey değil.
|
|
|
It is quite a big number. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
öğrenmeye başla
|
|
Yalan söylemek yanlıştır.
|
|
|
It looks like Tom is mad. öğrenmeye başla
|
|
Tom çılgın gibi görünüyor.
|
|
|
It poured for three days. öğrenmeye başla
|
|
Üç gün şiddetli yağmur yağdı.
|
|
|
It prevented a civil war. öğrenmeye başla
|
|
Bu bir iç savaş engelledi.
|
|
|
It rained hard yesterday. öğrenmeye başla
|
|
Dün şiddetli yağmur yağdı.
|
|
|
It rains in early autumn. öğrenmeye başla
|
|
Sonbaharın başlarında yağmur yağar.
|
|
|
It seems that he is fine. öğrenmeye başla
|
|
Onun iyi olduğu görünüyor.
|
|
|
It snowed hard yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It turned out to be true. öğrenmeye başla
|
|
Onun gerçek olduğu ortaya çıktı.
|
|
|
It was a beautiful sight. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was a terrible affair. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was beginning to snow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was cloudy that night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was just as I thought. öğrenmeye başla
|
|
O tam düşündüğüm gibiydi.
|
|
|
It was published in 1969. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was raining yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It wasn't much of a plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It wasn't much of a view. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It wasn't much of a yard. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It will be fine tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's 7:50 in the morning. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's a beautiful country. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's a little cold today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's a quarter past nine. öğrenmeye başla
|
|
Saat dokuzu çeyrek geçiyor.
|
|
|
It's about time to start. öğrenmeye başla
|
|
Neredeyse başlama zamanıdır.
|
|
|
It's as lovely as a rose. öğrenmeye başla
|
|
O, bir gül kadar güzeldir.
|
|
|
It's cool today for July. öğrenmeye başla
|
|
Temmuz ayı için bugün hava serin.
|
|
|
It's crowded again today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's for my personal use. öğrenmeye başla
|
|
O benim kişisel kullanımım için.
|
|
|
It's hot today, isn't it? öğrenmeye başla
|
|
Bugün hava sıcak değil mi?
|
|
|
It's in my jacket pocket. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's junk. Throw it away. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's like summer outside. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's my duty to help you. öğrenmeye başla
|
|
Size yardım etmek benim görevim.
|
|
|
It's not good to overeat. öğrenmeye başla
|
|
Aşırı yemek iyi değildir.
|
|
|
It's not healthy for you. öğrenmeye başla
|
|
O sizin için sağlıklı değil.
|
|
|
It's on the eighth floor. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's out of the question. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's pitch black outside. öğrenmeye başla
|
|
Dışarısı zifiri karanlık.
|
|
|
It's six o'clock already. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's time to take a bath. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi banyo yapma zamanı.
|
|
|
It's too early to get up. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's up to you to decide. öğrenmeye başla
|
|
Karar vermek sana kalmış.
|
|
|
It's very stuffy in here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's warm enough to swim. öğrenmeye başla
|
|
Yüzmek için yeterince sıcak.
|
|
|
Jane is not able to swim. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Japan has a mild climate. öğrenmeye başla
|
|
Japonya, ılıman bir iklime sahiptir.
|
|
|
Japan is in eastern Asia. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jeans go with everything. öğrenmeye başla
|
|
Kot pantolonlar her şeyle gider.
|
|
|
Jim hasn't been home yet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jim is a man of his word. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jim left Paris yesterday. öğrenmeye başla
|
|
Jim dün Paris'ten ayrıldı.
|
|
|
Jim resembles his father. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jiro wants to drink Coke. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Joe looked sad yesterday? öğrenmeye başla
|
|
Joe dün üzgün görünüyordu.
|
|
|
John has no friends here. öğrenmeye başla
|
|
John'un burada hiç arkadaşı yok.
|
|
|
John was married to Jane. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Judy is kind to everyone. öğrenmeye başla
|
|
Judy herkese karşı naziktir.
|
|
|