soru |
cevap |
Tom did it very carefully. öğrenmeye başla
|
|
Tom onu çok dikkatli yaptı.
|
|
|
Tom did the best he could do. öğrenmeye başla
|
|
Tom elinden gelenin en iyisini yaptı.
|
|
|
Tom did what he had to do. öğrenmeye başla
|
|
Tom yapmak zorunda olduğu şeyi yaptı.
|
|
|
Tom didn't agree to do it. öğrenmeye başla
|
|
Tom onu yapmayı kabul etmedi.
|
|
|
Tom didn't know that song. öğrenmeye başla
|
|
Tom o şarkıyı bilmiyordu.
|
|
|
Tom didn't recognize Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom died at the age of 97. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom died in a plane crash. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir uçak kazasında öldü.
|
|
|
Tom died in his seventies. öğrenmeye başla
|
|
Tom yetmişli yaşlarında öldü.
|
|
|
Tom dislikes noisy cities. öğrenmeye başla
|
|
Tom gürültülü şehirleri sevmiyor.
|
|
|
Tom doesn't eat breakfast. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't have a choice. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't have a sister. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un bir kız kardeşi yok.
|
|
|
Tom doesn't have any cash. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't know I'm here. öğrenmeye başla
|
|
Tom burada olduğumu bilmiyor.
|
|
|
Tom doesn't know who I am. öğrenmeye başla
|
|
Tom kim olduğumu bilmiyor.
|
|
|
Tom doesn't like hot food. öğrenmeye başla
|
|
Tom sıcak yiyeceği sevmiyor.
|
|
|
Tom doesn't like studying. öğrenmeye başla
|
|
Tom eğitim yapmayı sevmiyor.
|
|
|
Tom doesn't need to hurry. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un acele etmesine gerek yoktur.
|
|
|
Tom doesn't smoke anymore. öğrenmeye başla
|
|
Tom artık sigara içmiyor.
|
|
|
Tom doesn't speak to Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't use sunscreen. öğrenmeye başla
|
|
Tom güneş kremi kullanmaz.
|
|
|
Tom drank a cup of coffee. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir fincan kahve içti.
|
|
|
Tom drew his gun and shot. öğrenmeye başla
|
|
Tom silahını çekti ve ateş etti.
|
|
|
Tom dropped out of school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom enjoys reading novels. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom even likes cold pizza. öğrenmeye başla
|
|
Tom soğuk pizza bile seviyor.
|
|
|
Tom expected Mary to come. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin gelmesini umuyordu.
|
|
|
Tom extinguished the fire. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom fastened his seatbelt. öğrenmeye başla
|
|
Tom emniyet kemerini taktı.
|
|
|
Tom fell and hurt his leg. öğrenmeye başla
|
|
Tom düştü ve bacağını incitti.
|
|
|
Tom felt a cold coming on. öğrenmeye başla
|
|
Tom gelen bir soğuk hissetti.
|
|
|
Tom finally ate something. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom finds Mary attractive. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi çekici buluyor.
|
|
|
Tom forgot Mary's address. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin adresini unuttu.
|
|
|
Tom found the door locked. öğrenmeye başla
|
|
Tom kapıyı kilitli buldu.
|
|
|
Tom gave Mary a ride home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom gave Mary up for dead. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye kaybolmuş gözüyle baktı.
|
|
|
Tom gets off work at 5:00. öğrenmeye başla
|
|
Tom 5:00'te işten ayrılır.
|
|
|
Tom got a speeding ticket. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un bir hız yapma cezası var.
|
|
|
Tom got on the 2:30 train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom got promoted recently. öğrenmeye başla
|
|
Tom son zamanlarda terfi ettirildi.
|
|
|
Tom got the job he wanted. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom graduated with honors. öğrenmeye başla
|
|
Tom pekiyi dereceyle mezun oldu.
|
|
|
Tom had a bad stomachache. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un kötü bir karın ağrısı vardı.
|
|
|
Tom had a change of heart. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un farklı bir yüreği vardı.
|
|
|
Tom had a fight with Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom had a little to drink. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un biraz içeceği vardı.
|
|
|
Tom had his picture taken. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom had Mary wash the car. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye arabayı yıkattı.
|
|
|
Tom had no water to drink. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un içecek suyu yoktu.
|
|
|
Tom had to cover for Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin yerine işe bakmak zorunda kaldı.
|
|
|
Tom had to go there alone. öğrenmeye başla
|
|
Tom oraya yalnız gitmek zorunda kaldı.
|
|
|
Tom handed a note to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye bir not uzattı.
|
|
|
Tom handed Mary the money. öğrenmeye başla
|
|
Tom parayı Mary'ye verdi.
|
|
|
Tom has a criminal record. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has a dark complexion. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un esmer bir cildi var.
|
|
|
Tom has a heart condition. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un bir kalp hastalığı var.
|
|
|
Tom has a lot of patience. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has a lot on his mind. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un aklında çok şey var.
|
|
|
Tom has a severe headache. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un şiddetli bir baş ağrısı var.
|
|
|
Tom has a stuffed-up nose. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un tıkalı bir burnu var.
|
|
|
Tom has already gone home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has bad table manners. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un kötü sofra adabı vardır.
|
|
|
Tom has been very patient. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has been very unhappy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has found another job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has grown in strength. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has never kissed Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has no sense of humor. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un mizah duygusu yok.
|
|
|
Tom has no sense of shame. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un utanma duygusu yok.
|
|
|
Tom has no sense of style. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has the perfect alibi. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un mükemmel bir mazereti var.
|
|
|
Tom has the right to vote. öğrenmeye başla
|
|
Tom oy verme hakkına sahiptir.
|
|
|
Tom has to go to the bank. öğrenmeye başla
|
|
Tom bankaya gitmek zorundadır.
|
|
|
Tom has to learn to relax. öğrenmeye başla
|
|
Tom dinlenmeyi öğrenmek zorundadır.
|
|
|
Tom has to look for a job. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir iş aramak zorundadır.
|
|
|
Tom has to take this call. öğrenmeye başla
|
|
Tom bu aramayı kabul etmek zorunda.
|
|
|
Tom has very little money. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un çok az parası var.
|
|
|
Tom hasn't been here long. öğrenmeye başla
|
|
Tom uzun süredir burada değil.
|
|
|
Tom hates going to school. öğrenmeye başla
|
|
Tom okula gitmekten nefret ediyor.
|
|
|
Tom ignored Mary's advice. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin tavsiyesini görmezden geldi.
|
|
|
Tom is a bundle of nerves. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is a Canadian citizen. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir Kanada vatandaşı.
|
|
|
Tom is a friend of Mary's. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin bir arkadaşıdır.
|
|
|
Tom is a good at swimming. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is a man of few wants. öğrenmeye başla
|
|
Tom azla yetinen bir insan.
|
|
|
Tom is a man of few words. öğrenmeye başla
|
|
Tom az konuşan bir insan.
|
|
|
Tom is a typical Canadian. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is a very busy person. öğrenmeye başla
|
|
Tom çok meşgul bir kişidir.
|
|
|
Tom is a very good friend. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is a very patient man. öğrenmeye başla
|
|
Tom, çok sabırlı bir adam.
|
|
|
Tom is a wonderful artist. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is acting like a baby. öğrenmeye başla
|
|
Tom, bir bebek gibi davranıyor.
|
|
|
Tom is afraid of the dark. öğrenmeye başla
|
|
Tom karanlıktan korkuyor.
|
|
|
Tom is an excellent skier. öğrenmeye başla
|
|
Tom mükemmel bir kayakçı.
|
|
|
Tom is an impulsive buyer. öğrenmeye başla
|
|
Tom düşüncesiz bir alıcı.
|
|
|
Tom is as healthy as ever. öğrenmeye başla
|
|
Tom her zamanki gibi sağlıklı.
|
|
|
Tom is behind in his rent. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un kira borcu vardır.
|
|
|
Tom is extremely busy now. öğrenmeye başla
|
|
Tom şimdi son derece meşgul.
|
|
|
Tom is facing a challenge. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
|
|
|
Tom is first in his class. öğrenmeye başla
|
|
Tom sınıfında birincidir.
|
|
|
Tom is friendly with Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is growing a mustache. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is Mary's best friend. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin en iyi arkadaşıdır.
|
|
|
Tom is Mary's grandfather. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin büyükbabasıdır.
|
|
|
Tom is old enough to vote. öğrenmeye başla
|
|
Tom oy vermek için yeterince yaşlıdır.
|
|
|
Tom is out of the country. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is ready for anything. öğrenmeye başla
|
|
Tom herhangi bir şey için hazırdır.
|
|
|
Tom is still in his teens. öğrenmeye başla
|
|
Tom hala gençlik çağlarında.
|
|
|
Tom is sure Mary is right. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin haklı olduğundan emin.
|
|
|
Tom is teaching us French. öğrenmeye başla
|
|
Tom bize Fransızca öğretiyor.
|
|
|
Tom is an excellent father. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is too tired to study. öğrenmeye başla
|
|
Tom çalışmak için çok yorgun.
|
|
|
Tom is too young to drink. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is up for a promotion. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is worried about Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary hakkında endişeli.
|
|
|
Tom isn't afraid of death. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom isn't all that honest. öğrenmeye başla
|
|
Tom o kadar çok dürüst değil.
|
|
|
Tom isn't as tall as I am. öğrenmeye başla
|
|
Tom, benim kadar uzun boylu değil.
|
|
|
Tom isn't as tall as Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary kadar uzun değil.
|
|
|
Tom isn't watching TV now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom jumped over the ditch. öğrenmeye başla
|
|
Tom hendeğin üzerinden atladı.
|
|
|
Tom just can't stand Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom sadece Mary'ye dayanamaz.
|
|
|
Tom just cleaned his room. öğrenmeye başla
|
|
Tom sadece odasını temizledi.
|
|
|
Tom just missed the train. öğrenmeye başla
|
|
Tom kıl payı treni kaçırdı.
|
|
|
Tom knew nothing about it. öğrenmeye başla
|
|
Tom onun hakkında birşey bilmiyordu.
|
|
|
Tom know Mary pretty well. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
|
|
|
Tom knows a lot of people. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom leads the soccer team. öğrenmeye başla
|
|
Tom futbol takımını yönetiyor.
|
|
|
Tom left five minutes ago. öğrenmeye başla
|
|
Tom beş dakika önce çıktı.
|
|
|
Tom let Mary pay the bill. öğrenmeye başla
|
|
Tom hesabı Mary'ye ödetti.
|
|
|
Tom let out a deep breath. öğrenmeye başla
|
|
Tom derin bir nefes verdi.
|
|
|
Tom likes to sit up front. öğrenmeye başla
|
|
Tom önde oturmayı seviyor.
|
|
|
Tom is living with his parents. öğrenmeye başla
|
|
Tom ailesiyle birlikte yaşıyor.
|
|
|
Tom looked out the window. öğrenmeye başla
|
|
Tom pencereden dışarı baktı.
|
|
|
Tom looks a little shaken. öğrenmeye başla
|
|
Tom biraz sarsılmış görünüyor.
|
|
|
Tom looks like his father. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom looks much better now. öğrenmeye başla
|
|
Tom şimdi çok daha iyi görünüyor.
|
|
|
Tom lost all of his money. öğrenmeye başla
|
|
Tom bütün parasını kaybetti.
|
|
|
Tom loves Mary's children. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin çocuklarını seviyor.
|
|
|
Tom made Jill a new dress. öğrenmeye başla
|
|
Tom Jill'e yeni bir giysi yaptı.
|
|
|
Tom majored in psychology. öğrenmeye başla
|
|
Tom psikoloji alanında uzmanlaşmıştır.
|
|
|
Tom missed the last train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom must be Mary's father. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin babası olmalı.
|
|
|
Tom must be nearly thirty. öğrenmeye başla
|
|
Tom yaklaşık otuz olmalı.
|
|
|
Tom needs reading glasses. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un okuma gözlüklerine ihtiyacı var.
|
|
|
Tom needs to talk to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un Mary ile konuşmaya ihtiyacı var.
|
|
|
Tom never arrives on time. öğrenmeye başla
|
|
Tom asla zamanında varmaz.
|
|
|
Tom never cooks on Sunday. öğrenmeye başla
|
|
Pazar günü Tom asla yemek yapmaz.
|
|
|
Tom never listens to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi asla dinlemez.
|
|
|
Tom never sings in public. öğrenmeye başla
|
|
Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.
|
|
|
Tom never works on Sunday. öğrenmeye başla
|
|
Tom Pazar günü asla çalışmaz
|
|
|
Tom often drives too fast. öğrenmeye başla
|
|
Tom bazen çok hızlı sürer.
|
|
|
Tom often talks with Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom sık sık Mary ile konuşur.
|
|
|
Tom ought to stop smoking. öğrenmeye başla
|
|
Tom sigara içmeyi bırakmalı.
|
|
|
Tom owes Mary 300 dollars. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye 300 dolar borçlu.
|
|
|
Tom pointed a gun at Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye bir silah çekti.
|
|
|
Tom predicted our success. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom pretended he was sick. öğrenmeye başla
|
|
Tom hastaymış gibi davrandı.
|
|
|
Tom pretended not to care. öğrenmeye başla
|
|
Tom umursamıyor gibi yaptı.
|
|
|
Tom punched his time card. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom put on some sunscreen. öğrenmeye başla
|
|
Tom biraz güneş kremi çaldı.
|
|
|
Tom put out his cigarette. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom raises Arabian horses. öğrenmeye başla
|
|
Tom Arap atları yetiştirir.
|
|
|
Tom really does hate dogs. öğrenmeye başla
|
|
Tom gerçekten köpeklerden nefret eder.
|
|
|
Tom really enjoys his job. öğrenmeye başla
|
|
Tom işini gerçekten seviyor.
|
|
|
Tom repacked his suitcase. öğrenmeye başla
|
|
Tom valizini yeniden topladı.
|
|
|
Tom reported Mary missing. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin eksik olduğunu bildirdi.
|
|
|
Tom rewrote the paragraph. öğrenmeye başla
|
|
Tom paragrafı yeniden yazdı.
|
|
|
Tom rubs me the wrong way. öğrenmeye başla
|
|
Tom beni yanlış ovalıyor.
|
|
|
Tom sang a duet with Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary ile bir düet yaptı.
|
|
|
Tom sang his son to sleep. öğrenmeye başla
|
|
Tom uyuması için oğluna şarkı söyledi.
|
|
|
Tom sat down at the table. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom saw Mary at the party. öğrenmeye başla
|
|
Tom partide Mary'yi gördü.
|
|
|
Tom seems to be depressed. öğrenmeye başla
|
|
Tom depresyonda gibi görünüyor.
|
|
|
Tom seldom speaks to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom nadiren Mary ile konuşur.
|
|
|
Tom seldom wins arguments. öğrenmeye başla
|
|
Tom nadiren tartışmaları kazanır.
|
|
|
Tom shook hands with Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom shot Mary in the knee. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi dizinden vurdu.
|
|
|
Tom shot Mary three times. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi üç kez vurdu.
|
|
|
Tom needs to get some sleep. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom soaked in the bathtub. öğrenmeye başla
|
|
Tom küvetin içinde sırılsıklam oldu.
|
|
|
Tom stole Mary's computer. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin bilgisayarını çaldı.
|
|
|
Tom sympathized with Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye sempati duydu.
|
|
|
Tom talks a mile a minute. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom talks like an old man. öğrenmeye başla
|
|
Tom yaşlı bir adam gibi konuşur.
|
|
|
Tom thinks Mary is guilty. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin suçlu olduğunu düşünüyor.
|
|
|
Tom thinks that's strange. öğrenmeye başla
|
|
Tom onun tuhaf olduğunu düşünüyor.
|
|
|
Tom thought it was unfair. öğrenmeye başla
|
|
Tom onun adil olmadığını düşündü.
|
|
|
Tom threw out the garbage. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom tipped the cab driver. öğrenmeye başla
|
|
Tom taksi sürücüsüne bahşiş verdi.
|
|
|
Tom told Mary to be quiet. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye sessiz olmasını söyledi.
|
|
|
Tom took a trip to Boston. öğrenmeye başla
|
|
Tom Boston'a bir gezi yaptı.
|
|
|
Tom took Mary in his arms. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi kollarına aldı.
|
|
|
Tom turned down the flame. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom turned down the offer. öğrenmeye başla
|
|
Tom teklifi geri çevirdi.
|
|
|
Tom turned off the faucet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom unlocked the car door. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom used to work for Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom used up all his money. öğrenmeye başla
|
|
Tom bütün parasını tüketti.
|
|
|
Tom used up all his water. öğrenmeye başla
|
|
Tom bütün suyunu tüketti.
|
|
|
Tom wanted an economy car. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir ekonomi araba istedi.
|
|
|
Tom wants Mary to be safe. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin güvende olmasını istiyor.
|
|
|
Tom wants to be a success. öğrenmeye başla
|
|
Tom başarılı bir kimse olmak istiyor.
|
|
|
Tom wants to be with Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary ile olmak istiyor.
|
|
|
Tom wants to do something. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir şey yapmak istiyor.
|
|
|
Tom wants to donate money. öğrenmeye başla
|
|
Tom para bağışlamak istiyor.
|
|
|
Tom wants to dye his hair. öğrenmeye başla
|
|
Tom saçını boyamak istiyor.
|
|
|
Tom wants to go to Boston. öğrenmeye başla
|
|
Tom Boston'a gitmek istiyor.
|
|
|
Tom was a little homesick. öğrenmeye başla
|
|
Tom biraz vatan hasreti çekiyordu.
|
|
|
Tom was able to help Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye yardım edebildi.
|
|
|
Tom was attacked by a dog. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir köpek tarafından saldırıya uğradı.
|
|
|
Tom was chosen by lottery. öğrenmeye başla
|
|
Tom piyango tarafından seçildi.
|
|
|
Tom was freezing to death. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom was just being polite. öğrenmeye başla
|
|
Tom sadece kibarlaşıyordu.
|
|
|
Tom was lured into a trap. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom was Mary's first love. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin ilk aşkı idi.
|
|
|
Tom was obviously in pain. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un acı içinde olduğu belliydi.
|
|
|
Tom was sentenced to life. öğrenmeye başla
|
|
Tom, ömür boyu hapse mahkum edildi.
|
|
|
Tom was somewhat doubtful. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom was starving to death. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom was tall and handsome. öğrenmeye başla
|
|
Tom uzun boylu ve yakışıklı idi.
|
|
|
Tom was very kind to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye karşı çok nazikti.
|
|
|
Tom was very rude to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye karşı çok kabaydı.
|
|
|
Tom washed all the towels. öğrenmeye başla
|
|
Tom tüm havluları yıkadı.
|
|
|
Tom wasn't polite to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye karşı nazik değildi.
|
|
|
Tom went back to his room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom will be sorely missed. öğrenmeye başla
|
|
Tom şiddetle özlemiş olacak.
|
|
|
Tom wished Mary good luck. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye iyi şans diledi.
|
|
|
Tom wishes that were true. öğrenmeye başla
|
|
Tom onun gerçek olmasını diliyor.
|
|
|
Tom won't do such a thing. öğrenmeye başla
|
|
Tom öyle bir şey yapmayacaktır.
|
|
|
Tom wonders if it is true. öğrenmeye başla
|
|
Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.
|
|
|
Tom works the night shift. öğrenmeye başla
|
|
Tom gece vardiyasında çalışıyor.
|
|
|
Tom wouldn't take my call. öğrenmeye başla
|
|
Tom telefonumu cevaplamazdı.
|
|
|
Tom's answer surprised me. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un cevabı beni şaşırttı.
|
|
|
Tom's hands felt like ice. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom's proposal was denied. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un önerisi reddedildi.
|
|
|
Tomorrow is Christmas Day. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tony studies after dinner. öğrenmeye başla
|
|
Tony akşam yemeğinden sonra çalışır.
|
|
|
Try not to make him angry. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Turn on the light, please. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Turn on the radio, please. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Turn the key to the right. öğrenmeye başla
|
|
Anahtarı sağa doğru dönder.
|
|
|
Twenty families live here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Two from ten leaves eight. öğrenmeye başla
|
|
Ondan iki çıkarsa sekiz kalır.
|
|
|
Two seats remained vacant. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Unemployment rose sharply. öğrenmeye başla
|
|
İşsizlik hızla artmıştır.
|
|
|
Wait five minutes, please. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Wait until further notice. öğrenmeye başla
|
|
Sonraki duyuruya kadar bekle.
|
|
|
Waitress, I'd like to order. öğrenmeye başla
|
|
Garson, sipariş vermek istiyorum.
|
|
|
Was Ken at home yesterday? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Was Tom at home yesterday? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Wash your hands right now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Water is heavier than oil. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We advanced to the finals. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We agreed among ourselves. öğrenmeye başla
|
|
Biz kendi aramızda anlaştık.
|
|
|
We all knelt down to pray. öğrenmeye başla
|
|
Dua etmek için hepimiz diz çöktük.
|
|
|
We all miss you very much. öğrenmeye başla
|
|
Hepimiz seni çok özlüyoruz.
|
|
|
We all wish for happiness. öğrenmeye başla
|
|
Hepimiz mutluluk diliyoruz.
|
|
|
We are basketball players. öğrenmeye başla
|
|
Biz basketbol oyuncusuyuz.
|
|
|
We are brother and sister. öğrenmeye başla
|
|
Biz erkek kardeş ve kız kardeşiz.
|
|
|
We are having a good time. öğrenmeye başla
|
|
Biz iyi vakit geçiriyoruz.
|
|
|
We are having a good time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We aren't very hungry yet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We ate breakfast at seven. öğrenmeye başla
|
|
Biz yedide kahvaltı yaptık.
|
|
|
We ate until we were full. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We began on a new project. öğrenmeye başla
|
|
Biz yeni bir proje üzerinde başladık.
|
|
|
We began our work at noon. öğrenmeye başla
|
|
İşimize öğleyin başladık.
|
|
|
We buy stationery in bulk. öğrenmeye başla
|
|
Biz toptan kırtasiye satın alırız.
|
|
|
We could not overtake him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We crept toward the enemy. öğrenmeye başla
|
|
Biz düşmana doğru süründük.
|
|
|
We didn't know what to do. öğrenmeye başla
|
|
Biz ne yapacağımızı bilmiyorduk.
|
|
|
We eat many kinds of food. öğrenmeye başla
|
|
Biz birçok çeşit yiyecek yeriz.
|
|
|
We elected James chairman. öğrenmeye başla
|
|
Biz James'i başkan seçtik.
|
|
|
We enjoyed playing tennis. öğrenmeye başla
|
|
Biz tenis oynamaktan keyif aldık.
|
|
|
We fixed the price at $15. öğrenmeye başla
|
|
Biz fiyatı 15 dolarda sabitledik.
|
|
|
We go abroad every summer. öğrenmeye başla
|
|
Her Yaz yurt dışına gideriz.
|
|
|
We had a chat for a while. öğrenmeye başla
|
|
Biz bir süre sohbet ettik.
|
|
|
We had a lot of furniture. öğrenmeye başla
|
|
Bir sürü mobilyamız vardı.
|
|
|
We had a party last night. öğrenmeye başla
|
|
Dün gece bir parti verdik.
|
|
|
We had a pleasant evening. öğrenmeye başla
|
|
Biz hoş bir akşam geçirdik.
|
|
|
We had a really good time. öğrenmeye başla
|
|
Biz gerçekten çok iyi vakit geçirdik.
|
|
|
We had our roof blown off. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We had Tom paint the wall. öğrenmeye başla
|
|
Biz Tom'a duvarı boyattık.
|
|
|
We have a big supermarket. öğrenmeye başla
|
|
Büyük bir süpermarketimiz var.
|
|
|
We have all kinds of time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We have lost sight of him. öğrenmeye başla
|
|
Biz onu gözden kaybettik.
|
|
|
We have nothing in common. öğrenmeye başla
|
|
Bizim ortak bir şeyimiz yok.
|
|
|
We have run short of food. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We have several bags here. öğrenmeye başla
|
|
Burada birkaç çantamız var.
|
|
|
We have six lessons a day. öğrenmeye başla
|
|
Bir günde altı dersimiz var.
|
|
|
We have three meals a day. öğrenmeye başla
|
|
Bir günde üç kez yemek yeriz.
|
|
|
We have to pull the weeds. öğrenmeye başla
|
|
Biz yabani otları çekmek zorundayız.
|
|
|
We hope to meet you again. öğrenmeye başla
|
|
Seninle tekrar görüşmeyi umuyoruz.
|
|
|
We keep a collie as a pet. öğrenmeye başla
|
|
Biz evcil hayvan olarak İskoç çoban köpeği besliyoruz.
|
|
|
We live in the atomic age. öğrenmeye başla
|
|
Biz atom çağında yaşıyoruz.
|
|
|
We lived close by the sea. öğrenmeye başla
|
|
Biz denizin yanıbaşında yaşadık.
|
|
|
We made friends with Jane. öğrenmeye başla
|
|
Biz Jane ile arkadaş edindik.
|
|
|
We made friends with them. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We may be late for school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We meet here once a month. öğrenmeye başla
|
|
Ayda bir kez burada görüştük.
|
|
|
We moved into a new house. öğrenmeye başla
|
|
Biz yeni bir eve taşındık.
|
|
|
We must begin before five. öğrenmeye başla
|
|
Beşten önce başlamalıyız.
|
|
|
We must conform to the rules. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We need a bottle of juice. öğrenmeye başla
|
|
Bizim bir şişe meyve suyuna ihtiyacımız var.
|
|
|
We need action, not words. öğrenmeye başla
|
|
Sözlere değil, eylemlere ihtiyacımız var.
|
|
|
We offered him a nice job. öğrenmeye başla
|
|
Biz ona güzel bir iş teklif ettik.
|
|
|
We ordered 40 minutes ago. öğrenmeye başla
|
|
Kırk dakika önce sipariş verdik.
|
|
|
We painted the door green. öğrenmeye başla
|
|
Biz kapıyı yeşile boyadık.
|
|
|
We prepared for an attack. öğrenmeye başla
|
|
Biz bir saldırı için hazırlandık.
|
|
|
We regard him as our hero. öğrenmeye başla
|
|
Biz onu bir kahraman olarak görüyoruz.
|
|
|
We saw her enter the park. öğrenmeye başla
|
|
Onun parka girdiğini gördük.
|
|
|
We saw her enter the room. öğrenmeye başla
|
|
Onun odaya girişini gördüm.
|
|
|
We saw monkeys at the zoo. öğrenmeye başla
|
|
Hayvanat bahçesinde maymunlar gördük.
|
|
|
We should be very careful. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We should call the doctor. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We should call the police. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We should cancel the hike. öğrenmeye başla
|
|
Yürüyüşü iptal etmeliyiz.
|
|
|
We speak English in class. öğrenmeye başla
|
|
Biz sınıfta İngilizce konuşuyoruz.
|
|
|
We suspected him of lying. öğrenmeye başla
|
|
Biz onun yalan söylediğinden şüphelendik.
|
|
|
We usually call him Toshi. öğrenmeye başla
|
|
Biz genellikle ona Toshi deriz.
|
|
|
We usually walk to school. öğrenmeye başla
|
|
Biz genellikle okula yürürüz.
|
|
|
We visited our old school. öğrenmeye başla
|
|
Biz eski okulumuzu ziyaret ettik.
|
|
|
We walked along the beach. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We walked along the river. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We walked among the trees. öğrenmeye başla
|
|
Biz ağaçların arasında yürüdük.
|
|
|
We walked around the pond. öğrenmeye başla
|
|
Göletin etrafında yürüdük.
|
|
|
We want to know the facts. öğrenmeye başla
|
|
Gerçekleri bilmek istiyoruz.
|
|
|
We watched TV after lunch. öğrenmeye başla
|
|
Biz öğle yemeğinden sonra televizyon izledik.
|
|
|
We were caught in a storm. öğrenmeye başla
|
|
Biz bir fırtınaya yakalandık.
|
|
|
We will fight to the last. öğrenmeye başla
|
|
Biz sonuna kadar mücadele edeceğiz.
|
|
|
We work from nine to five. öğrenmeye başla
|
|
Biz dokuzdan beşe kadar çalışırız.
|
|
|
We'd better get a move on. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We'd better send for help. öğrenmeye başla
|
|
Yardım getirtsek iyi olur.
|
|
|
We'd like separate checks. öğrenmeye başla
|
|
Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
|
|
|
We're going to come again. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We're going to the movies. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Were you tired last night? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What are you crunching on? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What are you going to see? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What are you trying to do? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What can I do to help you? öğrenmeye başla
|
|
Size yardım etmek için ne yapabilirim.
|
|
|
What did she actually say? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What did you do yesterday? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What did you go there for? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What did you open it with? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What did you say to Paula? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What do the prisoners eat? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What do you do on Sundays? öğrenmeye başla
|
|
Pazar günleri ne yaparsın?
|
|
|
What do you feed your dog? öğrenmeye başla
|
|
Köpeğini ne ile beslersin?
|
|
|
What do you need me to do? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What do you say to a beer? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What do you want me to do? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What does this kanji mean? öğrenmeye başla
|
|
Bu karakter ne anlama geliyor?
|
|
|
What does Tom see in Mary? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What does your job entail? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What evidence do you have? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What happened to our food? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What has brought you here? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What he said surprised me. öğrenmeye başla
|
|
Söylediği şey beni şaşırttı.
|
|
|
What he said was not true. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What if he comes back now? öğrenmeye başla
|
|
O şimdi geri dönerse ne olacak?
|
|
|
What is he so angry about? öğrenmeye başla
|
|
o ne hakkında çok öfkeli?
|
|
|
What is she worried about? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What is Tom trying to say? öğrenmeye başla
|
|
Tom ne söylemeye çalışıyor?
|
|
|
What keeps you up so late? öğrenmeye başla
|
|
Çok geç saatlere kadar seni ayakta tutan nedir?
|
|
|
What number bus do I take? öğrenmeye başla
|
|
Kaç numaralı otobüse bineceğim?
|
|
|
What she said wasn't true. öğrenmeye başla
|
|
Onun söylediği doğru değildi.
|
|
|
What he said might be true. öğrenmeye başla
|
|
Onun söylediği doğru olabilir.
|
|
|
What should I feed my dog? öğrenmeye başla
|
|
Köpeğimi neyle beslemeliyim?
|
|
|
What symptoms do you have? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What time are you leaving? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What Tom says makes sense. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un söylediği anlamlıdır.
|
|
|
What was it I left behind? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What were her final words? öğrenmeye başla
|
|
Onun son sözleri nelerdi?
|
|
|
What will you have to eat? öğrenmeye başla
|
|
Ne yemek zorunda kalacaksın?
|
|
|
What would you have me do? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What would you like to do? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What're you talking about? öğrenmeye başla
|
|
Ne hakkında konuşuyorsun?
|
|
|
What's my book doing here? öğrenmeye başla
|
|
Benim kitabımın burada ne işi var?
|
|
|
What's that tall building? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What's your favorite band? öğrenmeye başla
|
|
Senin en sevdiğin grup hangisidir?
|
|
|
What's your favorite book? öğrenmeye başla
|
|
Senin en sevdiğin kitap hangisidir?
|
|
|
What's your favorite city? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin şehir hangisidir?
|
|
|
What's your favorite game? öğrenmeye başla
|
|
Favori oyunun hangisidir?
|
|
|
What's your favorite hymn? öğrenmeye başla
|
|
Favori ilahin hangisidir?
|
|
|
What's your favorite joke? öğrenmeye başla
|
|
Favori fıkran hangisidir?
|
|
|
What's your favorite poem? öğrenmeye başla
|
|
Favori şiirin hangisidir?
|
|
|
What's your favorite song? öğrenmeye başla
|
|
Favori şarkın hangisidir?
|
|
|
What's your favorite wine? öğrenmeye başla
|
|
Favori şarabın hangisidir?
|
|
|
What's your favorite word? öğrenmeye başla
|
|
Favori kelimen hangisidir?
|
|
|
When can we eat, I wonder. öğrenmeye başla
|
|
Ne zaman yiyebiliriz, merak ediyorum.
|
|
|
When did it begin to rain? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
When did Tom leave Boston? öğrenmeye başla
|
|
Tom Boston'dan ne zaman ayrıldı?
|
|
|
When did you get to Kyoto? öğrenmeye başla
|
|
Kyoto'ya ne zaman vardın.
|
|
|
When was the last time you saw Tom? öğrenmeye başla
|
|
Tom'u en son ne zaman gördün?
|
|
|
When did you see her last? öğrenmeye başla
|
|
Onu son olarak ne zaman gördün?
|
|
|
When did you see him last? öğrenmeye başla
|
|
Onu en son ne zaman gördünüz?
|
|
|
When does the movie start? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
When should I feed my dog? öğrenmeye başla
|
|
Köpeğimi ne zaman beslemeliyim?
|
|
|
When was the castle built? öğrenmeye başla
|
|
Kale ne zaman inşa edildi?
|
|
|
When was the castle built? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
When will she return home? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
When will you get married? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where are the other girls? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where are you from, Karen? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where did he go yesterday? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where did you see the boy? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where do I get the subway? öğrenmeye başla
|
|
Metroya nereden gidebilirim?
|
|
|
Where do you go to school? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where do you think Tom is? öğrenmeye başla
|
|
Tom'un nerede olduğunu düşünüyorsunuz?
|
|
|
Where is the Avis counter? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where is the bus terminal? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where is the ladies' room? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where is the nearest bank? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where were you last night? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where will you be staying? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Which brand do you prefer? öğrenmeye başla
|
|
Hangi markayı tercih edersiniz?
|
|
|
Which direction did he go? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Which way is Central Park? öğrenmeye başla
|
|
Hangi yol Central Park'tır?
|
|
|
Who are they cheering for? öğrenmeye başla
|
|
Onlar kim için tezahürat yapıyorlar?
|
|
|
Who committed this murder? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who found my missing book? öğrenmeye başla
|
|
Kayıp kitabımı kim buldu?
|
|
|
Who invented this machine? öğrenmeye başla
|
|
Bu makineyi kim icat etti?
|
|
|
Who is playing the guitar? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who is taller, you or Ken? öğrenmeye başla
|
|
Kim daha uzun, sen mi yoksa Ken mi?
|
|
|
Who is younger, him or me? öğrenmeye başla
|
|
Kim daha genç, o mu yoksa ben mi?
|
|
|
Who is your dance partner? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who should I meet but Tom? öğrenmeye başla
|
|
Tom'un dışında kimle görüşmeliyim?
|
|
|
Who was it that he phoned? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who was it that he phoned? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who were you talking with? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who will act as spokesman? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who would do such a thing? öğrenmeye başla
|
|
Böyle bir şeyi kim yapardı?
|
|
|
Who's taller, Tom or Mary? öğrenmeye başla
|
|
Kim daha uzun, Tom mu yoksa Mary mi?
|
|
|
Who is your favorite actor? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin aktör kimdir?
|
|
|
Whoever says so is a liar. öğrenmeye başla
|
|
Öyle söyleyen yalancıdır.
|
|
|
Whose paintings are these? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Why didn't you believe me? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Why didn't you call me up? öğrenmeye başla
|
|
Niçin bana telefon etmedin?
|
|
|
Why do you think that way? öğrenmeye başla
|
|
Niçin o şekilde düşünüyorsun?
|
|
|
Why don't we share a room? öğrenmeye başla
|
|
Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
|
|
|
Why don't you call him up? öğrenmeye başla
|
|
Niçin ona telefon etmiyorsun?
|
|
|
Why don't you call Tom up? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Why should you suspect me? öğrenmeye başla
|
|
Niçin benden şüphelenmen gerekiyor?
|
|
|
Will he come this evening? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Will it be sunny tomorrow? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Will six o'clock suit you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Will you have some coffee? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Would you pass me the salt? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Will you rub my shoulders? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Will you show me the book? öğrenmeye başla
|
|
Bana kitabı gösterir misin?
|
|
|
Will you warm up the soup? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Women didn't care for him. öğrenmeye başla
|
|
Kadınlar ondan hoşlanmadılar.
|
|
|
Won't you have some fruit? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Would you care for drinks? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Would you like some fruit? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Would you like some salad? öğrenmeye başla
|
|
Biraz salata ister misin?
|
|
|
Would you like some sugar? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Would you mind if I smoked? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Wow! That looks delicious. öğrenmeye başla
|
|
Vay be! O lezzetli görünüyor.
|
|
|
Write down your name here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Write on every other line. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Yesterday was my birthday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Yoga helps her to be calm. öğrenmeye başla
|
|
Yoga, onu sakin olmasına yardımcı olur.
|
|
|
You and I are old friends. öğrenmeye başla
|
|
Sen ve ben eski arkadaşız.
|
|
|
You are both in the wrong. öğrenmeye başla
|
|
Her ikiniz de suçlusunuz.
|
|
|
You are not a child anymore. öğrenmeye başla
|
|
Artık bir çocuk değilsin.
|
|
|
You are only just in time. öğrenmeye başla
|
|
Sadece sen zamanında geldin.
|
|
|
You are selling him short. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You are tired, aren't you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You aren't yourself today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün her zamanki gibi değilsin.
|
|
|
You can go if you want to. öğrenmeye başla
|
|
İsterseniz, gidebilirsiniz.
|
|
|
You can just call me Taro. öğrenmeye başla
|
|
Bana sadece Taro diyebilirsin.
|
|
|
You can stay till tonight. öğrenmeye başla
|
|
Bu geceye kadar kalabilirsin.
|
|
|
You can tear the box open. öğrenmeye başla
|
|
Kutuyu yırtarak açabilirsin.
|
|
|
You can't attend? Why not? öğrenmeye başla
|
|
Katılamıyor musun? Neden?
|
|
|
You can't have both books. öğrenmeye başla
|
|
Her iki kitaba sahip olamazsın.
|
|
|
You don't have to help me. öğrenmeye başla
|
|
Bana yardım etmek zorunda değilsin.
|
|
|
You don't need to call me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You drink too much coffee. öğrenmeye başla
|
|
Çok fazla kahve içiyorsun.
|
|
|
You had better go at once. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You had to come yesterday. öğrenmeye başla
|
|
Sen dün gelmek zorundaydın.
|
|
|
You have a gift for music. öğrenmeye başla
|
|
Senin müziğe doğuştan yeteneğin var.
|
|
|
You have a sense of humor. öğrenmeye başla
|
|
Senin bir mizah duygun var.
|
|
|
You have only to go there. öğrenmeye başla
|
|
Sadece oraya gitmek zorundasın.
|
|
|
You've got the wrong number. öğrenmeye başla
|
|
Yanlış numara çevirdiniz.
|
|
|
You have to eat regularly. öğrenmeye başla
|
|
Düzenli olarak yemek zorundasın.
|
|
|
You have to pay the price. öğrenmeye başla
|
|
Bedelini ödemek zorundasın.
|
|
|
You just need a good rest. öğrenmeye başla
|
|
Sadece iyi bir dinlenmeye ihtiyacın var.
|
|
|
You keep a dog, don't you? öğrenmeye başla
|
|
Sen bir köpek bakıyorsun, değil mi?
|
|
|
You look funny doing that. öğrenmeye başla
|
|
Onu yaparken komik görünüyorsun.
|
|
|
You look good in a kimono. öğrenmeye başla
|
|
Bir kimono içinde iyi görünüyorsun.
|
|
|
You may use my dictionary. öğrenmeye başla
|
|
Sen benim sözlüğümü kullanabilirsin.
|
|
|
You may use my typewriter. öğrenmeye başla
|
|
Daktilomu kullanabilirsin.
|
|
|
You must control yourself. öğrenmeye başla
|
|
Kendinizi kontrol etmelisiniz.
|
|
|
You must do as I tell you. öğrenmeye başla
|
|
Sana söylediğim gibi yapmalısın.
|
|
|
You must help your mother. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You must not eat too much. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You must not give up hope. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You must not go out today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün dışarı çıkmamalısın.
|
|
|
You must not speak loudly. öğrenmeye başla
|
|
Yüksek sesle konuşmamalısın.
|
|
|
You must not stay up late. öğrenmeye başla
|
|
Gece geç saatlere kadar oturmamalısın.
|
|
|
You need to stop drinking. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You need to stop gambling. öğrenmeye başla
|
|
Kumar oynamayı bırakmalısın.
|
|
|
You ought to have seen it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You ought to see a doctor. öğrenmeye başla
|
|
Bir doktorla görüşmelisin.
|
|
|
You really did a good job. öğrenmeye başla
|
|
Gerçekten iyi bir iş yaptın.
|
|
|
You should eat more fruit. öğrenmeye başla
|
|
Daha fazla meyve yemelisiniz.
|
|
|
You should take my advice. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You should tell the truth. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You trust people too much. öğrenmeye başla
|
|
İnsanlara çok güveniyorsun.
|
|
|
You understand, don't you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You were lucky to find it. öğrenmeye başla
|
|
Onu bulduğun için şanslıydın.
|
|
|
You will be busy tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You will make a good wife. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You will succeed some day. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You'd better not go there. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You'd better not go today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You'd better not tell him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You'd better not tell Tom. öğrenmeye başla
|
|
Tom'a söylemesen iyi olur.
|
|
|
You'd better see a doctor. öğrenmeye başla
|
|
Bir doktorla görüşsen iyi olur.
|
|
|
You'll be told in advance. öğrenmeye başla
|
|
Önceden sana söylenilecek.
|
|
|
You'll succeed if you try. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You're a really good cook. öğrenmeye başla
|
|
Sen gerçekten iyi bir aşçısın.
|
|
|
You're a very good dancer. öğrenmeye başla
|
|
Sen gerçekten iyi bir dansçısın.
|
|
|
You're joking, aren't you? öğrenmeye başla
|
|
Şaka yapıyorsun, değil mi?
|
|
|
You're on the right track. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You're too drunk to drive. öğrenmeye başla
|
|
Araba süremeyecek kadar çok sarhoşsun.
|
|
|
You're very stylish today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You're wrong in this case. öğrenmeye başla
|
|
Bu durumda yanılıyorsunuz.
|
|
|
You've done a perfect job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You've given me your cold. öğrenmeye başla
|
|
Soğuk algınlığını bana bulaştırdın.
|
|
|
You've got plenty of time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Your English is improving. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Your guess is quite wrong. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Your house needs painting. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Your letter made me happy. öğrenmeye başla
|
|
Mektubun beni mutlu etti.
|
|
|
Your watch has been found. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Your watch is on the desk. öğrenmeye başla
|
|
Sizin saatiniz masanın üstünde.
|
|
|
Yumi is one of my friends. öğrenmeye başla
|
|
Yumi arkadaşlarımdan biridir.
|
|
|
Yumi is one of my friends. öğrenmeye başla
|
|
Yumi benim arkadaşlarımdan biridir.
|
|
|
Yumi studies English hard. öğrenmeye başla
|
|
Yumi İngilizceyi sıkı çalışır.
|
|
|
Yumi will not play tennis. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Yumiko was a little angry. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
3 to the third power is 27. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
A bird was caught by a cat. öğrenmeye başla
|
|
Bir kuş bir kedi tarafından yakalandı.
|
|
|
A boy was beating the drum. öğrenmeye başla
|
|
Bir çocuk davul çalıyordu.
|
|
|
A cat is lying on the sofa. öğrenmeye başla
|
|
Kanapede bir kedi yatıyor.
|
|
|
A cry arose from the crowd. öğrenmeye başla
|
|
Kalabalıktan bir çığlık yükseldi.
|
|
|
A few people have two cars. öğrenmeye başla
|
|
Birkaç kişinin iki arabası var.
|
|
|
A global crisis is at hand. öğrenmeye başla
|
|
Küresel bir kriz yakındır.
|
|
|
A good idea came across my mind. öğrenmeye başla
|
|
Aklıma iyi bir fikir geldi.
|
|
|
A heavy rain began to fall. öğrenmeye başla
|
|
Şiddetli yağmur yağmaya başladı.
|
|
|
A loud noise made him jump. öğrenmeye başla
|
|
Şiddetli gürültü onu hoplattı.
|
|
|
A major is above a captain. öğrenmeye başla
|
|
Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
|
|
|
A man appeared at the door. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
A man appeared at the site. öğrenmeye başla
|
|
Sitede bir adam ortaya çıktı.
|
|
|
A policeman came up to him. öğrenmeye başla
|
|
Bir polis ona doğru geldi.
|
|
|
A student wants to see you. öğrenmeye başla
|
|
Bir öğrenci sizi görmek istiyor.
|
|
|
Add a bit of sugar, please. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen biraz şeker ilave edin.
|
|
|
After a storm comes a calm. öğrenmeye başla
|
|
Her yokuşun bir inişi vardır.
|
|
|
Akira can play tennis well. öğrenmeye başla
|
|
Akira tenisi iyi oynayabilir.
|
|
|
Alice rushed into her room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
All is well that ends well. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
All of the dogs were alive. öğrenmeye başla
|
|
Bütün köpekler hayattaydı.
|
|
|
All of you have to read it. öğrenmeye başla
|
|
Hepiniz onu okumak zorundasınız.
|
|
|
All right. Please order it. öğrenmeye başla
|
|
Anlaşıldı. Lütfen onu ısmarla.
|
|
|
All students like holidays. öğrenmeye başla
|
|
Bütün öğrenciler tatilleri severler.
|
|
|
All the seats are occupied. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
All's fair in love and war. öğrenmeye başla
|
|
Aşkta ve savaşta herşey adildir.
|
|
|
Almost no one believed her. öğrenmeye başla
|
|
Neredeyse kimse ona inanmıyordu.
|
|
|
Almost no one believed him. öğrenmeye başla
|
|
Neredeyse kimse ona inanmadı.
|
|
|
America was at war in 1864. öğrenmeye başla
|
|
Amerika, 1864 yılında savaştaydı.
|
|
|
An apple fell off the tree. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Ann plays tennis very well. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Anybody can make a mistake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you a Japanese citizen? öğrenmeye başla
|
|
Bir Japon vatandaşı mısınız?
|
|
|
Are you a Japanese student? öğrenmeye başla
|
|
Sen bir Japon öğrencisi misin?
|
|
|
Are you a Japanese student? öğrenmeye başla
|
|
Siz bir Japon öğrencisi misiniz?
|
|
|
Are you afraid of the dark? öğrenmeye başla
|
|
Karanlıktan korkar mısın?
|
|
|
Are you American or French? öğrenmeye başla
|
|
Sen Amerikalı mı yoksa Fransız mısın?
|
|
|
Are you going to sing here? öğrenmeye başla
|
|
Burada şarkı söyleyecek misin?
|
|
|
Are you going to stay long? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you having a good time? öğrenmeye başla
|
|
İyi vakit geçiriyor musunuz?
|
|
|
Are you old enough to vote? öğrenmeye başla
|
|
Oy kullanmak için yeterince yaşlı mısın?
|
|
|
Are you ready for the trip? öğrenmeye başla
|
|
Yolculuk için hazır mısınız?
|
|
|
Are you ready to order now? öğrenmeye başla
|
|
Şu anda sipariş vermeye hazır mısınız?
|
|
|
Are you sure of your facts? öğrenmeye başla
|
|
Gerçeklerinden emin misin?
|
|
|
Aren't you being very rude? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Around here, everyone skis. öğrenmeye başla
|
|
Burada, herkes kayak yapmaya gider.
|
|
|
Ask him the way to station. öğrenmeye başla
|
|
Ona istasyona giden yolu sor.
|
|
|
At first, Meg was homesick. öğrenmeye başla
|
|
İlk başta, Meg vatan hasreti çekti.
|
|
|
Banks open at nine o'clock. öğrenmeye başla
|
|
Bankalar dokuzda açarlar.
|
|
|
Basketball is a lot of fun. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Beef is expensive nowadays. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Betty is a dancing teacher. öğrenmeye başla
|
|
Betty bir dans öğretmeni.
|
|
|
Beware of pickpockets here. öğrenmeye başla
|
|
Burada yankesicilere dikkat edin.
|
|
|
Bill is not as tall as Bob. öğrenmeye başla
|
|
Bill Bob kadar uzun değil.
|
|
|
Bill missed the first ball. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Bill was killed with a gun. öğrenmeye başla
|
|
Bill, bir tabanca ile öldürüldü.
|
|
|
Blotting paper absorbs ink. öğrenmeye başla
|
|
Kurutma kağıdı mürekkebi emer.
|
|
|
Both buildings burned down. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Both of them are very cute. öğrenmeye başla
|
|
Onların her ikisi de sevimli
|
|
|
Boys, don't make any noise. öğrenmeye başla
|
|
Çocuklar, hiç gürültü yapmayın?
|
|
|
Breast cancer is a disease. öğrenmeye başla
|
|
Meme kanseri bir hastalıktır.
|
|
|
Bring a couple more chairs. öğrenmeye başla
|
|
Bir çift sandalye daha getir.
|
|
|
Bring me a bucket of water. öğrenmeye başla
|
|
Bana bir kova su getirin.
|
|
|
Call the doctor right away. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Can I borrow your scissors? öğrenmeye başla
|
|
Makasını ödünç alabilir miyim?
|
|
|
Can I borrow your umbrella? öğrenmeye başla
|
|
Şemsiyeni ödünç alabilir miyim.
|
|
|
May I have a talk with you? öğrenmeye başla
|
|
Seninle konuşabilir miyim?
|
|
|
Can I stop over in Chicago? öğrenmeye başla
|
|
Şikago'da mola verebilir miyim?
|
|
|
Can she endure a long trip? öğrenmeye başla
|
|
O, uzun bir yolculuğa dayanabilir mi?
|
|
|
Can you answer this riddle? öğrenmeye başla
|
|
Bu bilmeceyi cevaplayabilir misin?
|
|
|
Can you dance the two-step? öğrenmeye başla
|
|
İki-adım dansını yapabilir misin?
|
|
|
Can you find your way home? öğrenmeye başla
|
|
Eve giden yolu bulabilir misin?
|
|
|
Can you give him first aid? öğrenmeye başla
|
|
Ona ilk yardımda bulunabilir misiniz?
|
|
|
Could you give me a discount? öğrenmeye başla
|
|
Bana bir indirim yapar mısın?
|
|
|
Can you give me the recipe? öğrenmeye başla
|
|
Bana tarifi verebilir misiniz?
|
|
|
Can you lend me 10,000 yen? öğrenmeye başla
|
|
Bana 10,000 yen ödünç verebilir misin?
|
|
|
Would you lend me some money? öğrenmeye başla
|
|
Bana biraz ödünç para verir misin?
|
|
|
Can you measure the length? öğrenmeye başla
|
|
Uzunluğu ölçebilir misin?
|
|
|
Can you see the difference? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Can you weigh this, please? öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bunu tartabilir misiniz?
|
|
|
Cats are related to tigers. öğrenmeye başla
|
|
Kediler kaplanlarla akrabadırlar.
|
|
|
Cats don't like to get wet. öğrenmeye başla
|
|
Kediler ıslanmaktan hoşlanmazlar.
|
|
|
Charles Guiteau was insane. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Check your answer with his. öğrenmeye başla
|
|
Cevabını onunki ile karşılaştır.
|
|
|
Christmas is December 25th. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Circumstances have changed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Classes begin next Tuesday. öğrenmeye başla
|
|
Dersler gelecek salı başlar.
|
|
|
Close the window, will you? öğrenmeye başla
|
|
Pencereyi kapatın, olur mu?
|
|
|
Come into the room at once. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Come over here and join us. öğrenmeye başla
|
|
Buraya gel ve bize katıl.
|
|
|
Come see me again tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın beni tekrar görmeye gel.
|
|
|
Could I ask a favor of you? öğrenmeye başla
|
|
Sizden bir iyilik isteyebilir miyim?
|
|
|
Could I get your autograph? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Could I have a screwdriver? öğrenmeye başla
|
|
Bir tornavida alabilir miyim?
|
|
|
Could I have some more tea? öğrenmeye başla
|
|
Biraz daha çay alabilir miyim?
|
|
|
Could I make a reservation? öğrenmeye başla
|
|
Bir rezervasyon yaptırabilir miyim?
|
|
|
Could you give this to Tom? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Could you keep this for me? öğrenmeye başla
|
|
Buna benim için bakar mısın?
|
|
|
Could you lend me the book? öğrenmeye başla
|
|
Bana kitabı ödünç verir misiniz?
|
|
|
Could you show me this bag? öğrenmeye başla
|
|
Bana bu çantayı gösterir misin?
|
|
|
Count from 10 down to zero. öğrenmeye başla
|
|
Ondan sıfıra kadar geri say.
|
|
|
Did he tell you what to do? öğrenmeye başla
|
|
O sana ne yapacağını söyledi mi.
|
|
|
Did she come here to relax? öğrenmeye başla
|
|
O dinlenmek için mi buraya geldi?
|
|
|
Did Tom used to play hooky? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you buy a nice bicycle? öğrenmeye başla
|
|
Güzel bir bisiklet aldın mı?
|
|
|
Did you call me up last night? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you enjoy your holiday? öğrenmeye başla
|
|
Tatilin tadını çıkardın mı?
|
|
|
Did you forget to buy eggs? öğrenmeye başla
|
|
Yumurtaları satın almayı unuttun mu?
|
|
|
Did you go to see a doctor? öğrenmeye başla
|
|
Bir doktorla görüşecek misin?
|
|
|
Did you have a nice summer? öğrenmeye başla
|
|
Güzel bir yaz geçirdin mi?
|
|
|
Did you receive the letter? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you request a new desk? öğrenmeye başla
|
|
Yeni bir masa istediniz mi?
|
|
|
Did you want anything else? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you watch TV yesterday? öğrenmeye başla
|
|
Dün televizyon izledin mi?
|
|
|
Did your mother make those? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Didn't you see the musical? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do I have to change trains? öğrenmeye başla
|
|
Trenleri değiştirmek zorunda mıyım?
|
|
|
Do whatever you think is right. öğrenmeye başla
|
|
Doğru olduğunu düşündüğün şeyi yap.
|
|
|
Do you accept credit cards? öğrenmeye başla
|
|
Kredi kartlarını kabul ediyor musunuz?
|
|
|
Do you accept credit cards? öğrenmeye başla
|
|
Kredi kartları kabul ediyor musunuz?
|
|
|
Do you belong to any clubs? öğrenmeye başla
|
|
Herhangi bir kulübe üyemisin?
|
|
|
Do you charge for delivery? öğrenmeye başla
|
|
Teslimat için bir ücret alıyor musunuz?
|
|
|
Do you go to school by bus? öğrenmeye başla
|
|
Okula otobüsle gidiyor musunuz?
|
|
|
Do you have a cheaper room? öğrenmeye başla
|
|
Daha ucuz bir odanız var mı?
|
|
|
Do you have a smaller size? öğrenmeye başla
|
|
Daha küçük bir boyutu olan var mı?
|
|
|
Do you have an appointment? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you have any complaints? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you have any light beer? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you have much snow here? öğrenmeye başla
|
|
Burada çok fazla kar var mı?
|
|
|
Do you have to make dinner? öğrenmeye başla
|
|
Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın?
|
|
|
Do you hear from her often? öğrenmeye başla
|
|
Ondan sık sık haber alır mısın?
|
|
|
Do you know what day it is? öğrenmeye başla
|
|
Bugün hangi gün olduğunu biliyor musun?
|
|
|
Do you know where he lives? öğrenmeye başla
|
|
Onun nerede yaşadığını biliyor musun?
|
|
|
Do you like Mozart's music? öğrenmeye başla
|
|
Mozart'ın müziğini sever misiniz?
|
|
|
Do you like playing sports? öğrenmeye başla
|
|
Spor yapmayı sever misiniz?
|
|
|
Do you often hear from him? öğrenmeye başla
|
|
Ondan sık sık haber alıyor musun?
|
|
|
Do you plan to go overseas? öğrenmeye başla
|
|
Yurtdışına gitmeyi düşünüyor musunuz?
|
|
|
Do you talk to your plants? öğrenmeye başla
|
|
Bitkilerinle konuşur musun?
|
|
|
Do you think fish can hear? öğrenmeye başla
|
|
Balığın duyabileceğini düşünüyor musun?
|
|
|
Do you think I'm beautiful? öğrenmeye başla
|
|
Benim güzel olduğumu düşünüyor musunuz?
|
|
|
Do you think I'm beautiful? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you think it's my fault? öğrenmeye başla
|
|
Onun benim hatam olduğunu düşünüyor musunuz?
|
|
|
Do you think it's my fault? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you think Tom is guilty? öğrenmeye başla
|
|
Tom'un suçlu olduğunu düşünüyor musun?
|
|
|
Doctors removed the bullet. öğrenmeye başla
|
|
Doktorlar kurşunu çıkardılar.
|
|
|
Does it hurt when you chew? öğrenmeye başla
|
|
Çiğnerken dişin ağrıyor mu?
|
|
|
Does she work in this city? öğrenmeye başla
|
|
O, bu şehirde çalışıyor mu?
|
|
|
Does Tom have a girlfriend? öğrenmeye başla
|
|
Tom'un bir kız arkadaşı var mı?
|
|
|
Don't believe what she says. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't buy things on credit. öğrenmeye başla
|
|
Eşyaları kredili almayın.
|
|
|
Don't cut down those trees. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't fail to call me back. öğrenmeye başla
|
|
Beni tekrar aramayı unutma.
|
|
|
Don't judge by appearances. öğrenmeye başla
|
|
Görünüşe göre yargılamayın.
|
|
|
Don't lose sleep over that. öğrenmeye başla
|
|
Onunla ilgili uykunu kaçırma.
|
|
|
Don't make fun of children. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't meddle in my affairs. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't pay attention to him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't pick on younger kids. öğrenmeye başla
|
|
Daha genç çocuklarla uğraşmayın.
|
|
|
Don't point your gun at me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't sit down on the sofa. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't spend too much money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't worry about the past. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Dreams sometimes come true. öğrenmeye başla
|
|
Rüyalar bazen gerçek olur.
|
|
|
Drive with the utmost care. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Dry your face with a towel. öğrenmeye başla
|
|
Yüzünüzü bir havlu ile kurulayın.
|
|
|
Each of them has a bicycle. öğrenmeye başla
|
|
Onların her birinin bir bisikleti var.
|
|
|
Eat whatever food you like. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Eat whichever one you like. öğrenmeye başla
|
|
Hoşlandığın herhangi birini ye.
|
|
|
Eggs are sold by the dozen. öğrenmeye başla
|
|
Yumurtalar düzine ile satılırlar.
|
|
|
Electricity is very useful. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
English is not easy for me. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce benim için kolay değil.
|
|
|
English is not easy for us. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce bizim için kolay değildir.
|
|
|
Eric is on our soccer team. öğrenmeye başla
|
|
Eric bizim futbol takımında.
|
|
|
Even a child can answer it. öğrenmeye başla
|
|
Bir çocuk bile ona cevap verebilir.
|
|
|
Even a child can read this. öğrenmeye başla
|
|
Bir çocuk bile bunu okuyabilir.
|
|
|
Everyone but Tom was there. öğrenmeye başla
|
|
Tom hariç herkes oradaydı.
|
|
|
Everyone except me knew it. öğrenmeye başla
|
|
Ben hariç herkes onu biliyordu.
|
|
|
Excuse me, but I feel sick. öğrenmeye başla
|
|
Affedersiniz, ama hasta hissediyorum.
|
|
|
Few students knew his name. öğrenmeye başla
|
|
Birkaç öğrenci onun adını biliyordu.
|
|
|
Few visitors could see him. öğrenmeye başla
|
|
Az sayıda ziyaretçi onu görebildi.
|
|
|
Fill out this form, please. öğrenmeye başla
|
|
Bu formu doldurunuz, lütfen.
|
|
|
Fill the bottle with water. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Fill the bucket with water. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Five colonists were killed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Flour is sold by the pound. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Food is necessary for life. öğrenmeye başla
|
|
Yiyecek yaşam için gereklidir.
|
|
|
Fortunately, I was on time. öğrenmeye başla
|
|
Neyseki, zamanında oradaydım.
|
|
|
French is spoken in France. öğrenmeye başla
|
|
Fransızca Fransa'da konuşulur.
|
|
|
Friends do things together. öğrenmeye başla
|
|
Arkadaşlar şeyleri birlikte yaparlar.
|
|
|
Frogs are afraid of snakes. öğrenmeye başla
|
|
Kurbağalar yılanlardan korkarlar.
|
|
|
George works on a big farm. öğrenmeye başla
|
|
George büyük bir çiftlikte çalışır.
|
|
|
Get this stuff out of here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Get up as early as you can. öğrenmeye başla
|
|
Kalkabildiğin kadar erken kalk.
|
|
|
Give it to anyone you like. öğrenmeye başla
|
|
Onu istediğin birine ver.
|
|
|
Give me $1.00 back, please. öğrenmeye başla
|
|
Bana bir dolar geri verin, lütfen.
|
|
|
Give me a light, would you? öğrenmeye başla
|
|
Bana bir ışık ver, lütfen.
|
|
|
Give me another cup of tea. öğrenmeye başla
|
|
Bana bir fincan daha çay verin.
|
|
|
Give me some water, please. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bana biraz su ver.
|
|
|
Give me something to drink. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Give my shoes a good shine. öğrenmeye başla
|
|
Ayakkabılarımı iyice parlat.
|
|
|
Give my thanks to your son. öğrenmeye başla
|
|
Oğlunuza teşekkürlerimi iletin.
|
|
|
Giving up isn't the answer. öğrenmeye başla
|
|
Vazgeçmek cevap değildir.
|
|
|
Hamilton died the next day. öğrenmeye başla
|
|
Hamilton ertesi gün öldü.
|
|
|
Hang your coat on the hook. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have a little of this cake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever been to Guam? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever been to Kobe? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever been to Nara? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever eaten turkey? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever heard of him? öğrenmeye başla
|
|
Ondan hiç haber aldın mı?
|
|
|
Have you ever seen a panda? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever seen a whale? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever seen it hail? öğrenmeye başla
|
|
Hiç dolu yağdığını gördün mü?
|
|
|
Have you ever visited Rome? öğrenmeye başla
|
|
Roma'yı hiç ziyaret ettin mi?
|
|
|
Have you finished dressing? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you finished ordering? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you read the book yet? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you read this article? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He accepted the nomination. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He advised me not to smoke. öğrenmeye başla
|
|
O, bana sigara içmememi tavsiye etti.
|
|
|
He also needs many workers. öğrenmeye başla
|
|
Onun ayrıca çok sayıda işçiye ihtiyacı var.
|
|
|
He appealed to us for help. öğrenmeye başla
|
|
O yardım için bize başvurdu.
|
|
|
He appeared in many movies. öğrenmeye başla
|
|
O, pek çok filmde göründü.
|
|
|
He asked me for some money. öğrenmeye başla
|
|
O benden biraz para istedi.
|
|
|
He asked us what we wanted. öğrenmeye başla
|
|
O bize ne istediğimizi sordu.
|
|
|
He ate a box of chocolates. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He became a great musician. öğrenmeye başla
|
|
O büyük bir müzisyen oldu.
|
|
|
He became a nice young man. öğrenmeye başla
|
|
O, tatlı genç bir adam oldu.
|
|
|
He began to look for a job. öğrenmeye başla
|
|
O bir iş aramaya başladı.
|
|
|
He began to whistle a tune. öğrenmeye başla
|
|
O, bir melodiyi ıslıkla çalmaya başladı.
|
|
|
He believes whatever I say. öğrenmeye başla
|
|
O, söylediğim her şeye inanır.
|
|
|
He bought his son a camera. öğrenmeye başla
|
|
O, oğluna bir kamera satın aldı.
|
|
|
He bought me a nice camera. öğrenmeye başla
|
|
O bana hoş bir kamera aldı.
|
|
|
He brought his lunch today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün öğle yemeğini getirdi.
|
|
|
He built forty-eight forts. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He calculated the expenses. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He came again after a week. öğrenmeye başla
|
|
Bir haftadan sonra o geri geldi.
|
|
|
He came from the Northeast. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He can handle English well. öğrenmeye başla
|
|
O, İngilizcenin üstesinden iyi gelir.
|
|
|
He can read English easily. öğrenmeye başla
|
|
O kolayca İngilizce okuyabilir.
|
|
|
He can't swim like she can. öğrenmeye başla
|
|
O, onun yüzebildiği gibi yüzemez.
|
|
|
He carved designs in ivory. öğrenmeye başla
|
|
O, fildişi tasarımlar oydu.
|
|
|
He carved me a wooden doll. öğrenmeye başla
|
|
Bana tahtadan bir oyuncak bebek oydu.
|
|
|
He comes here once a month. öğrenmeye başla
|
|
O ayda bir kez buraya gelir.
|
|
|
He comes here twice a week. öğrenmeye başla
|
|
O, haftada iki kez buraya gelir.
|
|
|
He comes round once a week. öğrenmeye başla
|
|
O, haftada bir kez uğrar.
|
|
|
He could get no more money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He could not go to college. öğrenmeye başla
|
|
O, üniversiteye gidemedi.
|
|
|
He cut off a slice of meat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He dashed out of the store. öğrenmeye başla
|
|
O, dükkandan dışarı fırladı.
|
|
|
He decided to go to France. öğrenmeye başla
|
|
Fransa'ya gitmeye karar verdi.
|
|
|
She decided to have the operation. öğrenmeye başla
|
|
Ameliyat edilmeye karar verdi.
|
|
|
He decided to quit smoking. öğrenmeye başla
|
|
Sigarayı bırakmaya karar verdi.
|
|
|
He decided to sell the car. öğrenmeye başla
|
|
Arabayı satmaya karar verdi.
|
|
|
He decided to study harder. öğrenmeye başla
|
|
O daha çok çalışmaya karar verdi.
|
|
|
He deserves the punishment. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He did his best to the end. öğrenmeye başla
|
|
O sonuna kadar elinden geleni yaptı.
|
|
|
He did not put up his hand. öğrenmeye başla
|
|
O, elini havaya kaldırmadı.
|
|
|
He did the work on his own. öğrenmeye başla
|
|
O, işi kendi başına yaptı.
|
|
|
He did well for a beginner. öğrenmeye başla
|
|
O, bir acemi için iyi yaptı.
|
|
|
He didn't do it on purpose. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He didn't give up the plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He didn't mean to hurt you. öğrenmeye başla
|
|
O seni incitmek istemiyordu.
|
|
|
He died an unnatural death. öğrenmeye başla
|
|
O doğal olmayan bir ölümle öldü.
|
|
|
He does not live in Sendai. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He doesn't read many books. öğrenmeye başla
|
|
O, çok sayıda kitap okumaz.
|
|
|
He doesn't watch television at all. öğrenmeye başla
|
|
O, hiç televizyon izlemez.
|
|
|
He drank a shot of whiskey. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He drove down to the hotel. öğrenmeye başla
|
|
O, araba ile otele doğru gitti.
|
|
|
He enjoys eating ice cream. öğrenmeye başla
|
|
O dondurma yemekten hoşlanır.
|
|
|
He failed to take the exam. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He failed to wake Harry up. öğrenmeye başla
|
|
O Harry'yi kaldırmada başarısız oldu.
|
|
|
He fell asleep immediately. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He felt a pain in his back. öğrenmeye başla
|
|
O, sırtında bir ağrı hissetti.
|
|
|
He felt utterly humiliated. öğrenmeye başla
|
|
O, tamamen aşağılanmış hissetti.
|
|
|
He forgot to lock the door. öğrenmeye başla
|
|
O, kapıyı kilitlemeyi unuttu.
|
|
|
He gave away all his money. öğrenmeye başla
|
|
O, tüm parasını bağışladı.
|
|
|
He gave her a nice present. öğrenmeye başla
|
|
Ona güzel bir hediye verdi.
|
|
|
He gave her her first kiss. öğrenmeye başla
|
|
O ona ilk öpücüğünü verdi.
|
|
|
He glanced at her name tag. öğrenmeye başla
|
|
O, onun yaka kartına baktı.
|
|
|
He got a nice job recently. öğrenmeye başla
|
|
O son zamanlarda hoş bir iş buldu.
|
|
|
He got home at seven sharp. öğrenmeye başla
|
|
O, saat tam yedide eve geldi.
|
|
|
He got ready for departure. öğrenmeye başla
|
|
O, kalkış için hazırlandı.
|
|
|
He got the car for nothing. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He got the lady some water. öğrenmeye başla
|
|
O, bayana bir bardak su getirdi.
|
|
|
He got to London yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He got up at five as usual. öğrenmeye başla
|
|
O, her zamanki gibi saat beşte kalktı.
|
|
|
He greeted me with a smile. öğrenmeye başla
|
|
O bir tebessümle beni selamladı.
|
|
|
She greeted me with a smile. öğrenmeye başla
|
|
O, beni tebessümle selamladı.
|
|
|
He grew a variety of crops. öğrenmeye başla
|
|
O, çeşitli ekinler büyüttü.
|
|
|
He had a bitter experience. öğrenmeye başla
|
|
Onun acı bir deneyimi oldu.
|
|
|
He had a lot of work to do. öğrenmeye başla
|
|
Onun yapacak çok işi vardı.
|
|
|
He had an accident at work. öğrenmeye başla
|
|
O iş yerinde bir kaza geçirdi.
|
|
|
He had breakfast all alone. öğrenmeye başla
|
|
O yalnız başına kahvaltı yaptı.
|
|
|
He had long hair last year. öğrenmeye başla
|
|
Geçen yıl o uzun saça sahipti.
|
|
|
He had no house to live in. öğrenmeye başla
|
|
Onun yaşamak için bir evi yoktu.
|
|
|
He had the room to himself. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He had to find another way. öğrenmeye başla
|
|
O, başka bir yol bulmak zorundaydı.
|
|
|
He has a family to support. öğrenmeye başla
|
|
Onun destekleyecek bir ailesi var.
|
|
|
He has a lot of confidence. öğrenmeye başla
|
|
Onun oldukça fazla kendine güveni var.
|
|
|
He has already gone to bed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has an eye for antiques. öğrenmeye başla
|
|
Onun antikalarda gözü var.
|
|
|
He has an interesting book. öğrenmeye başla
|
|
Onun ilginç bir kitabı var.
|
|
|
He has any number of books. öğrenmeye başla
|
|
Onun çok sayıda kitabı vardır.
|
|
|
He has been busy this week. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has been gaining weight. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has been to many places. öğrenmeye başla
|
|
O birçok yerde bulunmuştur.
|
|
|
He has begun on a new book. öğrenmeye başla
|
|
O, yeni bir kitap üzerinde başladı.
|
|
|
He has gone out for a walk. öğrenmeye başla
|
|
O bir yürüyüş için dışarı çıktı.
|
|
|
He has gone to Switzerland. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has her under his thumb. öğrenmeye başla
|
|
O, onun kontrolü altında.
|
|
|
He has no redeeming traits. öğrenmeye başla
|
|
Onun kurtarıcı özelliği yok.
|
|
|
He has no room to study in. öğrenmeye başla
|
|
Onun çalışacak bir yeri yok.
|
|
|
He has quite a few friends. öğrenmeye başla
|
|
Onun pek çok arkadaşı var.
|
|
|
He has quite a few records. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has set off for America. öğrenmeye başla
|
|
O, Amerika'ya yola çıktı.
|
|
|
He has three older sisters. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has to repair the clock. öğrenmeye başla
|
|
O, saati onarmak zorundadır.
|
|
|
He has too many wild ideas. öğrenmeye başla
|
|
Onun pek çok vahşi fikirleri vardır.
|
|
|
He hates cleaning his room. öğrenmeye başla
|
|
O, odasını temizlemekten nefret ediyor.
|
|
|
He held a pen in his hands. öğrenmeye başla
|
|
O, elinde bir kalem tutuyor.
|
|
|
He held out his hand to me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He hit a ball with the bat. öğrenmeye başla
|
|
O, beyzbol sopasıyla topa vurdu.
|
|
|
He hung his coat on a hook. öğrenmeye başla
|
|
O, ceketini bir askıya astı.
|
|
|
He invited me to his house. öğrenmeye başla
|
|
O, beni evine davet etti.
|
|
|
He invited me to the party. öğrenmeye başla
|
|
O beni partiye davet etti.
|
|
|
He is a cheerful young man. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is a considerate father. öğrenmeye başla
|
|
O, düşünceli bir babadır.
|
|
|
He is a good husband to me. öğrenmeye başla
|
|
O bana karşı iyi bir koca.
|
|
|
He is a good tennis player. öğrenmeye başla
|
|
O iyi bir tenis oyuncusu.
|
|
|
He is a handsome young man. öğrenmeye başla
|
|
O, yakışıklı bir genç adamdır.
|
|
|
He is a jack-of-all-trades. öğrenmeye başla
|
|
O, on parmağında on marifet olan bir kimsedir.
|
|
|
He is a really good worker. öğrenmeye başla
|
|
O, gerçekten iyi bir işçidir.
|
|
|
He is a teacher of English. öğrenmeye başla
|
|
O bir İngilizce öğretmenidir.
|
|
|
He is a very decent fellow. öğrenmeye başla
|
|
O, çok hoşgörülü bir adamdır.
|
|
|
He is absorbed in his work. öğrenmeye başla
|
|
O tüm dikkatini işine vermiş.
|
|
|
He is afraid of his father. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is always full of ideas. öğrenmeye başla
|
|
O, her zaman fikirlerle dolu.
|
|
|
He is always up to no good. öğrenmeye başla
|
|
O, her zaman bir fırıldak çevirir.
|
|
|
He is an expert at fishing. öğrenmeye başla
|
|
O, balık tutmada uzmandır.
|
|
|
He is as talkative as ever. öğrenmeye başla
|
|
O, her zamanki kadar geveze.
|
|
|
He is as tall as my father. öğrenmeye başla
|
|
O, benim babam kadar uzundur.
|
|
|
He is careless about money. öğrenmeye başla
|
|
O, para hakkında dikkatsiz.
|
|
|
He is crazy about baseball. öğrenmeye başla
|
|
O beyzbolu çok fazla seviyor.
|
|
|
He is doing fine in school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is eager to go to China. öğrenmeye başla
|
|
O, Çin'e gitmek için istekli.
|
|
|
He is employed on the farm. öğrenmeye başla
|
|
Ona çiftlikte iş verilmektedir.
|
|
|
He is far from being happy. öğrenmeye başla
|
|
O, mutlu olmaktan uzaktır.
|
|
|
He is going to the concert. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is good at flying kites. öğrenmeye başla
|
|
O, uçurtmaları uçurmada iyidir.
|
|
|
He is good at fund raising. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is hunted by the police. öğrenmeye başla
|
|
O, polis tarafından avlandı.
|
|
|
He is looking forward to seeing you. öğrenmeye başla
|
|
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
|
|
|
He is in front of the door. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is in the prime of life. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is just an ordinary man. öğrenmeye başla
|
|
O sadece sıradan bir insan.
|
|
|
He is like a brother to me. öğrenmeye başla
|
|
O, benim için bir kardeş gibidir.
|
|
|
He is mentally handicapped. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is not guilty of murder. öğrenmeye başla
|
|
O, cinayetten suçlu değildir.
|
|
|
He is now staying in Paris. öğrenmeye başla
|
|
O, şimdi Paris'te kalıyor.
|
|
|
He is really in good shape. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is said to be very poor. öğrenmeye başla
|
|
Onun çok fakir söyleniliyor.
|
|
|
He is standing on the hill. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is still full of energy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is studying agriculture. öğrenmeye başla
|
|
O, tarım eğitimi görmektedir.
|
|
|
He is studying at his desk. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is sure to win the game. öğrenmeye başla
|
|
O, oyunu kazanacağından emin.
|
|
|
He is swimming in the pool. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is the talk of the town. öğrenmeye başla
|
|
O, kasabanın gündemindedir.
|
|
|
He is too proud to give up. öğrenmeye başla
|
|
O vazgeçemeyecek kadar çok gururludur.
|
|
|
He is very a dangerous man. öğrenmeye başla
|
|
O, çok tehlikeli bir adam.
|
|
|
He is very friendly to her. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is wanted by the police. öğrenmeye başla
|
|
O, polis tarafından aranıyor.
|
|
|
He isn't able to buy a car. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He joined the English club. öğrenmeye başla
|
|
O, İngilizce kulübüne katıldı.
|
|
|
He kept silent for a while. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He kept silent for a while. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She kissed him on the cheek. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He knows Mr. Davidson well. öğrenmeye başla
|
|
O, Bay Davidson'u iyi tanır.
|
|
|
He leaned against the wall. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He leaves for Tokyo at ten. öğrenmeye başla
|
|
O saat onda Tokyo'ya hareket eder.
|
|
|
He left after he had lunch. öğrenmeye başla
|
|
Öğle yemeği yedikten sonra gitti.
|
|
|
He left for America by air. öğrenmeye başla
|
|
O hava yoluyla Amerikaya gitti.
|
|
|
He let me stay for a night. öğrenmeye başla
|
|
O, benim bir gece kalmama izin verdi.
|
|
|
He likes English very much. öğrenmeye başla
|
|
O, İngilizceyi çok seviyor.
|
|
|
He likes jazz, and so do I. öğrenmeye başla
|
|
O jazz sever, ve ben de öyle.
|
|
|
He lived in a town near by. öğrenmeye başla
|
|
O yakındaki bir kasabada yaşıyordu.
|
|
|
He lived next to his uncle. öğrenmeye başla
|
|
O amcasına bitişik yaşadı.
|
|
|
He lived to a ripe old age. öğrenmeye başla
|
|
Olgun bir yaşa kadar yaşadı.
|
|
|
He looks as if he were ill. öğrenmeye başla
|
|
O hastaymış gibi görünüyor.
|
|
|
He looks like your brother. öğrenmeye başla
|
|
O, erkek kardeşine benziyor.
|
|
|
She looks young for her age. öğrenmeye başla
|
|
O, yaşına göre genç görünüyor.
|
|
|
He loses his temper easily. öğrenmeye başla
|
|
O kolayca kontrolünü kaybeder.
|
|
|
He lost his temper with me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He made a journey to Paris. öğrenmeye başla
|
|
O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
|
|
|
He made her clean the room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He made me a box yesterday. öğrenmeye başla
|
|
O bana dün bir kutu yaptı.
|
|
|
He made me happy yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He made the children laugh. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He made up for the deficit. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He made up the whole story. öğrenmeye başla
|
|
O, bütün hikayeyi uydurdu.
|
|
|
He married a Canadian girl. öğrenmeye başla
|
|
O, Kanadalı bir kızla evlendi.
|
|
|
He may come, or he may not. öğrenmeye başla
|
|
O gelebilir yada gelmeyebilir.
|
|
|
He may have left for Kyoto. öğrenmeye başla
|
|
O, Kyotoya hareket etmiş olabilir.
|
|
|
He may have missed the bus. öğrenmeye başla
|
|
O, otobüsü kaçırmış olabilir.
|
|
|
He might have lost his way. öğrenmeye başla
|
|
O, yolunu kaybetmiş olabilir.
|
|
|
He motioned me to stand up. öğrenmeye başla
|
|
O, ayağa kalkmam için eli ile işaret etti.
|
|
|
He occasionally visited me. öğrenmeye başla
|
|
O, zaman zaman beni ziyaret etti.
|
|
|
He played golf last Sunday. öğrenmeye başla
|
|
O, geçen Pazar günü golf oynadı.
|
|
|
He played tennis yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He plays golf every Sunday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He pressed the brake pedal. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He proofread my manuscript. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He provided them with food. öğrenmeye başla
|
|
O, onlara yiyecek sağladı.
|
|
|
He put live bait on a hook. öğrenmeye başla
|
|
O, oltaya canlı yem taktı.
|
|
|
He put the key in the lock. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He ran as fast as he could. öğrenmeye başla
|
|
O elinden geldiğince hızlı koştu.
|
|
|
He ran away with the money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He reads a novel every day. öğrenmeye başla
|
|
O, her gün bir roman okur.
|
|
|
He refuses to listen to me. öğrenmeye başla
|
|
O, beni dinlemeyi reddediyor.
|
|
|
He said he could swim well. öğrenmeye başla
|
|
O iyi yüzebileceğini söyledi.
|
|
|
He said that he was hungry. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He saved a hundred dollars. öğrenmeye başla
|
|
O, yüz dolar tasarruf yaptı.
|
|
|
He saw a dog near the door. öğrenmeye başla
|
|
O, kapının yanında bir köpek gördü.
|
|
|
He saw the picture clearly. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He seemed to have been ill. öğrenmeye başla
|
|
O, hasta olmuş görünüyordu.
|
|
|
He seems to be very sleepy. öğrenmeye başla
|
|
O, çok uykulu gibi görünüyor.
|
|
|
He seems to have been rich. öğrenmeye başla
|
|
O zengin olmuş gibi görünüyor.
|
|
|
He sent me a birthday card. öğrenmeye başla
|
|
O bana bir doğum günü kartı gönderdi.
|
|
|
He should be put in prison. öğrenmeye başla
|
|
O ceza evine konulmalıdır.
|
|
|
He showed us some pictures. öğrenmeye başla
|
|
Bize birkaç resim gösterdi.
|
|
|
He slipped and nearly fell. öğrenmeye başla
|
|
O kaydı ve neredeyse düşecekti.
|
|
|
She smiled and said goodbye. öğrenmeye başla
|
|
O, gülümsedi ve hoşçakal dedi.
|
|
|
He solved all the problems. öğrenmeye başla
|
|
O bütün problemleri çözdü.
|
|
|
He speaks English a little. öğrenmeye başla
|
|
O, biraz İngilizce konuşur.
|
|
|
He speaks English fluently. öğrenmeye başla
|
|
O, akıcı bir şekilde İngilizce konuşuyor.
|
|
|
He started washing his car. öğrenmeye başla
|
|
O, arabasını yıkamaya başladı.
|
|
|
He stayed here for a while. öğrenmeye başla
|
|
O, bir süre burada kaldı.
|
|
|
He stays in touch with her. öğrenmeye başla
|
|
O, onunla temasını sürdürdü.
|
|
|
He stood there for a while. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He stopped talking to them. öğrenmeye başla
|
|
O, onlarla konuşmayı kesti.
|
|
|
He stopped to talk to them. öğrenmeye başla
|
|
O onlarla konuşmak için durdu.
|
|
|
He studied English history. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He succeeded to his estate. öğrenmeye başla
|
|
O, mülküne varis olarak sahip oldu.
|
|
|
He told me all the details. öğrenmeye başla
|
|
O, bana tüm detayları anlattı.
|
|
|
He told me to wash my face. öğrenmeye başla
|
|
O, bana yüzümü yıkamamı söyledi.
|
|
|
He told me when to say yes. öğrenmeye başla
|
|
O, bana ne zaman evet diyeceğimi öğretti.
|
|
|
He told us to come on time. öğrenmeye başla
|
|
Zamanında gelmemizi söyledi.
|
|
|
He took us back in his car. öğrenmeye başla
|
|
O bizi arabasına geri aldı.
|
|
|
He turned pale with fright. öğrenmeye başla
|
|
Onun korkudan benzi attı.
|
|
|
He turned up an hour later. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He understands the problem. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He used me as a guinea pig. öğrenmeye başla
|
|
O beni bir kobay gibi kullandı.
|
|
|
He used to go out at night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|