soru |
cevap |
He usually comes home late. öğrenmeye başla
|
|
O genellikle eve geç gelir.
|
|
|
He visited Kyoto last year. öğrenmeye başla
|
|
O, geçen yıl Kyoto'yu ziyaret etti.
|
|
|
She volunteered to help him. öğrenmeye başla
|
|
O, ona yardım etmek için gönüllü oldu.
|
|
|
He walked all the way home. öğrenmeye başla
|
|
Eve giderken bütün yolu yürüdü.
|
|
|
He walked on for some time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He wants to be an engineer. öğrenmeye başla
|
|
O bir mühendis olmak istiyor.
|
|
|
He warned against violence. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He warned me of the danger. öğrenmeye başla
|
|
O, tehlike ile ilgili uyardı.
|
|
|
He was a poet and diplomat. öğrenmeye başla
|
|
O bir şair ve diplomattı.
|
|
|
He was absent at roll call. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was almost hit by a car. öğrenmeye başla
|
|
Neredeyse bir araba tarafından çarpılacaktı.
|
|
|
He was amazed at the sight. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was angry with his wife. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was anxious to meet you. öğrenmeye başla
|
|
O sizinle karşılaşmak için hevesliydi.
|
|
|
He was arrested for murder. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was as good as his word. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was aware of the danger. öğrenmeye başla
|
|
O tehlikenin farkındaydı.
|
|
|
He was awoken by the noise. öğrenmeye başla
|
|
O, gürültü ile uyandırıldı.
|
|
|
He was convicted of murder. öğrenmeye başla
|
|
O, cinayetten mahkum edildi.
|
|
|
He was crossing the street. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was elected mayor again. öğrenmeye başla
|
|
Tekrar belediye başkanı seçildi.
|
|
|
He was jealous of his wife. öğrenmeye başla
|
|
O, karısını kıskanıyordu.
|
|
|
He was killed with a sword. öğrenmeye başla
|
|
O, bir kılıçla öldürüldü.
|
|
|
He was not an abolitionist. öğrenmeye başla
|
|
O, köleliğin kaldırılmasından yana biri değildi.
|
|
|
He was popular with voters. öğrenmeye başla
|
|
O, seçmenler arasında popülerdi.
|
|
|
He was promoted to general. öğrenmeye başla
|
|
O, generalliğe terfi ettirildi.
|
|
|
He was reading a newspaper. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was reluctant to answer. öğrenmeye başla
|
|
O, cevaplamak için isteksizdi.
|
|
|
He was run over and killed. öğrenmeye başla
|
|
O, çiğnendi ve öldürüldü.
|
|
|
He was sentenced to prison. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was silent all the time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was silent all the time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was sitting up straight. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He was suddenly very happy. öğrenmeye başla
|
|
O birdenbire çok mutlu oldu.
|
|
|
He was trained as a lawyer. öğrenmeye başla
|
|
O bir avukat olarak eğitildi.
|
|
|
He was trembling with rage. öğrenmeye başla
|
|
O, öfke yüzünden titriyordu.
|
|
|
He was wounded by a bullet. öğrenmeye başla
|
|
O, bir kurşun tarafından yaralandı.
|
|
|
He was wounded in the head. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He wasn't watching TV then. öğrenmeye başla
|
|
O, o zaman televizyon izlemiyordu.
|
|
|
He went by the post office. öğrenmeye başla
|
|
O, postaneye kadar gitti.
|
|
|
He went skiing in Hokkaido. öğrenmeye başla
|
|
O Hokkaido'da kayak yapmaya gitti.
|
|
|
He went to Tokyo yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will be back in an hour. öğrenmeye başla
|
|
O, bir saat içinde dönecek.
|
|
|
He will be waiting for her. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will be waiting for you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He will get well very soon. öğrenmeye başla
|
|
O kısa sürede iyileşecek.
|
|
|
He will make a good doctor. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He worked harder than ever. öğrenmeye başla
|
|
O, her zamankinden daha çok çalıştı.
|
|
|
He works eight hours a day. öğrenmeye başla
|
|
O, günde sekiz saat çalışır.
|
|
|
He works in the laboratory. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He would have to surrender. öğrenmeye başla
|
|
O teslim olmak zorunda kalacaktı.
|
|
|
He, too, would visit China. öğrenmeye başla
|
|
O'da Çin'i ziyaret ederdi.
|
|
|
He's a high school student. öğrenmeye başla
|
|
O, bir lise öğrencisidir.
|
|
|
He's a man you can rely on. öğrenmeye başla
|
|
O, güvenebileceğin bir insandır.
|
|
|
He's a teacher and so am I. öğrenmeye başla
|
|
O bir öğretmen ve ben de öyle.
|
|
|
He's always looking at you. öğrenmeye başla
|
|
O, her zaman size bakıyor.
|
|
|
He's always reading comics. öğrenmeye başla
|
|
O her zaman mizah dergileri okuyor.
|
|
|
He's by no means satisfied. öğrenmeye başla
|
|
O, hiçbir şekilde tatmin olmadı.
|
|
|
He's much younger than Tom. öğrenmeye başla
|
|
O, Tom'dan çok daha gençtir.
|
|
|
He's perfect at everything. öğrenmeye başla
|
|
O, her şeyde mükemmeldir.
|
|
|
Help yourself to the fruit. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Help yourself to the salad. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Her books sell pretty well. öğrenmeye başla
|
|
Onun kitapları oldukça iyi satıyor.
|
|
|
Her crying was just an act. öğrenmeye başla
|
|
Onun ağlaması sadece bir roldü.
|
|
|
Her family moved to Brazil. öğrenmeye başla
|
|
Onun ailesi Brezilya'ya taşındı.
|
|
|
Her father is a bank clerk. öğrenmeye başla
|
|
Onun babası bir banka memuru.
|
|
|
Her hair is wet with sweat. öğrenmeye başla
|
|
Onun saçı terden ıslanmıştı.
|
|
|
Her home is in the suburbs. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Her house is near the park. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Her name was spelled wrong. öğrenmeye başla
|
|
Onun adı yanlış hecelendi.
|
|
|
Her son is sure to succeed. öğrenmeye başla
|
|
Onun oğlu başaracağından emin.
|
|
|
Her story touched my heart. öğrenmeye başla
|
|
Onun hikayesi beni çok üzdü.
|
|
|
Here's my telephone number. öğrenmeye başla
|
|
İşte benim telefon numaram.
|
|
|
Herold agreed to surrender. öğrenmeye başla
|
|
Herold teslim olmayı kabul etti.
|
|
|
Hiroko sat there all alone. öğrenmeye başla
|
|
Hiroko orada tek başına oturdu.
|
|
|
His business is doing well. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His car fell into the lake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His car is similar to mine. öğrenmeye başla
|
|
Onun arabası benimkine benziyor.
|
|
|
His children have grown up. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His death surprised us all. öğrenmeye başla
|
|
Onun ölümü hepimizi şaşırttı.
|
|
|
His horse ran in the Derby. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His joke made us all laugh. öğrenmeye başla
|
|
Onun şakası hepimizi güldürdü.
|
|
|
His joy showed on his face. öğrenmeye başla
|
|
Onun sevinci yüzüne yansımıştı.
|
|
|
His lectures are very long. öğrenmeye başla
|
|
Onun konferansları çok uzun.
|
|
|
His meaning is quite plain. öğrenmeye başla
|
|
Onun söylemek istediği oldukça açık.
|
|
|
His name is familiar to us. öğrenmeye başla
|
|
Onun adı bize tanıdık geliyor.
|
|
|
His old cat is still alive. öğrenmeye başla
|
|
Onun yaşlı kedisi hala hayatta.
|
|
|
His policy was soon tested. öğrenmeye başla
|
|
Onun politikası kısa sürede test edildi.
|
|
|
His sister became a doctor. öğrenmeye başla
|
|
Onun kızkardeşi bir doktor oldu.
|
|
|
His son is eight years old. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
His supporters were afraid. öğrenmeye başla
|
|
Taraftarları korkuyorlardı.
|
|
|
The Netherlands is a small country. öğrenmeye başla
|
|
Hollanda küçük bir ülkedir.
|
|
|
Honesty is the best policy. öğrenmeye başla
|
|
Dürüstlük en iyi politikadır.
|
|
|
Hoover said this was wrong. öğrenmeye başla
|
|
Hoover bunun yanlış olduğunu söyledi.
|
|
|
How about calling it a day? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How about going for a swim? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How about going for a walk? öğrenmeye başla
|
|
Yürüyüş yapmaya ne dersin?
|
|
|
How about going to the movies? öğrenmeye başla
|
|
Sinemaya gitmeye ne dersin?
|
|
|
How can I start the engine? öğrenmeye başla
|
|
Motoru nasıl çalıştırabilirim?
|
|
|
How did the secret get out? öğrenmeye başla
|
|
Sır dışarıya nasıl sızdırıldı?
|
|
|
How did Tom start the fire? öğrenmeye başla
|
|
Tom yangını nasıl başlattı?
|
|
|
How did you come to school? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How did you like Singapore? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How did you like the party? öğrenmeye başla
|
|
Parti hakkında fikrin nedir?
|
|
|
How do you make your money? öğrenmeye başla
|
|
Paranızı nasıl kazanıyorsunuz?
|
|
|
How do you spell your name? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How do you use this camera? öğrenmeye başla
|
|
Bu kamerayı nasıl kullanıyorsun?
|
|
|
How long do I have to wait? öğrenmeye başla
|
|
Ne kadar süre beklemek zorundayım?
|
|
|
How long does a bear sleep? öğrenmeye başla
|
|
Bir ayı ne kadar süre uyur?
|
|
|
How long has she been sick? öğrenmeye başla
|
|
O, ne kadar süredir hasta?
|
|
|
How lucky to meet you here. öğrenmeye başla
|
|
Seninle burada karşılaşmak ne şans.
|
|
|
How many books do you have? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How many rooms do you have? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How much money do you have? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
How much money do you want? öğrenmeye başla
|
|
Ne kadar para istiyorsun.
|
|
|
How often do the buses run? öğrenmeye başla
|
|
Otobüsler ne sıklıkla çalışırlar?
|
|
|
How often do you go abroad? öğrenmeye başla
|
|
Yurtdışın ne kadar sıklıkla gidersiniz?
|
|
|
How often do you go abroad? öğrenmeye başla
|
|
Ne sıklıkta yurt dışına gidersin?
|
|
|
How old is your oldest son? öğrenmeye başla
|
|
En büyük erkek evladın kaç yaşında?
|
|
|
I added a room to my house. öğrenmeye başla
|
|
Evime bir oda ilave ettim.
|
|
|
I advised him not to drive. öğrenmeye başla
|
|
Ona araba sürmemesini tavsiye ettim.
|
|
|
I always had my eye on you. öğrenmeye başla
|
|
Her zaman gözüm üstündeydi.
|
|
|
I am a high school student. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir lise öğrencisiyim.
|
|
|
I am an optimist by nature. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am at home every evening. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am completely against it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am glad to hear the news. öğrenmeye başla
|
|
Haberi duyduğuma memnun oldum.
|
|
|
I am happy to see you here. öğrenmeye başla
|
|
Seni burada gördüğüm için mutluyum.
|
|
|
I am in no mood for joking. öğrenmeye başla
|
|
Şaka yapacak durumda değilim.
|
|
|
I am interested in English. öğrenmeye başla
|
|
İngilizceye ilgi duyuyorum.
|
|
|
I am interested in history. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am invited to this party. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu partiye davet edildim.
|
|
|
I am just going for a walk. öğrenmeye başla
|
|
Ben sadece yürüyüşe gidiyorum.
|
|
|
I am never free on Sundays. öğrenmeye başla
|
|
Pazar günleri asla boş değilim.
|
|
|
I am not as busy as Yoshio. öğrenmeye başla
|
|
Ben Yoshio kadar meşgul değilim.
|
|
|
I am not concerned with it. öğrenmeye başla
|
|
Ben onunla ilgili değilim.
|
|
|
I am not equal to the task. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am not happy with my job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am not used to hard work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am not what I used to be. öğrenmeye başla
|
|
Ben eskiden olduğum gibi değilim.
|
|
|
I am playing the piano now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am pleased with his work. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun çalışmasından memnunum.
|
|
|
I am reluctant to help him. öğrenmeye başla
|
|
Ona yardım etmek için gönülsüzüm.
|
|
|
I am sick and tired of him. öğrenmeye başla
|
|
Ben ondan bıktım ve usandım.
|
|
|
I am staying with a friend. öğrenmeye başla
|
|
Bir arkadaşla birlikte kalıyorum.
|
|
|
I am staying with my uncle. öğrenmeye başla
|
|
Ben amcam ile birlikte kalıyorum.
|
|
|
I am still a stranger here. öğrenmeye başla
|
|
Ben hala burada bir yabancıyım.
|
|
|
I am tied up at the office. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I am tired of hearing that. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I anticipated his question. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun sorusunu önceden tahmin ettim.
|
|
|
I argued with him about it. öğrenmeye başla
|
|
Onun hakkında onunla tartıştım.
|
|
|
I arrived in Tokyo at noon. öğrenmeye başla
|
|
Ben öğleyin Tokyo'ya vardım.
|
|
|
I arrived later than usual. öğrenmeye başla
|
|
Ben her zamankinden daha geç vardım.
|
|
|
I asked for their approval. öğrenmeye başla
|
|
Ben onların onayını istedim.
|
|
|
I asked him if he was busy. öğrenmeye başla
|
|
Onun meşgul olup olmadığını sordum.
|
|
|
I asked him where he lived. öğrenmeye başla
|
|
Ona nerede yaşadığını sordum.
|
|
|
I asked them to fix my car. öğrenmeye başla
|
|
Onlara arabamı tamir etmelerini rica ettim.
|
|
|
I ate three pieces of cake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I believe he is a nice guy. öğrenmeye başla
|
|
Onun iyi bir adam olduğuna inanıyorum.
|
|
|
I believe whatever he says. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I belong to the brass band. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I belong to the drama club. öğrenmeye başla
|
|
Bir tiyatro kulübüne üyeyim.
|
|
|
I belong to the music club. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I bought it for 10 dollars. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I bought two cotton shirts. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I bought two dozen pencils. öğrenmeye başla
|
|
İki düzine kalem satın aldım.
|
|
|
I came into a huge fortune. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I came to Japan from China. öğrenmeye başla
|
|
Çin'den Japonya'ya geldim.
|
|
|
I can easily touch my toes. öğrenmeye başla
|
|
Ayak parmaklarıma kolayca dokunabilirim.
|
|
|
I can imagine how you felt. öğrenmeye başla
|
|
Nasıl hissettiğini hayal edebiliyorum.
|
|
|
I can not afford to buy it. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu almayı göze alamam.
|
|
|
I can't afford to buy that. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu satın almayı göze alamam.
|
|
|
I can't attend the meeting. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't find my duffel bag. öğrenmeye başla
|
|
Ben spor çantamı bulamıyorum.
|
|
|
I can't get by without him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't get rid of my cold. öğrenmeye başla
|
|
Soğuk algınlığını atlatamıyorum.
|
|
|
I can't hear you very well. öğrenmeye başla
|
|
Seni çok iyi duyamıyorum.
|
|
|
I can't keep pace with you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't lend you any money. öğrenmeye başla
|
|
Sana hiç ödünç para veremem.
|
|
|
I can't lend you this book. öğrenmeye başla
|
|
Sana bu kitabı ödünç veremem.
|
|
|
I can't possibly manage it. öğrenmeye başla
|
|
Onu muhtemelen yönetemem.
|
|
|
I can't really describe it. öğrenmeye başla
|
|
Ben gerçekten onu tarif edemem.
|
|
|
I can't run as fast as you. öğrenmeye başla
|
|
Senin kadar hızlı koşamam.
|
|
|
I can't solve this problem. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I can't take any more work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I catch the flu every year. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I caught up with them soon. öğrenmeye başla
|
|
Kısa sürede onların hızına yetiştim.
|
|
|
I challenged him to a game. öğrenmeye başla
|
|
Ona bir oyunda meydan okudum.
|
|
|
I compared my car with his. öğrenmeye başla
|
|
Arabamı onunkiyle karşılaştırdım.
|
|
|
I cooked supper last night. öğrenmeye başla
|
|
Dün akşam akşam yemeğini pişirdim.
|
|
|
I could not make the train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I couldn't believe my eyes. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I couldn't catch the train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I cut myself while shaving. öğrenmeye başla
|
|
Traş olurken kendimi kestim.
|
|
|
I did not take many photos. öğrenmeye başla
|
|
Ben çok fotoğraf çekmedin.
|
|
|
I didn't agree to help Tom. öğrenmeye başla
|
|
Tom'a yardım etmeyi kabul etmedim.
|
|
|
I didn't agree to meet Tom. öğrenmeye başla
|
|
Tom'u karşılamayı kabul etmedim.
|
|
|
I didn't meet anyone there. öğrenmeye başla
|
|
Orada kimseyle karşılaşmadım.
|
|
|
I didn't notice him go out. öğrenmeye başla
|
|
Onun dışarı çıktığını farketmedim.
|
|
|
I didn't study math at all. öğrenmeye başla
|
|
Ben hiç matematik eğitimi yapmadım.
|
|
|
I didn't want to alarm you. öğrenmeye başla
|
|
Seni korkutmak istemedim.
|
|
|
I didn't want to alarm you. öğrenmeye başla
|
|
Sizi telaşlandırmak istemedim.
|
|
|
I do everything for myself. öğrenmeye başla
|
|
Kendim için her şeyi yaparım.
|
|
|
I do things at my own pace. öğrenmeye başla
|
|
Ben işleri kendi tempomda yaparım.
|
|
|
I don't believe him at all. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't belong to any club. öğrenmeye başla
|
|
Ben herhangi bir kulübe ait değilim.
|
|
|
I don't belong to the club. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't care for green tea. öğrenmeye başla
|
|
Ben yeşil çay istemiyorum.
|
|
|
I don't care for ice cream. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't care what she eats. öğrenmeye başla
|
|
Onun ne yediği umurumda değil.
|
|
|
I don't care what they say. öğrenmeye başla
|
|
Ne dedikleri umrumda değil.
|
|
|
I don't dislike him at all. öğrenmeye başla
|
|
Ona hiç antipati duymuyorum.
|
|
|
I don't feel like studying. öğrenmeye başla
|
|
Canım çalışmak istemiyor.
|
|
|
I don't have a spare shirt. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't have all the facts. öğrenmeye başla
|
|
Tüm gerçeklere sahip değilim.
|
|
|
I don't have classes today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't have much time now. öğrenmeye başla
|
|
Benim şimdi çok vaktim yok.
|
|
|
I don't know if it is good. öğrenmeye başla
|
|
Onun iyi olup olmadığını bilmiyorum.
|
|
|
I don't know if it is true. öğrenmeye başla
|
|
Onun doğru olup olmadığını bilmiyorum.
|
|
|
I don't know what to study. öğrenmeye başla
|
|
Ne çalışacağımı bilmiyorum.
|
|
|
I don't know what to think. öğrenmeye başla
|
|
Ne düşüneceğimi bilmiyorum.
|
|
|
I don't know what you mean. öğrenmeye başla
|
|
Ne demek istediğini bilmiyorum.
|
|
|
I don't know where he went. öğrenmeye başla
|
|
Onun nereye gittiğini bilmiyorum.
|
|
|
I don't like pizza anymore. öğrenmeye başla
|
|
Ben artık pizzayı sevmiyorum.
|
|
|
I don't like the idea much. öğrenmeye başla
|
|
Ben fikri çok sevmiyorum.
|
|
|
I don't regret coming here. öğrenmeye başla
|
|
Buraya geldiğime pişman değilim.
|
|
|
I don't study after school. öğrenmeye başla
|
|
Ben okuldan sonra ders çalışmam.
|
|
|
I don't think I want to go. öğrenmeye başla
|
|
Ben gitmek istediğimi sanmıyorum.
|
|
|
I don't think she is happy. öğrenmeye başla
|
|
Onun mutlu olduğunu sanmıyorum.
|
|
|
I don't understand English. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I don't want to go outside. öğrenmeye başla
|
|
Dışarı çıkmak istemiyorum.
|
|
|
I don't want to take risks. öğrenmeye başla
|
|
Riskleri almak istemiyorum.
|
|
|
I don't want to work today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün çalışmak istemiyorum.
|
|
|
I doubt if he will succeed. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun başarıp başarmayacağından şüpheliyim.
|
|
|
I doubt that Tom is guilty. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un suçlu olduğundan şüpheliyim.
|
|
|
I enjoyed talking with her. öğrenmeye başla
|
|
Onunla konuşurken keyif aldım.
|
|
|
I enjoyed talking with him. öğrenmeye başla
|
|
Onunla konuşmaktan keyf aldım.
|
|
|
I enjoyed talking with you. öğrenmeye başla
|
|
Seninle konuşmaktan zevk aldım.
|
|
|
I exchanged seats with her. öğrenmeye başla
|
|
Onunla koltukları değiştirdim.
|
|
|
I feel a little weak today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün biraz güçsüz hissediyorum.
|
|
|
I feel like another person. öğrenmeye başla
|
|
Başka biri oldum gibi hissediyorum.
|
|
|
I feel like having a drink. öğrenmeye başla
|
|
Canım içki içmek istiyor.
|
|
|
I feel on top of the world. öğrenmeye başla
|
|
Dünyanın zirvesinde hissediyorum.
|
|
|
I felt it my duty to do so. öğrenmeye başla
|
|
Ben bunu yapmayı bir görev olarak hissettim.
|
|
|
I filled a vase with water. öğrenmeye başla
|
|
Bir vazoyu suyla doldurdum.
|
|
|
I finally passed that test. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I find her very impressive. öğrenmeye başla
|
|
Onu çok etkileyici buluyorum.
|
|
|
I fixed the bike yesterday. öğrenmeye başla
|
|
Dün bisikleti tamir ettim.
|
|
|
I forget your phone number. öğrenmeye başla
|
|
Ben telefon numaranızı unuttum.
|
|
|
I forgot to call him today. öğrenmeye başla
|
|
Ben bugün onu aramayı unuttum.
|
|
|
I forget your telephone number. öğrenmeye başla
|
|
Telefon numaranı unuttum.
|
|
|
I found the test difficult. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I gave the bag back to Ken. öğrenmeye başla
|
|
Çantayı Ken'e geri verdim.
|
|
|
I generally walk to school. öğrenmeye başla
|
|
Ben genellikle okula yürürüm.
|
|
|
I got along with everybody. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I got bitten by mosquitoes. öğrenmeye başla
|
|
Sivrisinekler tarafından ısırıldım.
|
|
|
I got bruises on both legs. öğrenmeye başla
|
|
Heriki bacağımdada morluklar var.
|
|
|
I got her to clean my room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I got him to repair my car. öğrenmeye başla
|
|
Ona arabamı tamir ettirdim.
|
|
|
I got my hands quite dirty. öğrenmeye başla
|
|
Ellerimi oldukça kirlettim.
|
|
|
I got my right leg injured. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I got Tom to mend my shoes. öğrenmeye başla
|
|
Tom'a ayakkabılarımı tamir ettirdim.
|
|
|
I got up late this morning. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I grow many kinds of roses. öğrenmeye başla
|
|
Çok çeşitli güller yetiştirdim.
|
|
|
I had a good night's sleep. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I had a nice chat with her. öğrenmeye başla
|
|
Onunla hoş bir sohbet yaptım.
|
|
|
I had him carry my baggage. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I had intended to go there. öğrenmeye başla
|
|
Ben oraya gitmek için niyet etmiştim.
|
|
|
I had the boy carry my bag. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I had to decline his offer. öğrenmeye başla
|
|
Onun teklifini geri çevirmek zorunda kaldım.
|
|
|
I had to have two fillings. öğrenmeye başla
|
|
İki dolgu almak zorundayım.
|
|
|
I had to lend to him money. öğrenmeye başla
|
|
Ona ödünç para vermek zorundaydım.
|
|
|
I hate unfinished business. öğrenmeye başla
|
|
Yarım kalmış işten nefret ederim.
|
|
|
I hate unfinished business. öğrenmeye başla
|
|
Bitirilmemiş işten nefret ederim.
|
|
|
I have a bottle of whiskey. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have a burning pain here. öğrenmeye başla
|
|
Burada yanan bir ağrım var.
|
|
|
I have a few English books. öğrenmeye başla
|
|
Birkaç İngilizce kitabım var.
|
|
|
I have a friend in England. öğrenmeye başla
|
|
İngilterede bir arkadaşım var.
|
|
|
I have a lot of work to do. öğrenmeye başla
|
|
Yapacak bir sürü işim var.
|
|
|
I have almost no money now. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi neredeyse hiç param yok.
|
|
|
I have already eaten lunch. öğrenmeye başla
|
|
Daha öce öğle yemeği yedim.
|
|
|
I have always kept my word. öğrenmeye başla
|
|
Ben her zaman sözümü tuttum.
|
|
|
I have an appointment at 3. öğrenmeye başla
|
|
Saat üçte bir randevum var.
|
|
|
I have been busy this week. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have been to Kyoto twice. öğrenmeye başla
|
|
Ben Kyoto'da iki kez bulundum.
|
|
|
I have been to the library. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have done all that I can. öğrenmeye başla
|
|
Yapabileceğim her şeyi yaptım.
|
|
|
I have just read this book. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have just washed the car. öğrenmeye başla
|
|
Ben az önce arabayı yıkadım.
|
|
|
I have math homework today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün matematik ödevim var.
|
|
|
I have never been to Nikko. öğrenmeye başla
|
|
Nikko'da asla bulunmadım.
|
|
|
I have never been to Paris. öğrenmeye başla
|
|
Asla Paris'te bulunmadım.
|
|
|
I have no time to watch TV. öğrenmeye başla
|
|
Televizyon izlemek için zamanım yok.
|
|
|
I have not seen her lately. öğrenmeye başla
|
|
Ben son zamanlarda onu görmedim.
|
|
|
I have nothing more to say. öğrenmeye başla
|
|
Söyleyecek başka bir şeyim yok.
|
|
|
I have nothing to live for. öğrenmeye başla
|
|
Yaşamak için bir şeyim yok.
|
|
|
I have only a small garden. öğrenmeye başla
|
|
Sadece küçük bir bahçem var.
|
|
|
I have read all his novels. öğrenmeye başla
|
|
Onun bütün romanlarını okudum.
|
|
|
I have seen him many times. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have some shopping to do. öğrenmeye başla
|
|
Benim yapacak biraz alışverişim var.
|
|
|
I have to be there by 7:00. öğrenmeye başla
|
|
Saat yediye kadar orada olmalıyım.
|
|
|
I have to buy one tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın bir tane almak zorundayım.
|
|
|
I have to catch that train. öğrenmeye başla
|
|
Ben o treni yakalamak zorundayım.
|
|
|
I have traveled many times. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir çok kez seyahat ettim.
|
|
|
I have two foreign friends. öğrenmeye başla
|
|
İki yabancı arkadaşım var.
|
|
|
I haven't read either book. öğrenmeye başla
|
|
Ben her iki kitabı okumadım.
|
|
|
I haven't seen you for a long time. öğrenmeye başla
|
|
Uzun süredir seni görmedim.
|
|
|
I heard her singing a song. öğrenmeye başla
|
|
Onun bir şarkı söylediğini duydum.
|
|
|
I helped her with her work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I hid myself under the bed. öğrenmeye başla
|
|
Kendimi yatağın altına sakladım.
|
|
|
I hope that John will come. öğrenmeye başla
|
|
John'un geleceğini umuyorum.
|
|
|
I hope to see you sometime. öğrenmeye başla
|
|
Bazen seni görmeyi umuyorum.
|
|
|
I hope you had a nice trip. öğrenmeye başla
|
|
Umarım iyi bir gezi yaptınız.
|
|
|
I hope you will call again. öğrenmeye başla
|
|
Tekrar arayacağınızı umuyorum.
|
|
|
I hung around for one hour. öğrenmeye başla
|
|
Bir saat boyunca aylak aylak dolaştım.
|
|
|
I just flew in on business. öğrenmeye başla
|
|
Ben işe az önce uçarak geldim.
|
|
|
I know he likes jazz music. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun caz müziği sevdiğini biliyorum.
|
|
|
I know that John is honest. öğrenmeye başla
|
|
John'ın dürüst olduğunu biliyorum.
|
|
|
I know that she is Spanish. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun İspanyol olduğunu biliyorum.
|
|
|
I know where he comes from. öğrenmeye başla
|
|
Onun nereli olduğunu biliyorum.
|
|
|
I leave for Paris tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın Paris'e hareket ediyorum.
|
|
|
I let the cat into my room. öğrenmeye başla
|
|
Kedinin odama girmesine izin verdim.
|
|
|
I like dogs better than cats. öğrenmeye başla
|
|
Köpekleri kedilerden daha çok severim.
|
|
|
I like going to the movies. öğrenmeye başla
|
|
Ben sinemaya gitmeyi severim.
|
|
|
I like having plenty to do. öğrenmeye başla
|
|
Yapacak çok şeye sahip olmayı severim.
|
|
|
I like news programs on TV. öğrenmeye başla
|
|
Televizyonda haber proğramlarını severim.
|
|
|
I like this house as it is. öğrenmeye başla
|
|
Bu evi olduğu gibi seviyorum.
|
|
|
I like to read story books. öğrenmeye başla
|
|
Ben hikaye kitapları okumayı severim.
|
|
|
I like to travel by myself. öğrenmeye başla
|
|
Tek başıma seyahat etmeyi severim.
|
|
|
I like to walk in the rain. öğrenmeye başla
|
|
Yağmurda yürümek istiyorum.
|
|
|
I live at Akasaka in Tokyo. öğrenmeye başla
|
|
Tokyo, Akasaka'da yaşıyorum.
|
|
|
I live in Hyogo Prefecture. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I live on the bottom floor. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I looked it over once more. öğrenmeye başla
|
|
Onu bir kez daha kısaca inceledim.
|
|
|
I lost interest in my work. öğrenmeye başla
|
|
İşime olan ilgimi kaybettim.
|
|
|
I lost my shoe in the fire. öğrenmeye başla
|
|
Yangında ayakkabımı kaybettim.
|
|
|
I lost my travelers checks. öğrenmeye başla
|
|
Ben seyahat çeklerimi kaybettim.
|
|
|
I lost my way in the woods. öğrenmeye başla
|
|
Ben ormanda yolumu kaybettim.
|
|
|
I lost no time in doing it. öğrenmeye başla
|
|
Onu yapmada zaman kaybetmedim.
|
|
|
I lost sight of my friends. öğrenmeye başla
|
|
Arkadaşlarımın görüntüsünü katbettim
|
|
|
I love going to the movies. öğrenmeye başla
|
|
Ben sinemaya gitmeyi seviyorum.
|
|
|
I love jokes about animals. öğrenmeye başla
|
|
Hayvanlar hakkındaki fıkraları seviyorum.
|
|
|
I love my mother very much. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I love watching basketball. öğrenmeye başla
|
|
Basketbol izlemeyi severim.
|
|
|
I made him change his plan. öğrenmeye başla
|
|
Ona planını değiştirttim.
|
|
|
I made him paint the house. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I made him sweep the floor. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I met a tall man named Ken. öğrenmeye başla
|
|
Ben Ken adlı uzun boylu bir adamla tanıştım.
|
|
|
I met a tall man named Ken. öğrenmeye başla
|
|
Ben Ken adında uzun boylu bir adamla tanıştım.
|
|
|
I met her at Tokyo Station. öğrenmeye başla
|
|
Onunla Tokyo İstasyonunda karşılaştım.
|
|
|
I met him at Tokyo Station. öğrenmeye başla
|
|
Onu Tokyo İstasyonunda karşıladım.
|
|
|
I met his sister last week. öğrenmeye başla
|
|
Geçen hafta onun kız kardeşiyle buluştum.
|
|
|
I must buy a pair of shoes. öğrenmeye başla
|
|
Bir çift ayakkabı almalıyım.
|
|
|
I must get a new suit made. öğrenmeye başla
|
|
Yeni bir takım elbise yaptırmalıyım.
|
|
|
I must have made a mistake. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir hata yapmış olmalıyım.
|
|
|
I must remember to see her. öğrenmeye başla
|
|
Onunla görüşmeyi hatırlamalıyım.
|
|
|
I must send for the doctor. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I need some bread and milk. öğrenmeye başla
|
|
Biraz ekmek ve süte ihtiyacım var.
|
|
|
I need somebody to help me. öğrenmeye başla
|
|
Bana yardım edecek birine ihtiyacım var.
|
|
|
I need the following items. öğrenmeye başla
|
|
Aşağıdaki malzemelere ihtiyacım var.
|
|
|
I need to go eat something. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir şey yemek için gitmeliyim.
|
|
|
I need to know by tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Benim yarına kadar bilmem gerekiyor.
|
|
|
I never did like it anyway. öğrenmeye başla
|
|
Zaten böyle bir şey asla yapmadım.
|
|
|
I only spent three dollars. öğrenmeye başla
|
|
Ben sadece üç dolar harcadım.
|
|
|
I paid about fifty dollars. öğrenmeye başla
|
|
Yaklaşık elli dolar ödedim.
|
|
|
I paid five dollars to him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I passed on the job to him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I plan to go to the movies. öğrenmeye başla
|
|
Ben sinemaya gitmeyi planlıyorum.
|
|
|
I plan to stay in the city. öğrenmeye başla
|
|
Şehirde kalmayı planlıyorum.
|
|
|
I play golf every so often. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I play tennis every Sunday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I prefer apples to oranges. öğrenmeye başla
|
|
Elmaları portakallara tercih ederim.
|
|
|
I prefer red wine to white. öğrenmeye başla
|
|
Kırmızı şarabı beyaza tercih ederim.
|
|
|
I prefer riding to walking. öğrenmeye başla
|
|
Bisiklete binmeyi yürümeye tercih ederim.
|
|
|
I prefer to work on my own. öğrenmeye başla
|
|
Tek başıma çalışmayı tercih ederim.
|
|
|
I prefer walking to cycling. öğrenmeye başla
|
|
Yürümeyi bisiklete binmeye tercih ederim.
|
|
|
I promised not to tell him. öğrenmeye başla
|
|
Ona anlatmak için söz verdim.
|
|
|
I put my coat on the table. öğrenmeye başla
|
|
Ceketimi masanın üzerine koydum.
|
|
|
I ran into your girlfriend. öğrenmeye başla
|
|
Kız arkadaşına doğru koştum.
|
|
|
I rang the bell and waited. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I rarely saw him at school. öğrenmeye başla
|
|
Ben okulda onu nadiren gördüm.
|
|
|
I read a book while eating. öğrenmeye başla
|
|
Yemek yerken bir kitap okurum.
|
|
|
I read a few books last week. öğrenmeye başla
|
|
Geçen hafta birkaç kitap okudum.
|
|
|
I really feel bad about it. öğrenmeye başla
|
|
Onun hakkında gerçekten kötü hissediyorum.
|
|
|
I really miss the old days. öğrenmeye başla
|
|
Eski günleri gerçekten özlüyorum.
|
|
|
I really trust his ability. öğrenmeye başla
|
|
Ben gerçekten onun yeteneğine güveniyorum.
|
|
|
I regarded Tom as a friend. öğrenmeye başla
|
|
Tom'u bir arkadaş olarak görüyorum.
|
|
|
I remember seeing her once. öğrenmeye başla
|
|
Bir zamanlar onu gördüğümü hatırlıyorum.
|
|
|
I rent a room by the month. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir aylığına bir oda kiraladım.
|
|
|
I ripped the envelope open. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I said nothing of the sort. öğrenmeye başla
|
|
Ben böyle bir şey söylemedim.
|
|
|
I sat between Tom and John. öğrenmeye başla
|
|
Tom ve John arasında oturdum.
|
|
|
I sat waiting on the bench. öğrenmeye başla
|
|
Ben bankta otururken bekledim.
|
|
|
I saw a fly on the ceiling. öğrenmeye başla
|
|
Tavanda bir sinek gördüm.
|
|
|
I saw a jumbo jet take off. öğrenmeye başla
|
|
Bir jumbo jetin kalktığını gördüm.
|
|
|
I saw a little boy running. öğrenmeye başla
|
|
Koşan küçük bir çocuk gördüm.
|
|
|
I saw a man enter the room. öğrenmeye başla
|
|
Bir adamın odaya girdiğini gördüm.
|
|
|
I saw her a week ago today. öğrenmeye başla
|
|
Onu bir hafta önce gördüm.
|
|
|
I saw her leaving the room. öğrenmeye başla
|
|
Onun odadan ayrıldığını gördüm.
|
|
|
I saw him cross the street. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu caddeyi geçerken gördüm.
|
|
|
I saw him playing baseball. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu beyzbol oynarken gördüm.
|
|
|
I saw his mother scold him. öğrenmeye başla
|
|
Ben annesinin onu azarladığını gördüm.
|
|
|
I saw the movie five times. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I should go there sometime. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I should have come earlier. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I should have left earlier. öğrenmeye başla
|
|
Daha önce yola çıkmalıydım.
|
|
|
I shouldn't have done that. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I showed him into the room. öğrenmeye başla
|
|
Ben ona odasını gösterdim.
|
|
|
I showed them how to do it. öğrenmeye başla
|
|
Onu nasıl yapacaklarını onlara gösterdim.
|
|
|
I slept with the light off. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I soon learned how to swim. öğrenmeye başla
|
|
Kısa sürede nasıl yüzeceğimi öğrendim.
|
|
|
I suspect that he is lying. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun yalan söylediğinden şüpheliyim.
|
|
|
I take my health seriously. öğrenmeye başla
|
|
Ben, sağlığımı ciddiye alıyorum.
|
|
|
I thanked Tom for his time. öğrenmeye başla
|
|
Tom'a onun zamanı için teşekkür ettim.
|
|
|
I think he's an honest man. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think I'll buy a new car. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım yeni bir araba satın alacağım.
|
|
|
I think I'll take this tie. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım bu kravatı alacağım.
|
|
|
I think I'm going to faint. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think I'm losing my mind. öğrenmeye başla
|
|
Aklımı kaybettiğimi düşünüyorum.
|
|
|
I think it needs a tune-up. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım onun bir ayara ihtiyacı var.
|
|
|
I think it's going to rain. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think that it's possible. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think that rumor is true. öğrenmeye başla
|
|
Söylentinin gerçek olduğunu düşünüyorum.
|
|
|
I think that rumor is true. öğrenmeye başla
|
|
Bence bu söylenti gerçek.
|
|
|
I think that she is honest. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think that she will come. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think you worry too much. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım çok fazla endişeleniyorsun.
|
|
|
I think you'll like it too. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım ondan sen de hoşlanacaksın.
|
|
|
I think you've got the flu. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I thought about the future. öğrenmeye başla
|
|
Gelecek hakkında düşündüm.
|
|
|
I thought he wouldn't come. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun gelmeyeceğini düşündüm.
|
|
|
I thought Tom was sleeping. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un uyuduğunu düşündüm.
|
|
|
I threw down the newspaper. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I took a day off last week. öğrenmeye başla
|
|
Geçen hafta bir gün izin aldım.
|
|
|
I took her for an American. öğrenmeye başla
|
|
Onu bir Amerikalı sandım.
|
|
|
I took him a cup of coffee. öğrenmeye başla
|
|
Ona bir fincan kahve götürdüm.
|
|
|
I took him up on his offer. öğrenmeye başla
|
|
Onun teklifini kabul ettim.
|
|
|
I took part in the contest. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I try not to bother anyone. öğrenmeye başla
|
|
Kimseyi rahatsız etmemeye çalışıyorum.
|
|
|
I turned to him for advice. öğrenmeye başla
|
|
Ben tavsiye için ona döndüm.
|
|
|
I understand what you mean. öğrenmeye başla
|
|
Ne demek istediğini anlıyorum.
|
|
|
I understood what she said. öğrenmeye başla
|
|
Onun ne dediğini anladım.
|
|
|
I usually go to bed at ten. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I waited for a bus to come. öğrenmeye başla
|
|
Otobüsün gelmesini bekledim.
|
|
|
I walk to school every day. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I walked across the street. öğrenmeye başla
|
|
Ben cadde boyunca yürüdüm.
|
|
|
I want a dozen cream puffs. öğrenmeye başla
|
|
Bir düzine kremalı pasta istiyorum.
|
|
|
I want a few empty glasses. öğrenmeye başla
|
|
Birkaç boş bardak istiyorum.
|
|
|
I want a new tennis racket. öğrenmeye başla
|
|
Yeni bir tenis raketi istiyorum.
|
|
|
I want a personal computer. öğrenmeye başla
|
|
Ben kişisel bir bilgisayar istiyorum.
|
|
|
I want some of these books. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu kitaplardan bazılarını istiyorum.
|
|
|
I want somebody to talk to. öğrenmeye başla
|
|
Konuşmak için birini istiyorum.
|
|
|
I want to close my account. öğrenmeye başla
|
|
Hesabımı kapatmak istiyorum.
|
|
|
I want to drink some water. öğrenmeye başla
|
|
Biraz su içmek istiyorum.
|
|
|
I want to have my own room. öğrenmeye başla
|
|
Kendi odam olmasını istiyorum.
|
|
|
I want to join Joe's group. öğrenmeye başla
|
|
Joe'nun grubuna katılmak istiyorum.
|
|
|
I want to join Joe's group. öğrenmeye başla
|
|
Joe'nun gurubuna katılmak istiyorum.
|
|
|
I want to learn how to ski. öğrenmeye başla
|
|
Ben kayak yapmayı öğrenmek istiyorum.
|
|
|
I want to stay here longer. öğrenmeye başla
|
|
Burada daha uzun kalmak istiyorum.
|
|
|
I want you to stay with me. öğrenmeye başla
|
|
Benimle kalmanı istiyorum.
|
|
|
I want you to wash the car. öğrenmeye başla
|
|
Arabayı yıkamanı istiyorum.
|
|
|
I wanted my hair cut short. öğrenmeye başla
|
|
Saçımın kısa kesilmesini istedim.
|
|
|
I wanted to show it to you. öğrenmeye başla
|
|
Ben size onu göstermek istedim.
|
|
|
I warned him of the danger. öğrenmeye başla
|
|
Onu tehlikeyle ilgili uyardım.
|
|
|
I was a baby in those days. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was a stranger in Boston. öğrenmeye başla
|
|
Ben Boston'da bir yabancıydım.
|
|
|
I was admiring his new car. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun yeni arabasına hayran oluyordum.
|
|
|
I was being made a fool of. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir aptal yerine konuluyorum.
|
|
|
I was born on June 4, 1974. öğrenmeye başla
|
|
4 Haziran 1974 tarihinde doğdum.
|
|
|
I was feeling blue all day. öğrenmeye başla
|
|
Bütün gün hüzünlü hissediyordum.
|
|
|
I was hit by the policeman. öğrenmeye başla
|
|
Bana polis tarafından vuruldu.
|
|
|
I was invited to the party. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was just taking a shower. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was named after my uncle. öğrenmeye başla
|
|
Bana amcamın adı verildi.
|
|
|
I was off duty at the time. öğrenmeye başla
|
|
Ben o zaman görevde değildim.
|
|
|
I was reading a novel then. öğrenmeye başla
|
|
O zaman bir roman okuyordum.
|
|
|
I was taking a shower then. öğrenmeye başla
|
|
Ben o zaman duş alıyordum.
|
|
|
I was tired of watching TV. öğrenmeye başla
|
|
Televizyon izlemekten usandım.
|
|
|
I washed my hands as usual. öğrenmeye başla
|
|
Ben her zamanki gibi ellerimi yıkadım.
|
|
|
I watched a movie on video. öğrenmeye başla
|
|
Videoda bir film izledim.
|
|
|
I went camping last summer. öğrenmeye başla
|
|
Geçen yaz kamp yapmaya gittim.
|
|
|
I went fishing last Monday. öğrenmeye başla
|
|
Geçen Pazartesi balık tutmaya gittim.
|
|
|
I went out with my friends. öğrenmeye başla
|
|
Ben arkadaşlarımla dışarı çıktım.
|
|
|
I went skating on the lake. öğrenmeye başla
|
|
Göl üzerinde buz pateni yapmaya gittim.
|
|
|
I went swimming in the sea. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I went to America to study. öğrenmeye başla
|
|
Öğrenim yapmak için Amerika'ya gittim.
|
|
|
I went to bed after eating. öğrenmeye başla
|
|
Yemek yedikten sonra yatmaya gittim.
|
|
|
I went to school yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I went to the hotel by cab. öğrenmeye başla
|
|
Ben otele taksi ile gittim.
|
|
|
I went to the park to play. öğrenmeye başla
|
|
Oynamak için parka gittim.
|
|
|
I will be a doctor someday. öğrenmeye başla
|
|
Birgün bir doktor olacağım.
|
|
|
I will be at home tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I will be glad to help you. öğrenmeye başla
|
|
Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum.
|
|
|
I will be the cook tonight. öğrenmeye başla
|
|
Bu gece ben aşçı olacağım.
|
|
|
I will be the cook tonight. öğrenmeye başla
|
|
Bu gece ben yemek pişireceğim.
|
|
|
I will be with you tonight. öğrenmeye başla
|
|
Bu gece seninle birlikte olacağım.
|
|
|
I will call you in an hour. öğrenmeye başla
|
|
Bir saat içinde seni arayacağım.
|
|
|
I will do anything for him. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun için birşey yapacağım.
|
|
|
I will do anything for you. öğrenmeye başla
|
|
Senin için her hangi bir şey yaparım.
|
|
|
I will do well on the test. öğrenmeye başla
|
|
Ben testte iyi yapacağım.
|
|
|
I will eat supper at seven. öğrenmeye başla
|
|
Akşam yemeğini saat yedide yiyeceğim.
|
|
|
I will give you a notebook. öğrenmeye başla
|
|
Sana bir dizüstü bilgisayar vereceğim.
|
|
|
I will go abroad next year. öğrenmeye başla
|
|
Gelecek yıl yurtdışına gideceğim.
|
|
|
I will go even if it rains. öğrenmeye başla
|
|
Yağmur yağsa bile gideceğim.
|
|
|
I will help you, of course. öğrenmeye başla
|
|
Sana yardım edeceğim, elbette.
|
|
|
I will keep the fish alive. öğrenmeye başla
|
|
Ben balığı canlı tutacağım.
|
|
|
I will never see him again. öğrenmeye başla
|
|
Onu asla tekrar görmeyeceğim.
|
|
|
I will pay for it by check. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu çek ile ödeyeceğim.
|
|
|
I will show you my new car. öğrenmeye başla
|
|
Sana yeni arabamı göstereceğim.
|
|
|
I will stop him from going. öğrenmeye başla
|
|
Onun gitmekten alıkoyacağım.
|
|
|
I will take you for a swim. öğrenmeye başla
|
|
Seni yüzmeye götüreceğim.
|
|
|
I will write Judy a letter. öğrenmeye başla
|
|
Ben Judy'ye bir mektup yazacağım.
|
|
|
I will write you back soon. öğrenmeye başla
|
|
Ben kısa sürede size tekrar yazacağım.
|
|
|
I wish he were on our team. öğrenmeye başla
|
|
O, keşke bizim takımda olsa.
|
|
|
I wish I could go to Japan. öğrenmeye başla
|
|
Keşke Japonya'ya gidebilsem.
|
|
|
I wish I earned more money. öğrenmeye başla
|
|
Keşke daha fazla para kazansam.
|
|
|
I wish I had seen the film. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wish I were in Paris now. öğrenmeye başla
|
|
Şu an keşke Paris'te olsam.
|
|
|
I wish the rain would stop. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wish we had won the game. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wonder if she is married. öğrenmeye başla
|
|
Onun evli olup olmadığını merak ediyorum.
|
|
|
I wonder if Tom ever cries. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un her zaman ağlayıp ağlamadığını merak ediyorum.
|
|
|
I wonder where she has gone. öğrenmeye başla
|
|
Onun nereye gittiğini merak ediyorum.
|
|
|
I wonder who discovered it. öğrenmeye başla
|
|
Onu kimin keşfettiğini merak ediyorum.
|
|
|
I wonder whose car this is. öğrenmeye başla
|
|
Bunun kimin arabası olduğunu merak ediyorum.
|
|
|
I wonder why he was absent. öğrenmeye başla
|
|
Onun niçin gelmediğini merak ediyorum.
|
|
|
I work best under pressure. öğrenmeye başla
|
|
Ben en iyi baskı altında çalışırım.
|
|
|
I work for a travel agency. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir seyahat acentası için çalışıyorum.
|
|
|
I would appreciate a reply. öğrenmeye başla
|
|
Bir cevaba minnettar olurdum.
|
|
|
I would like to rent a car. öğrenmeye başla
|
|
Bir araba kiralamak istiyorum.
|
|
|
I'd like a receipt, please. öğrenmeye başla
|
|
Bir makbuz istiyorum, lütfen.
|
|
|
I'd like a vodka and tonic. öğrenmeye başla
|
|
Bir votka ve tonik istiyorum.
|
|
|
I'd like to ask a question. öğrenmeye başla
|
|
Bir soru sormak istiyorum.
|
|
|
I'd like to be a guitarist. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir gitarist olmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to call a meeting. öğrenmeye başla
|
|
Toplantıya çağırmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to call my parents. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'd like to change my room. öğrenmeye başla
|
|
Odamı değiştirmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to change my seat. öğrenmeye başla
|
|
Koltuğumu değiştirmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to dance with you. öğrenmeye başla
|
|
Seninle dans etmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to master English. öğrenmeye başla
|
|
İngilizceye hakim olmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to order the same. öğrenmeye başla
|
|
Ben de aynı siparişi vermek istiyorum.
|
|
|
I'd like to reserve a seat. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir koltuk rezervasyonu yaptırmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to see the doctor. öğrenmeye başla
|
|
Doktorla görüşmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to talk with Tony. öğrenmeye başla
|
|
Tony ile konuşmak istiyorum.
|
|
|
I'd like whiskey and water. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'd like you to come early. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'd love to come and visit. öğrenmeye başla
|
|
Gelmek ve ziyaret etmek istiyorum.
|
|
|
I'd think twice about this. öğrenmeye başla
|
|
Bu konu hakkında iki kez düşünürdüm.
|
|
|
I'll be with you in spirit. öğrenmeye başla
|
|
Ben ruhen sizinle birlikte olacağım.
|
|
|
I'll be your first patient. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'll buy this desk for him. öğrenmeye başla
|
|
Bu masayı onun için alacağım.
|
|
|
I'll call for you at three. öğrenmeye başla
|
|
Saat üçte sizi arayacağım.
|
|
|
I'll call on you on Sunday. öğrenmeye başla
|
|
Pazar günü seni arayacağım.
|
|
|
I'll come as soon as I can. öğrenmeye başla
|
|
Elimden geldiğince kısa sürede geleceğim.
|
|
|
I'll discard my old jacket. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'll finish it in one hour. öğrenmeye başla
|
|
Bir saat içinde onu bitireceğim.
|
|
|
I'll get a bucket of water. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir kova su alacağım.
|
|
|
I'll give her some flowers. öğrenmeye başla
|
|
Ona bazı çiçekler vereceğim.
|
|
|
I'll give you five dollars. öğrenmeye başla
|
|
Sana beş dolar vereceğim.
|
|
|
I'll give you this pendant. öğrenmeye başla
|
|
Bu kolyeyi size vereceğim.
|
|
|
I'll leave the rest to you. öğrenmeye başla
|
|
Geriye kalanını sana bırakacağım.
|
|
|
I'll look after that child. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'll play a sonata for you. öğrenmeye başla
|
|
Senin için bir sonat çalacağım.
|
|
|
I'll reconsider the matter. öğrenmeye başla
|
|
Ben konuyu yeniden değerlendireceğim.
|
|
|
I'll send the book by mail. öğrenmeye başla
|
|
Kitabı sana postayla göndereceğim.
|
|
|
I'll take back what I said. öğrenmeye başla
|
|
Söylediğimi geri alacağım.
|
|
|
I'll take care of this dog. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu köpekle ilgileneceğim.
|
|
|
I'll take over your duties. öğrenmeye başla
|
|
Görevlerini devralacağım.
|
|
|
I'll take you on at tennis. öğrenmeye başla
|
|
Teniste seninle boy ölçüşeceğim.
|
|
|
I'm a bit pushed for money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm a good-for-nothing bum. öğrenmeye başla
|
|
Ben beş para etmez bir serseriyim.
|
|
|
I'm a stranger here myself. öğrenmeye başla
|
|
Ben kendim burada bir yabancıyım.
|
|
|
I'm afraid I caught a cold. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm afraid of wild animals. öğrenmeye başla
|
|
Vahşi hayvanlardan korkarım.
|
|
|
I'm afraid you're mistaken. öğrenmeye başla
|
|
Korkarım ki yanılıyorsun.
|
|
|
I'm always on call at home. öğrenmeye başla
|
|
Ben her zaman evde bekliyorum.
|
|
|
I'm bad at singing karaoke. öğrenmeye başla
|
|
Karaoke söylemede kötüyüm.
|
|
|
I'm bottle-feeding my baby. öğrenmeye başla
|
|
Biberonla bebeğimi besliyorum.
|
|
|
I'm cutting down on sweets. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm dying for a cold drink. öğrenmeye başla
|
|
Soğuk bir içecek için can atıyorum.
|
|
|
I'm dying to see my mother. öğrenmeye başla
|
|
Annemi görmek için can atıyorum.
|
|
|
I'm excited about the move. öğrenmeye başla
|
|
Hareket hakkında heyecanlıyım.
|
|
|
I'm from Fukuoka in Kyushu. öğrenmeye başla
|
|
Ben Kyushu'da Fukuoka'lıyım.
|
|
|
I'm glad that you can come. öğrenmeye başla
|
|
Gelebilmene memnun oldum.
|
|
|
I'm going fishing with him. öğrenmeye başla
|
|
Ben onunla birlikte balık tutmaya gidiyorum.
|
|
|
I'm going to buy a new car. öğrenmeye başla
|
|
Yeni bir araba satın alacağım.
|
|
|
I'm going to rock the boat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm happy to see you again. öğrenmeye başla
|
|
Seni tekrar gördüğüm için mutluyum.
|
|
|
I'm immediately behind her. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm just about to check in. öğrenmeye başla
|
|
Tam giriş yapmak üzereyim.
|
|
|
I'm listening to the radio. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm listening to this band. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm looking at that flower. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm looking for an old man. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm not used to spicy food. öğrenmeye başla
|
|
Baharatlı yiyeceğe alışkın değilim.
|
|
|
I'm on good terms with him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm satisfied with my work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm saving money for a car. öğrenmeye başla
|
|
Bir araba için tasarruf yapıyorum.
|
|
|
I'm sorry about my mistake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm sorry my father is out. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm sorry to interrupt you. öğrenmeye başla
|
|
Sözünüzü kestiğim için üzgünüm.
|
|
|
I'm still in love with you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm studying art at school. öğrenmeye başla
|
|
Okulda sanat eğitimi yapıyorum.
|
|
|
I'm studying English drama. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce tiyatro eğitimi alıyorum.
|
|
|
I'm sure that he is clever. öğrenmeye başla
|
|
Onun akıllı olduğundan eminim.
|
|
|
I'm very glad to hear that. öğrenmeye başla
|
|
Onu duyduğuma memnun oldum.
|
|
|
I'm very happy to meet you. öğrenmeye başla
|
|
Seninle tanıştığım içi mutluyum.
|
|
|
I'm very sleepy today, too. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm working for McDonald's. öğrenmeye başla
|
|
McDonald's için çalışıyorum.
|
|
|
I've been in New York once. öğrenmeye başla
|
|
New York'ta bir kez bulundum.
|
|
|
I've been to the dentist's. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've been told to help you. öğrenmeye başla
|
|
Sana yardım etmem söylendi.
|
|
|
I've been very busy lately. öğrenmeye başla
|
|
Son zamanlarda çok meşgulüm.
|
|
|
I've come here to help you. öğrenmeye başla
|
|
Sana yardım etmek için buraya geldim.
|
|
|
I've got a pain in my side. öğrenmeye başla
|
|
Yan tarafımda bir ağrı var.
|
|
|
I've got to catch some Z's. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've had enough, thank you. öğrenmeye başla
|
|
Yeterince aldım, teşekkür ederim.
|
|
|
I've heard a lot about you. öğrenmeye başla
|
|
Sizin hakkınızda çok şey duydum.
|
|
|
I've just been to the bank. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I have just finished my work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've just finished packing. öğrenmeye başla
|
|
Az önce paketlemeyi bitirdim.
|
|
|
I've left my watch at home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've lost interest in golf. öğrenmeye başla
|
|
Golfe olan ilgimi kaybettim.
|
|
|
I've made up my mind to go. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've never seen a real cow. öğrenmeye başla
|
|
Gerçek bir inek görmedim.
|
|
|
I've often heard about you. öğrenmeye başla
|
|
Senin hakkında sık sık duydum.
|
|
|
I've read both these books. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
If we hurry, we'll make it. öğrenmeye başla
|
|
Acele edersek, onu yaparız.
|
|
|
In 1917, Europe was at war. öğrenmeye başla
|
|
1917 de, Avrupa savaştaydı.
|
|
|
In my opinion, he is wrong. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is eating raw pumpkin safe? öğrenmeye başla
|
|
Çiğ kabak yemek güvenli midir?
|
|
|
Is eating whale meat wrong? öğrenmeye başla
|
|
Balina eti yemek hata mıdır?
|
|
|
Is he in favor of the plan? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is one thousand yen enough? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is ten thousand yen enough? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is that a cow or a buffalo? öğrenmeye başla
|
|
O bir inek mi yoksa bizon mu?
|
|
|
Is that dog male or female? öğrenmeye başla
|
|
O köpek erkek mi yoksa dişi mi?
|
|
|
Is that what you have mind? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is the mouse dead or alive? öğrenmeye başla
|
|
Fare ölü mü yoksa canlı mı?
|
|
|
Is the snake alive or dead? öğrenmeye başla
|
|
Yılan diri mi yoksa ölü mü?
|
|
|
Is the snake alive or dead? öğrenmeye başla
|
|
Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
|
|
|
Is the snake alive or dead? öğrenmeye başla
|
|
Yılan yaşıyor mu yoksa öldü mü?
|
|
|
Is there a doctor on board? öğrenmeye başla
|
|
Gemide bir doktor var mı?
|
|
|
Is there a handling charge? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is this word in common use? öğrenmeye başla
|
|
Bu kelime yaygın olarak kullanılıyor mu?
|
|
|
Is this your tape recorder? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is your uncle still abroad? öğrenmeye başla
|
|
Amcan hala yurtdışında mı?
|
|
|
Isn't that an English book? öğrenmeye başla
|
|
O, bir İngilizce kitap değil mi?
|
|
|
Isn't that skirt too short? öğrenmeye başla
|
|
O etek çok kısa değil mi?
|
|
|
It almost never rains here. öğrenmeye başla
|
|
Burada neredeyse hiç yağmur yağmaz.
|
|
|
It happened near the house. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It happened quite recently. öğrenmeye başla
|
|
O, oldukça yakın zamanda oldu.
|
|
|
It hardly ever rains there. öğrenmeye başla
|
|
Orada neredeyse hiç yağmur yağmaz.
|
|
|
It has become quite common. öğrenmeye başla
|
|
O, oldukça yaygın olmuştur.
|
|
|
It has snowed for two days. öğrenmeye başla
|
|
İki gün boyunca kar yağdı.
|
|
|
It is a nice day, isn't it? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is a pleasant day today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is five minutes to nine. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is fun to play baseball. öğrenmeye başla
|
|
Beyzbol oynamak eğlencelidir.
|
|
|
It is getting dark outside. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is getting on my nerves. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is good to get up early. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is just half past seven. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is likely to rain again. öğrenmeye başla
|
|
Muhtemelen tekrar yağmur yağacak.
|
|
|
It is likely to rain today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün muhtemelen yağmur yağacak.
|
|
|
It is long way to the town. öğrenmeye başla
|
|
O kasabaya giden uzun yoldur.
|
|
|
It is raining all the time. öğrenmeye başla
|
|
Her zaman yağmur yağıyor.
|
|
|
It is raining hard tonight. öğrenmeye başla
|
|
Bu gece şiddetli yağmur yağıyor.
|
|
|
It is time that you got up. öğrenmeye başla
|
|
Kalkma zamanın geldi de geçti.
|
|
|
It is time to go to school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is too hot to stay here. öğrenmeye başla
|
|
Burası kalmak için çok sıcak.
|
|
|
It is wrong to steal money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It kept raining for a week. öğrenmeye başla
|
|
Bir hafta boyunca yağmur yağmaya devam etti.
|
|
|
It lasted for twenty years. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It makes little difference. öğrenmeye başla
|
|
O, küçük bir fark yaratır.
|
|
|
It may rain in the evening. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It may rain this afternoon. öğrenmeye başla
|
|
Bu öğleden sonra yağmur yağabilir.
|
|
|
It may snow in the evening. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It rained during the night. öğrenmeye başla
|
|
Gece boyunca yağmur yağdı.
|
|
|
It seemed that he was fine. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It seemed that he was sick. öğrenmeye başla
|
|
O, hasta gibi görünüyordu.
|
|
|
It seems that Jack is sick. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It seems that she is happy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It seems to be clearing up. öğrenmeye başla
|
|
Aydınlanıyor gibi görünüyor.
|
|
|
It was a great shock to me. öğrenmeye başla
|
|
O benim için büyük bir şoktu.
|
|
|
It was a strange situation. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was a terrible accident. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was here that I saw her. öğrenmeye başla
|
|
Onu gördüğüm yer burasıydı.
|
|
|
It was nice and cool there. öğrenmeye başla
|
|
Orada hava güzel ve serindi.
|
|
|
It was pitch black outside. öğrenmeye başla
|
|
Dışarısı zifiri karanlıktı.
|
|
|
It wasn't much of a bridge. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It wasn't much of a debate. öğrenmeye başla
|
|
Büyük bir tartışma değildi.
|
|
|
It will be cloudy tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın hava bulutlu olacak.
|
|
|
It's 4:30 in the afternoon. öğrenmeye başla
|
|
Saat öğleden sonra 4:30'dur.
|
|
|
It's a fact you can't deny. öğrenmeye başla
|
|
Bu inkar edemeyeceğin bir gerçektir.
|
|
|
It's about time for dinner. öğrenmeye başla
|
|
Yaklaşık akşam yemeği zamanı.
|
|
|
It's about time you got up. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's been nice meeting you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's easier said than done. öğrenmeye başla
|
|
Söylemek yapmaktan daha kolaydır.
|
|
|
It's easy to work in jeans. öğrenmeye başla
|
|
Kot pantolonla çalışmak kolaydır.
|
|
|
It's even very cold in May. öğrenmeye başla
|
|
Mayısta bile hava çok soğuk.
|
|
|
It's fun to watch the race. öğrenmeye başla
|
|
Yarışı izlemek eğlenceli.
|
|
|
It's just a little further. öğrenmeye başla
|
|
O sadece biraz daha uzak.
|
|
|
It is just your imagination. öğrenmeye başla
|
|
O sadece sizin kuruntunuz.
|
|
|
It's much too cold to swim. öğrenmeye başla
|
|
Yüzmek için hava çok soğuk.
|
|
|
It's my turn to drive next. öğrenmeye başla
|
|
Gelecek sefer sürme sırası benim.
|
|
|
It's next to that building. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's none of your business. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's rather cold for April. öğrenmeye başla
|
|
Nisan ayına göre hava oldukça soğuk.
|
|
|
It's time to hit the books. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi kitaplardan öğrenme zamanıdır.
|
|
|
Jackson stayed for a while. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jane calls a spade a spade. öğrenmeye başla
|
|
Jane dobra dobra konuşur.
|
|
|
Jane calls a spade a spade. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jane is in serious trouble. öğrenmeye başla
|
|
Jane'in başı ciddi belada.
|
|
|
Jane is in serious trouble. öğrenmeye başla
|
|
Jane'in ciddi bir sorunu var.
|
|
|
Jane will get straight A's. öğrenmeye başla
|
|
Jane doğrudan A alacaktır.
|
|
|
Japan is an island country. öğrenmeye başla
|
|
Japonya bir ada ülkesidir.
|
|
|
Jim got down from the tree. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jim is watering the garden. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jim kicks a ball very well. öğrenmeye başla
|
|
Jim bir topa çok iyi vurur.
|
|
|
Jim likes to play the drum. öğrenmeye başla
|
|
Jim davul çalmayı seviyor.
|
|
|
John and I are old friends. öğrenmeye başla
|
|
John ve ben eski arkadaşız.
|
|
|
John can't play the guitar. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
John hates me and it shows. öğrenmeye başla
|
|
John benden nefret ediyor ve o gösteriyor.
|
|
|
John is having a good time. öğrenmeye başla
|
|
John iyi vakit geçiriyor.
|
|
|
John is interested in golf. öğrenmeye başla
|
|
John golf ile ilgileniyor.
|
|
|
John is my younger brother. öğrenmeye başla
|
|
John benim küçük erkek kardeşim.
|
|
|
John is wrestling with Tom. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
John stared at the picture. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Just step right over there. öğrenmeye başla
|
|
Sadece oraya doğru bir adım atın.
|
|
|
Karen is not angry with me. öğrenmeye başla
|
|
Karen, bana kızgın değil.
|
|
|
Kate is majoring in German. öğrenmeye başla
|
|
Kate asıl branş olarak Almancayı alıyor.
|
|
|
Ken is busy this afternoon. öğrenmeye başla
|
|
Ken bu öğleden sonra meşgul.
|
|
|
Ken plays soccer every day. öğrenmeye başla
|
|
Ken her gün futbol oynar.
|
|
|
Ken was in Japan last year. öğrenmeye başla
|
|
Ken, geçen yıl Japonya'da idi.
|
|
|
Kim and I are the same age. öğrenmeye başla
|
|
Kim ve ben aynı yaştayız.
|
|
|
Kim's smile was very sweet. öğrenmeye başla
|
|
Kim'in gülümsemesi çok tatlıydı.
|
|
|
Kumi is playing tennis now. öğrenmeye başla
|
|
Kumi, şimdi tenis oynuyor.
|
|
|
Kumiko runs as fast as Tom. öğrenmeye başla
|
|
Kumiko Tom kadar hızlı koşar.
|
|
|
Large cars use lots of gas. öğrenmeye başla
|
|
Büyük arabalar çok yakıt kullanırlar.
|
|
|
Learn these names by heart. öğrenmeye başla
|
|
Bu isimleri ezbere öğren.
|
|
|
Leave me a message, please. öğrenmeye başla
|
|
Bana bir mesaj bırak lütfen.
|
|
|
Lend me some books to read. öğrenmeye başla
|
|
Okumak için bana bazı kitaplar ödünç ver.
|
|
|
Let me buy you another one. öğrenmeye başla
|
|
Sana bir tane daha alayım.
|
|
|
Let me carry your suitcase. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let me do my work in peace. öğrenmeye başla
|
|
İşimi barış içinde yapmama izin verin.
|
|
|
Let Tom do that by himself. öğrenmeye başla
|
|
Tom onu yalnız başına yapsın.
|
|
|
Let's call the dog Skipper. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's check that shop, too. öğrenmeye başla
|
|
O dükkanı da kontrol edelim.
|
|
|
Let's do this first of all. öğrenmeye başla
|
|
Herşeyden önce bunu yapalım.
|
|
|
Let's drink to his success. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's eat out for a change. öğrenmeye başla
|
|
Değişiklik olması için dışarıda yiyelim.
|
|
|
Let's eat out this evening. öğrenmeye başla
|
|
Bu akşam dışarıda yiyelim.
|
|
|
Let's finish it right away. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's finish up in a hurry. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's get off the bus here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's get together tonight. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's have a party tonight. öğrenmeye başla
|
|
Bu gece bir parti verelim.
|
|
|
Let's listen to some music. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's put up our tent here. öğrenmeye başla
|
|
Çadırımızı buraya kuralım.
|
|
|
Let's split the bill today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's stop and take a rest. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's talk over the matter. öğrenmeye başla
|
|
Madde üzerinde konuşalım.
|
|
|
Let's talk over the matter. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's turn and go back now. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi dönelim ve geri gidelim.
|
|
|
Lie down on your left side. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Lightning can be dangerous. öğrenmeye başla
|
|
Yıldırım tehlikeli olabilir.
|
|
|
Lightning struck the tower. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Lincoln himself was silent. öğrenmeye başla
|
|
Lincoln kendini sessizdi.
|
|
|
Lincoln repeated the words. öğrenmeye başla
|
|
Lincoln sözlerini tekrarladı.
|
|
|
Lincoln was not well-known. öğrenmeye başla
|
|
Lincoln iyi tanınmıyordu.
|
|
|
Linda stuck her tongue out. öğrenmeye başla
|
|
Linda, dilini dışarı çıkardı.
|
|
|
Long skirts are in fashion. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Look at that shooting star. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Look at the map on page 25. öğrenmeye başla
|
|
Sayfa yirmi beşteki haritaya bak.
|
|
|
Look at those black clouds. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Make a copy of this report. öğrenmeye başla
|
|
Bu raporun bir kopyasını alın.
|
|
|
Make good use of your time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Many of the dogs are alive. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Many people became Mormons. öğrenmeye başla
|
|
Birçok insan Mormon oldu.
|
|
|
Marconi invented the radio. öğrenmeye başla
|
|
Marconi radyoyu icat etti.
|
|
|
Mariko speaks English well. öğrenmeye başla
|
|
Mariko İngilizceyi güzel konuşur.
|
|
|
Mary is a very pretty girl. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mary is helping her mother. öğrenmeye başla
|
|
Mary annesine yardım ediyor.
|
|
|
Mary is Tom's older sister. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mary is Tom's stepdaughter. öğrenmeye başla
|
|
Mary Tom'un üvey kızıdır.
|
|
|
Mary looks like her mother. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mary spoke Japanese slowly. öğrenmeye başla
|
|
Mary Japonjayı yavaşça konuştu.
|
|
|
Mary spoke Japanese slowly. öğrenmeye başla
|
|
Mary yavaşça Japonca konuştu.
|
|
|
Mary swims as fast as Jack. öğrenmeye başla
|
|
Mary Jack kadar hızlı yüzer.
|
|
|
May I ask which you prefer? öğrenmeye başla
|
|
Hangisini tercih ettiğini sorabilir miyim?
|
|
|
May I call on you some day? öğrenmeye başla
|
|
Ben, bir gün sizi ziyaret edebilir miyim?
|
|
|
May I come and see you now? öğrenmeye başla
|
|
Şimdi gelip sizi görebilir miyim.
|
|
|
May I give you some advice? öğrenmeye başla
|
|
Sana biraz tavsiye verebilir miyim?
|
|
|
May I have a bus route map? öğrenmeye başla
|
|
Bir otobüs güzergahı haritası alabilir miyim?
|
|
|
May I have your birth date? öğrenmeye başla
|
|
Doğum tarihinizi alabilir miyim?
|
|
|
May I invite you to dinner? öğrenmeye başla
|
|
Ben sizi akşam yemeğine davet edebilir miyim?
|
|
|
Mayuko argued for the plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mayuko had a strange dream. öğrenmeye başla
|
|
Mayuko garip bir rüya gördü.
|
|
|
Meg didn't even look at me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Meg is preparing breakfast. öğrenmeye başla
|
|
Meg kahvaltı hazırlanıyor.
|
|
|
Men like to look masculine. öğrenmeye başla
|
|
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
|
|
|
Mike goes to school by bus. öğrenmeye başla
|
|
Mike okula otobüsle gider.
|
|
|
Mike goes to school by bus. öğrenmeye başla
|
|
Mike otobüsle okula gider.
|
|
|
Milk is a popular beverage. öğrenmeye başla
|
|
Süt popüler bir içecektir.
|
|
|
Money cannot buy happiness. öğrenmeye başla
|
|
Para mutluluğu satın alamaz.
|
|
|
Money has changed his life. öğrenmeye başla
|
|
Para onun hayatını değiştirdi.
|
|
|
Most cars have clear glass. öğrenmeye başla
|
|
Çoğu arabanın şaffaf camı var.
|
|
|
Most people were satisfied. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Motorcycles are very cheap. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Music makes our life happy. öğrenmeye başla
|
|
Müzik yaşamımızı mutlu eder.
|
|
|
My aunt has three children. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My aunt has three children. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My aunt lived a happy life. öğrenmeye başla
|
|
Teyzem mutlu bir hayat yaşadı.
|
|
|
My bicycle has a flat tire. öğrenmeye başla
|
|
Benim bisikletim kabak bir lastiğe sahip.
|
|
|
My birthday is coming soon. öğrenmeye başla
|
|
Benim doğum günüm yaklaşıyor.
|
|
|
My birthday is in November. öğrenmeye başla
|
|
Benim doğum günüm Kasım ayında.
|
|
|
My birthday is on March 22. öğrenmeye başla
|
|
Benim doğum günüm 22 Martta.
|
|
|
My boss will not say 'yes'. öğrenmeye başla
|
|
Patronum 'evet' demeyecek.
|
|
|
My brother can drive a car. öğrenmeye başla
|
|
Erkek kardeşim bir araba sürebilir.
|
|
|
My brother works in a bank. öğrenmeye başla
|
|
Erkek kardeşim bir bankada çalışmaktadır.
|
|
|
My car is at your disposal. öğrenmeye başla
|
|
Benim arabam emrinize amade.
|
|
|
My college has a dormitory. öğrenmeye başla
|
|
Benim üniversitenin bir yurdu var.
|
|
|
My university has dormitories. öğrenmeye başla
|
|
Benim üniversitemin yurtları var.
|
|
|
My daughter is fast asleep. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My dog is wagging his tail. öğrenmeye başla
|
|
Benim köpek kuyruğunu sallıyor.
|
|
|
My father drives very well. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father is a businessman. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father is busy just now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father must do the work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father stopped drinking. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father works for a bank. öğrenmeye başla
|
|
Babam bir banka için çalışıyor.
|
|
|
My hair has grown too long. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My hobby is reading comics. öğrenmeye başla
|
|
Hobim çizgi roman okumaktır.
|
|
|
My hobby is reading novels. öğrenmeye başla
|
|
Benim hobim roman okumaktır.
|
|
|
My house is in the suburbs. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My job is teaching English. öğrenmeye başla
|
|
Benim işim İngilizce öğretmektir.
|
|
|
My knife has lost its edge. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My letter made Susie angry. öğrenmeye başla
|
|
Benim mektup Susie'yi kızdırdı.
|
|
|
My mother is making a cake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My mother lives by herself. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My niece is a serious girl. öğrenmeye başla
|
|
Yiğenim ciddi bir kızdır.
|
|
|
My old car brought me $100. öğrenmeye başla
|
|
Benim eski arabam bana 100 dolar getirdi.
|
|
|
My parents let me go there. öğrenmeye başla
|
|
Ebeveynlerim oraya gitmeme izin verdi.
|
|
|
My sister has a nice piano. öğrenmeye başla
|
|
Kız kardeşimin hoş bir piyanosu var.
|
|
|
My sister is a good typist. öğrenmeye başla
|
|
Kız kardeşim iyi bir daktilocu.
|
|
|
My sister is fond of music. öğrenmeye başla
|
|
Kız kardeşim müziğe meraklıdır.
|
|
|
My sister is fond of music. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My sister married a doctor. öğrenmeye başla
|
|
Kızkardeşim bir doktorla evlendi.
|
|
|
My son entered high school. öğrenmeye başla
|
|
Oğlum yüksek okula girdi.
|
|
|
My son is taller than I am. öğrenmeye başla
|
|
Oğlum benden daha uzun boylu.
|
|
|
My uncle gave me a present. öğrenmeye başla
|
|
Amcam bana bir hediye verdi.
|
|
|
My uncle gave me the watch. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My uncle lives in New York. öğrenmeye başla
|
|
Amcam New York'ta yaşıyor.
|
|
|
My work is almost finished. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Nancy looks like my sister. öğrenmeye başla
|
|
Nancy kız kardeşime benziyor.
|
|
|
Neither of them seemed old. öğrenmeye başla
|
|
Onlardan hiç biri yaşlı görünmüyordu.
|
|
|
Neither side would give up. öğrenmeye başla
|
|
Hiç bir taraf vazgeçmedi.
|
|
|
New York is worth visiting. öğrenmeye başla
|
|
New York ziyaret etmeye değer.
|
|
|
No one is too old to learn. öğrenmeye başla
|
|
Hiç kimse öğrenmek için çok yaşlı değildir.
|
|
|
No one knows his real name. öğrenmeye başla
|
|
Hiç kimse onun gerçek adını bilmiyor.
|
|
|
No one trusts him any more. öğrenmeye başla
|
|
Artık ona hiç kimse güvenmiyor.
|
|
|
Nobody lives in this house. öğrenmeye başla
|
|
Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
|
|
|
Nobody there knew him well. öğrenmeye başla
|
|
Oradaki hiç kimse onu iyi tanımıyordu.
|
|
|
None of the money is yours. öğrenmeye başla
|
|
Paranın hiçbiri sizin değil.
|
|
|
Not everyone can be a poet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Now is the time for action. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Now let's get down to work. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi çalışmaya başlayalım.
|
|
|
Oh, don't worry about that. öğrenmeye başla
|
|
Oh, o konuda endişelenmeyin.
|
|
|
Old people deserve respect. öğrenmeye başla
|
|
Yaşlı insanlar saygıyı hakediyor.
|
|
|
One should do one's duties. öğrenmeye başla
|
|
İnsan görevlerini yapmalıdır.
|
|
|
Only you can carry the bag. öğrenmeye başla
|
|
Çantayı sadece siz taşıyabilirsiniz.
|
|
|
Osamu Dazai killed himself. öğrenmeye başla
|
|
Osamu Dazai kendini öldürdü.
|
|
|
Our boss is hard to please. öğrenmeye başla
|
|
Patronumuzu memnun etmek zordur.
|
|
|
Our school is 80 years old. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Our teacher lives close by. öğrenmeye başla
|
|
Bizim öğretmen yakında yaşıyor.
|
|
|
Our train stopped suddenly. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Parking is prohibited here. öğrenmeye başla
|
|
Burada parketme yasaktır.
|
|
|
Pass me the butter, please. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Pass me the salt, will you? öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bana tuzu uzatırmısın?
|
|
|
Physics is my weak subject. öğrenmeye başla
|
|
Fizik benim zayıf dersim.
|
|
|
Pierce was elected in 1852. öğrenmeye başla
|
|
Pierce 1852 yılında seçildi.
|
|
|
Please be quiet, everybody. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen herkes sessiz olsun.
|
|
|
Please beat the rug, first. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen ilk önce halıyı temizle.
|
|
|
Please book a room for her. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen onun için bir oda ayır.
|
|
|
Please call me at any time. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen istediğiniz zaman beni arayın.
|
|
|
Please don't speak so fast. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen çok hızlı konuşma.
|
|
|
Please eat only soft foods. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen sadece yumuşak yiyecekler ye.
|
|
|
Please find me my overcoat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Please give me a hamburger. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bana bir hamburger verin.
|
|
|
Please give me some coffee. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bana biraz kahve ver.
|
|
|
Please go to San Francisco. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen San Francisco'ya git.
|
|
|
Please introduce me to her. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen beni onunla tanıştır.
|
|
|
Please let me try the game. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen oyunu denememe izin verin.
|
|
|
Please lie on your stomach. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen karnınızın üstüne yatın.
|
|
|
Please pay at the register. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Please pay at this counter. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Please send me a catalogue. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bana bir katalog gönder.
|
|
|
Please show it to me again. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen onu bana tekrar göster.
|
|
|
Please show me another one. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bana başka bir tane daha gösterin.
|
|
|
Please sign your name here. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Please take off your shirt. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Please take off your shoes. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen ayakkabılarınızı çıkarın.
|
|
|
Please think nothing of it. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen onunla ilgili birşey düşünmeyin.
|
|
|
Please turn down the radio. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen radyonun sesini kıs.
|
|
|
Please wake me up at seven. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen beni yedide uyandır.
|
|
|
Please write with a pencil. öğrenmeye başla
|
|
Lütfen bir kurşun kalemle yaz.
|
|
|
Pork doesn't agree with me. öğrenmeye başla
|
|
Pork benimle aynı fikirde değil.
|
|
|
Probably he will come soon. öğrenmeye başla
|
|
Muhtemelen yakında gelecek.
|
|
|
Put in a little more sugar. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Put some salt on your meat. öğrenmeye başla
|
|
Etinin üzerine biraz tuz koy.
|
|
|
Radio is a great invention. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Read after me all together. öğrenmeye başla
|
|
Benden sonra hep birlikte okuyun.
|
|
|
Rome wasn't built in a day. öğrenmeye başla
|
|
Roma bir günde yapılmadı.
|
|
|
Roosevelt kept his promise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Saddam rejected the demand. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Sam went skiing in January. öğrenmeye başla
|
|
Sam, Ocak ayında kayak yapmaya gitti.
|
|
|
Santa Ana begged for mercy. öğrenmeye başla
|
|
Santa Ana merhamet için yalvardı.
|
|
|
See the footnote on page 5. öğrenmeye başla
|
|
Sayfa beşteki dipnota bakın.
|
|
|
See you tomorrow at school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Shall we take this outside? öğrenmeye başla
|
|
Bunu dışarı götürelim mi?
|
|
|
She abandoned her children. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She abandoned her children. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She abstains from drinking. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She acted like a real baby. öğrenmeye başla
|
|
O, gerçek bir bebek gibi davrandı.
|
|
|
She advised me to go there. öğrenmeye başla
|
|
O, oraya gitmemi tavsiye etti.
|
|
|
She allegedly murdered him. öğrenmeye başla
|
|
İddiaya göre onu o öldürdü.
|
|
|
She always walks to school. öğrenmeye başla
|
|
O, her zaman okula yürür.
|
|
|
She and I are the same age. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She asked him to marry her. öğrenmeye başla
|
|
O, ona onunla evlenmesini rica etti.
|
|
|
She asked me how old I was. öğrenmeye başla
|
|
O bana kaç yaşında olduğumu sordu.
|
|
|
She asked me to bring them. öğrenmeye başla
|
|
O benden onları getirmemi rica etti.
|
|
|
She beckoned me to come in. öğrenmeye başla
|
|
O bana içeri girmem için işaret etti.
|
|
|
She bought a loaf of bread. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She bought a pair of boots. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She bought a shirt for him. öğrenmeye başla
|
|
Onun için bir gömlek satın aldı.
|
|
|
She bought a yard of cloth. öğrenmeye başla
|
|
O bir yarda kumaş satın aldı.
|
|
|
She bought an album for me. öğrenmeye başla
|
|
O, benim için bir albüm satın aldı.
|
|
|
She called while I was out. öğrenmeye başla
|
|
O, ben dışardayken aradı.
|
|
|
She came across the street. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She came back before eight. öğrenmeye başla
|
|
O, sekizden önce geri geldi.
|
|
|
She can both ski and skate. öğrenmeye başla
|
|
O hem kayak hem paten yapabilir.
|
|
|
She can speak Spanish well. öğrenmeye başla
|
|
O, İspanyolcayı iyi konuşabilir.
|
|
|
She cannot have told a lie. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She cared for the children. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She decided to be a doctor. öğrenmeye başla
|
|
O bir doktor olmaya karar verdi.
|
|
|
She devoted herself to him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She did not come until two. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She didn't have much money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She didn't know what to do. öğrenmeye başla
|
|
O ne yapacağını bilmiyordu.
|
|
|
She didn't seem interested. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She didn't want him to die. öğrenmeye başla
|
|
O, onun ölmesini istemiyordu.
|
|
|
She divorced him last year. öğrenmeye başla
|
|
O, geçen yıl ondan boşandı.
|
|
|
She doesn't believe in God. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She doesn't care for sushi. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She drives an imported car. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She fell into a deep sleep. öğrenmeye başla
|
|
O, derin bir uykuya daldı.
|
|
|
She felt her knees tremble. öğrenmeye başla
|
|
O, dizlerinin titrediğini hissetti.
|
|
|
She felt hurt at his words. öğrenmeye başla
|
|
O, onun sözlerinden incindi.
|
|
|
She felt very bad that day. öğrenmeye başla
|
|
O, o gün çok kötü hissetti.
|
|
|
She forced him to sit down. öğrenmeye başla
|
|
Oturması için onu zorladı.
|
|
|
She forgot to feed her dog. öğrenmeye başla
|
|
O, köpeğini beslemeyi unuttu.
|
|
|
She gave him a tender kiss. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She gave him mixed signals. öğrenmeye başla
|
|
O, ona karışık sinyaller verdi.
|
|
|
She gave me a strange look. öğrenmeye başla
|
|
O bana tuhaf bir şekilde baktı.
|
|
|
She gave us a vague answer. öğrenmeye başla
|
|
O bize belirsiz bir yanıt verdi.
|
|
|
She goes to school on foot. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She got no answer from him. öğrenmeye başla
|
|
O, ondan bir cevap almadı.
|
|
|
She got the money from him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She greeted him cheerfully. öğrenmeye başla
|
|
O, onu neşeyle selamladı.
|
|
|
She gripped my arm tightly. öğrenmeye başla
|
|
O, kolumu sıkıca kavradı.
|
|
|
She had a clear conscience. öğrenmeye başla
|
|
Onun açık bir bilinci vardı.
|
|
|
She had an early breakfast. öğrenmeye başla
|
|
O, erken bir kahvaltı yaptı.
|
|
|
She had her hair cut short. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She had her handbag stolen. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She had to accept her fate. öğrenmeye başla
|
|
O, kaderini kabul etmek zorunda kaldı.
|
|
|
She had to accept her fate. öğrenmeye başla
|
|
O kaderi kabul etmek zorunda kaldı.
|
|
|
She handed in a blank test. öğrenmeye başla
|
|
O, boş bir test teslim etti.
|
|
|
She has a brilliant future. öğrenmeye başla
|
|
O parlak bir geleceğe sahiptir.
|
|
|
She has a passion for cake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She has a rose in her hand. öğrenmeye başla
|
|
Onun elinde bir gülü vardı.
|
|
|
She has a sense of fashion. öğrenmeye başla
|
|
Onun bir moda duygusu var.
|
|
|
She has a very good figure. öğrenmeye başla
|
|
Onun çok iyi bir figürü var.
|
|
|
She has just turned twelve. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She has just turned twenty. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She has long arms and legs. öğrenmeye başla
|
|
Onun uzun kolları ve bacakları var.
|
|
|
She has many handkerchiefs. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She has no one to speak to. öğrenmeye başla
|
|
Onun konuşacak hiç kimsesi yok.
|
|
|
She has no sense of beauty. öğrenmeye başla
|
|
Onun güzellik duygusu yoktur.
|
|
|
She has two thousand books. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She held him by the sleeve. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She helped him tie his tie. öğrenmeye başla
|
|
Ona kravatını bağlaması için yardımcı oldu.
|
|
|
She ignores him completely. öğrenmeye başla
|
|
O, onu tamamen görmezden geliyor.
|
|
|
She insisted on helping me. öğrenmeye başla
|
|
O, bana yardım etmek için ısrar etti.
|
|
|
She intends to play tennis. öğrenmeye başla
|
|
O, tenis oynamaya niyetlidir.
|
|
|
She invited me to her home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She is a very good teacher. öğrenmeye başla
|
|
O çok iyi bir öğretmendir.
|
|
|
She is a very refined lady. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She is a well-known singer. öğrenmeye başla
|
|
O, iyi tanınmış bir şarkıcıdır.
|
|
|
She is always hard at work. öğrenmeye başla
|
|
O, iş yerinde her zaman katıdır.
|
|
|