soru |
cevap |
She is an outstanding poet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She is anxious to meet you. öğrenmeye başla
|
|
O, seninle tanışmak için istekli.
|
|
|
She is ashamed to speak up. öğrenmeye başla
|
|
O yüksek sesle konuştuğu için mahçup oldu.
|
|
|
She is busy cooking dinner. öğrenmeye başla
|
|
O, akşam yemeği pişirmekle meşgul.
|
|
|
She is forbidden to go out. öğrenmeye başla
|
|
Onun dışarı çıkması yasaklandı.
|
|
|
She is going to Mount Tate. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She is her own worst enemy. öğrenmeye başla
|
|
O kendisinin en kötü düşmanıdır.
|
|
|
She is in bed with a fever. öğrenmeye başla
|
|
O, ateşten dolayı yatakta.
|
|
|
She is interested in music. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She is just going shopping. öğrenmeye başla
|
|
O sadece alışverişe gidiyor.
|
|
|
She is like a mother to me. öğrenmeye başla
|
|
O benim için bir anne gibidir.
|
|
|
She is lying about her age. öğrenmeye başla
|
|
O, yaşı hakkında yalan söylüyor.
|
|
|
She is Mr. Uda's secretary. öğrenmeye başla
|
|
O, Bay Uda'nın sekreteridir.
|
|
|
She is no ordinary student. öğrenmeye başla
|
|
O sıradan bir öğrenci değil.
|
|
|
She is nothing but a child. öğrenmeye başla
|
|
O, bir çocuktan başka bir şey değildir.
|
|
|
She is older and wiser now. öğrenmeye başla
|
|
O,şimdi daha yaşlı ve daha akıllıdır.
|
|
|
She is playing with a doll. öğrenmeye başla
|
|
O, bir oyuncak bebekle oynuyor.
|
|
|
She is quick at everything. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She is very fond of gossip. öğrenmeye başla
|
|
Dedikoduya çok düşkündür.
|
|
|
She isn't afraid of snakes. öğrenmeye başla
|
|
O, yılanlardan korkmuyor.
|
|
|
She knew the story already. öğrenmeye başla
|
|
O, zaten hikayeyi biliyordu.
|
|
|
She laid the table for six. öğrenmeye başla
|
|
O altı kişilik masa hazırladı.
|
|
|
She likes to be on her own. öğrenmeye başla
|
|
O, kendi başına olmayı sever.
|
|
|
She lives next door to him. öğrenmeye başla
|
|
O, onun bitişiğinde yaşıyor.
|
|
|
She looked after the child. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She looked around the room. öğrenmeye başla
|
|
O odada etrafına bakındı.
|
|
|
She looked him in the face. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She looks as young as ever. öğrenmeye başla
|
|
O, her zamanki gibi genç görünüyor.
|
|
|
She looks nice and healthy. öğrenmeye başla
|
|
O, güzel ve sağlıklı görünüyor.
|
|
|
She looks very happy today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün çok mutlu görünüyor.
|
|
|
She looks very much afraid. öğrenmeye başla
|
|
O, çok korkmuş görünüyor.
|
|
|
She made a serious mistake. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She managed to drive a car. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She married a rich old man. öğrenmeye başla
|
|
O, zengin yaşlı bir adamla evlendi.
|
|
|
She married Tom last month. öğrenmeye başla
|
|
O, geçen ay Tom'la evlendi.
|
|
|
She may have told me a lie. öğrenmeye başla
|
|
O bana yalan söylemiş olabilir.
|
|
|
She may not be at home now. öğrenmeye başla
|
|
O, şimdi evde olmayabilir.
|
|
|
She must be from the South. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She never thinks about him. öğrenmeye başla
|
|
O, asla onun hakkında düşünmez.
|
|
|
She passed the examination. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She persuaded him to do it. öğrenmeye başla
|
|
Onu onu yapması için ikna etti.
|
|
|
She plays tennis very well. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She plays the piano by ear. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She pointed out my mistake. öğrenmeye başla
|
|
O benim hatama dikkat çekti.
|
|
|
She put the key in her bag. öğrenmeye başla
|
|
Anahtarı çantasına koydu.
|
|
|
She put the lid on the box. öğrenmeye başla
|
|
O, kutunun kapağını kapattı.
|
|
|
She ran away with the eggs. öğrenmeye başla
|
|
O, yumurtalarla birlikte kaçtı.
|
|
|
She resembles that actress. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She sang better than usual. öğrenmeye başla
|
|
O her zamankinden daha iyi söyledi.
|
|
|
She saw him at the station. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She saw me enter the store. öğrenmeye başla
|
|
O beni mağazaya girerken gördü.
|
|
|
She says that she is happy. öğrenmeye başla
|
|
O mutlu olduğunu söylüyor.
|
|
|
She seems happy to be here. öğrenmeye başla
|
|
O burada olmaktan mutlu görünüyor.
|
|
|
She seems to have been ill. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She sent him a long letter. öğrenmeye başla
|
|
O, ona uzun bir mektup gönderdi.
|
|
|
She set a new world record. öğrenmeye başla
|
|
O, yeni bir dünya rekoru kırdı.
|
|
|
She shot him with a pistol. öğrenmeye başla
|
|
O, onu bir tabanca ile vurdu.
|
|
|
She should help her mother. öğrenmeye başla
|
|
O, annesine yardım etmeli.
|
|
|
She showed her album to me. öğrenmeye başla
|
|
O, albümünü bana gösterdi.
|
|
|
She showed him to his seat. öğrenmeye başla
|
|
O, ona koltuğunu gösterdi.
|
|
|
She slowly closed her eyes. öğrenmeye başla
|
|
Yavaşça gözlerini kapadı.
|
|
|
She smiled at him uneasily. öğrenmeye başla
|
|
O, huzursuzca ona gülümsedi.
|
|
|
She speaks relatively fast. öğrenmeye başla
|
|
O nispeten hızlı konuşur.
|
|
|
She spoke for the homeless. öğrenmeye başla
|
|
O evsizler adına konuştu.
|
|
|
She stayed here by herself. öğrenmeye başla
|
|
O, burada tek başına kaldı.
|
|
|
She suddenly became famous. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She takes after her father. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She talked to the chairperson. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She tends to speak rapidly. öğrenmeye başla
|
|
O, hızlı konuşmaya eğilimlidir.
|
|
|
She tends to talk too much. öğrenmeye başla
|
|
Çok konuşmaya eğilimlidir.
|
|
|
She thought of a good plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She told him to try harder. öğrenmeye başla
|
|
O, ona daha çok çalışmasını söyledi.
|
|
|
She took care of his wound. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She took care of the child. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She took my joke seriously. öğrenmeye başla
|
|
O benim espriyi ciddiye aldı.
|
|
|
She turned around suddenly. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She turned down my request. öğrenmeye başla
|
|
O benim ricamı geri çevirdi.
|
|
|
She used to live in luxury. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She waited for him to call. öğrenmeye başla
|
|
O, onun aramasını bekledi.
|
|
|
She wanted to be a teacher. öğrenmeye başla
|
|
O bir öğretmen olmak istedi.
|
|
|
She wants to be a designer. öğrenmeye başla
|
|
O bir tasarımcı olmak istiyor.
|
|
|
She was a great help to me. öğrenmeye başla
|
|
O bana muhteşem bir yardım oldu.
|
|
|
She was asked to the party. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She was blackmailed by him. öğrenmeye başla
|
|
Onun tarafından ona şantaj yapıldı.
|
|
|
She was burning with anger. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She was coming down stairs. öğrenmeye başla
|
|
O merdivenlerden iniyordu.
|
|
|
She was crying in her room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She was listening to music. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She was washing the dishes. öğrenmeye başla
|
|
O, bulaşıkları yıkıyordu.
|
|
|
She was working last night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She wasn't a bit impatient. öğrenmeye başla
|
|
O, biraz sabırsız değildi.
|
|
|
She went there last summer. öğrenmeye başla
|
|
O, geçen yaz oraya gitti.
|
|
|
She went to Chicago by bus. öğrenmeye başla
|
|
O, Şikago'ya otobüsle gitti.
|
|
|
She whispered it in my ear. öğrenmeye başla
|
|
O onu kulağıma fısıldadı.
|
|
|
She wore a beautiful dress. öğrenmeye başla
|
|
O, güzel bir elbise giymişti.
|
|
|
She wore a dark blue scarf. öğrenmeye başla
|
|
O koyu mavi bir eşarp taktı.
|
|
|
She wrote me a long letter. öğrenmeye başla
|
|
O, bana uzun bir mektup yazdı.
|
|
|
She's at most 20 years old. öğrenmeye başla
|
|
O, en fazla yirmi yaşındadır.
|
|
|
She's loved by her friends. öğrenmeye başla
|
|
O, arkadaşları tarafından sevilir.
|
|
|
She's never fallen in love. öğrenmeye başla
|
|
O hiçbir zaman aşık olmadı.
|
|
|
She's wearing a loose coat. öğrenmeye başla
|
|
O gevşek bir ceket giyiyor.
|
|
|
Sheep provide us with wool. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Sheep provide us with wool. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Should I wait for you here? öğrenmeye başla
|
|
Seni burada beklemem gerekiyor mu?
|
|
|
Show me the photos, please. öğrenmeye başla
|
|
Bana fotoğrafları göster lütfen.
|
|
|
Silk feels soft and smooth. öğrenmeye başla
|
|
İpek yumuşak ve pürüzsüzdür.
|
|
|
Soccer is an exciting game. öğrenmeye başla
|
|
Futbol heyecan verici bir oyundur.
|
|
|
Some boats are on the lake. öğrenmeye başla
|
|
Bazı kayıklar gölün üstündedir.
|
|
|
Some civilians were killed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Some medicine does us harm. öğrenmeye başla
|
|
Bazı ilaçlar bize zarar verir.
|
|
|
Some object to his opinion. öğrenmeye başla
|
|
Bazıları onun fikrine itiraz ediyor.
|
|
|
Some of the dogs are alive. öğrenmeye başla
|
|
Köpeklerden bazıları yaşıyor.
|
|
|
Someone hit me on the back. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Sorry, I'm a stranger here. öğrenmeye başla
|
|
Üzgünüm, burada bir yabancıyım.
|
|
|
Speaking English is useful. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce konuşmak faydalılar.
|
|
|
Speaking English is useful. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce konuşmak faydalıdır.
|
|
|
Speaking in English is fun. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce konuşmak eğlencelidir.
|
|
|
Start a new paragraph here. öğrenmeye başla
|
|
Burada yeni bir parağrafa başla.
|
|
|
Stay calm and do your best. öğrenmeye başla
|
|
Sakin ol ve elinden geleni yap.
|
|
|
Stay here and wait for him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Stop bothering your father. öğrenmeye başla
|
|
Babanı rahatsız etmeyi kes.
|
|
|
Suddenly her face was pale. öğrenmeye başla
|
|
Birdenbire onun yüzü soldu.
|
|
|
Sue is an American student. öğrenmeye başla
|
|
Sue Amerikalı bir öğrenci.
|
|
|
Suicide is a desperate act. öğrenmeye başla
|
|
İntihar umutsuz bir eylemdir.
|
|
|
Summer has arrived at last. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Susie loves Japanese music. öğrenmeye başla
|
|
Susie Japon müziğini seviyor.
|
|
|
Take a deep breath, please. öğrenmeye başla
|
|
Derin bir nefes alın lütfen.
|
|
|
Take good care of yourself. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Take the road on the right. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Take this book back to him. öğrenmeye başla
|
|
Bu kitabı ona geri götür.
|
|
|
Taylor tried to be neutral. öğrenmeye başla
|
|
Taylor tarafsız olmaya çalıştı.
|
|
|
Tears are a child's weapon. öğrenmeye başla
|
|
Göz yaşları bir çocuğun silahıdır.
|
|
|
Tell me what to do with it. öğrenmeye başla
|
|
Onunla ne yapacağımı söyle.
|
|
|
Tell me what your hobby is. öğrenmeye başla
|
|
Bana hobinin ne olduğunu söyle.
|
|
|
Tell the teacher your name. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Thank you for your concern. öğrenmeye başla
|
|
İlgin için teşekkür ederim.
|
|
|
Thank you for your present. öğrenmeye başla
|
|
Hediyen için teşekkür ederim.
|
|
|
Thank you for your trouble. öğrenmeye başla
|
|
Zahmetin için teşekkür ederim.
|
|
|
Thank you for your warning. öğrenmeye başla
|
|
Uyarın için teşekkür ederim.
|
|
|
Thank you, I've had enough. öğrenmeye başla
|
|
Teşekkür ederim, yeterince yedim.
|
|
|
Thanks for sticking around. öğrenmeye başla
|
|
Civarda dolaştığın için teşekkürler.
|
|
|
That blue one is also mine. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That book is worth reading. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That boy is Tony, isn't he? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That brown one is mine too. öğrenmeye başla
|
|
O kahverengi olan da benimki.
|
|
|
That cat has beautiful fur. öğrenmeye başla
|
|
O kedinin güzel bir kürkü var.
|
|
|
That child has few friends. öğrenmeye başla
|
|
O çocuğun birkaç arkadaşı var.
|
|
|
That company went bankrupt. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That is my sister's camera. öğrenmeye başla
|
|
O benim kız kardeşimin kamerası.
|
|
|
That is no business of his. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That is our baseball field. öğrenmeye başla
|
|
Şurası bizim beyzbol sahamızdır.
|
|
|
That is your major problem. öğrenmeye başla
|
|
O, senin önemli sorunundur.
|
|
|
That makes no sense at all. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That movie is worth seeing. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That poor lady is disabled. öğrenmeye başla
|
|
Şu zavallı kadın engelli.
|
|
|
That was an excellent putt. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That was no ordinary storm. öğrenmeye başla
|
|
O, sıradan bir fırtına değildi.
|
|
|
That won't change anything. öğrenmeye başla
|
|
O birşey değiştirmeyecek.
|
|
|
That's a really great idea. öğrenmeye başla
|
|
O, gerçekten harika bir fikir.
|
|
|
That's an incredible story. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That's easy for you to say. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That's exactly what I want. öğrenmeye başla
|
|
Tam olarak istediğim odur.
|
|
|
That's just the way Tom is. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That's right. He's Anthony. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That's too good to be true. öğrenmeye başla
|
|
O, gerçek olamayacak kadar çok iyi.
|
|
|
That's very naughty of you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
That's your responsibility. öğrenmeye başla
|
|
O sizin sorumluluğunuzdadır.
|
|
|
The airplane flew very low. öğrenmeye başla
|
|
Uçak çok alçaktan uçuyordu.
|
|
|
The archer killed the deer. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The baby has fallen asleep. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The baby is still sleeping. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The baby was crying in bed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The bad smell disgusted us. öğrenmeye başla
|
|
Kötü koku bizi tiskindirdi.
|
|
|
The bird flapped its wings. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The bird's wing was broken. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The bomb missed its target. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The boss is an open person. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The box he found was empty. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The boy is full of promise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The boy is wearing glasses. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The boy often runs errands. öğrenmeye başla
|
|
Çocuk sık sık getir götür işleri yapar.
|
|
|
The boy soon went to sleep. öğrenmeye başla
|
|
Çocuk kısa sürede yatmaya gitti.
|
|
|
The child was almost drowned. öğrenmeye başla
|
|
Çocuk neredeyse boğuluyordu.
|
|
|
The British acted too late. öğrenmeye başla
|
|
İngilizler çok geç davrandı.
|
|
|
The car is acting up again. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The castle is now in ruins. öğrenmeye başla
|
|
Kale şimdi harabe halinde.
|
|
|
The cat jumped in surprise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The cat slept on the table. öğrenmeye başla
|
|
Kedi masanın üstünde uyudu.
|
|
|
The city fell to the enemy. öğrenmeye başla
|
|
Şehir düşmanın eline geçti.
|
|
|
The coat is lined with fur. öğrenmeye başla
|
|
Bu ceket kürkle astarlanmıştır.
|
|
|
The convention voted again. öğrenmeye başla
|
|
Kurultay tekrar oylama yaptı.
|
|
|
The cost in lives was huge. öğrenmeye başla
|
|
Yaşamlarda maliyet büyüktü.
|
|
|
The court found him guilty. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The curtains were all open. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The desk has three drawers. öğrenmeye başla
|
|
Masanın üç çekmecesi var.
|
|
|
The Diet is now in session. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The dinner is almost ready. öğrenmeye başla
|
|
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
|
|
|
The dog always barks at me. öğrenmeye başla
|
|
Köpek her zaman bana havlar.
|
|
|
The dog came running to me. öğrenmeye başla
|
|
Köpek koşarak bana doğru geldi.
|
|
|
The dog came running to us. öğrenmeye başla
|
|
Köpek koşarak bize doğru geldi.
|
|
|
The dog is as good as dead. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The dog ran after the ball. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The dog sniffed the ground. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The dog was digging a hole. öğrenmeye başla
|
|
Köpek bir çukur kazıyordu.
|
|
|
The dog was hit by a truck. öğrenmeye başla
|
|
Köpek bir kamyon tarafından çarpıldı.
|
|
|
The door is sometimes open. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The eagle is about to land. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The eagle is king of birds. öğrenmeye başla
|
|
Kartal kuşların kralıdır.
|
|
|
The engine would not start. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The exercises did her good. öğrenmeye başla
|
|
Egzersizler onu iyileştirdi.
|
|
|
The exhibition is now open. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The fence is painted green. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The fighting grew bloodier. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The fish is in clear water. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The flights were cancelled. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The flood began to subside. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The floor had a good shine. öğrenmeye başla
|
|
Zeminin iyi bir parlaklığı vardı.
|
|
|
The fog is getting thicker. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The fruit smells delicious. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The game drew a good crowd. öğrenmeye başla
|
|
Oyun iyi bir topluluk çekti.
|
|
|
The game was very exciting. öğrenmeye başla
|
|
Oyun çok heyecan vericiydi.
|
|
|
The girl is friendly to me. öğrenmeye başla
|
|
Kız bana karşı cana yakın.
|
|
|
The glass is full of water. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The hat fits her perfectly. öğrenmeye başla
|
|
Şapka ona mükemmel bir şekilde uyuyor.
|
|
|
The heat is terrible today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The hotel stands on a hill. öğrenmeye başla
|
|
Otel bir tepe üzerinde duruyor.
|
|
|
The house is made of stone. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The house is painted white. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The house is two miles off. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The house is under repairs. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The idea is typical of him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The Iraqis were surrounded. öğrenmeye başla
|
|
Iraklılar çember içine alınmışlardı.
|
|
|
The job offer still stands. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The job would be difficult. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The land did not cost much. öğrenmeye başla
|
|
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
|
|
|
The law is not always fair. öğrenmeye başla
|
|
Yasa her zaman adil değildir.
|
|
|
The law is still in effect. öğrenmeye başla
|
|
Bu yasa hala yürürlüktedir.
|
|
|
The lawyer drew up my will. öğrenmeye başla
|
|
Avukat benim vasiyetimi düzenledi.
|
|
|
The leaves are turning red. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The leaves have all fallen. öğrenmeye başla
|
|
Yaprakların hepsi döküldü.
|
|
|
The library has many books. öğrenmeye başla
|
|
Kütüphanenin birçok kitabı var.
|
|
|
The light came on suddenly. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The lion is the king of beasts. öğrenmeye başla
|
|
Aslan hayvanların kralıdır.
|
|
|
The little boy has a dream. öğrenmeye başla
|
|
Küçük çocuğun bir hayali var.
|
|
|
The main tap is turned off. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The man blushed like a boy. öğrenmeye başla
|
|
Adam bir çocuk gibi utandı.
|
|
|
The man hit me on the head. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The medicine had no effect. öğrenmeye başla
|
|
İlacın hiç bir etkisi yoktu.
|
|
|
The meeting lasted until 5. öğrenmeye başla
|
|
Toplantı beşe kadar sürdü.
|
|
|
The meeting started at ten. öğrenmeye başla
|
|
Toplantı saat onda başladı.
|
|
|
The meeting was called off. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The meeting was last month. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The men are smiling on cue. öğrenmeye başla
|
|
Erkekler tamda laflarının üstüne gülüyorlar.
|
|
|
The mother kissed her baby. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The mud clung to his shoes. öğrenmeye başla
|
|
Çamur onun ayakkabılarına yapıştı.
|
|
|
The news made her very sad. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The novel is very exciting. öğrenmeye başla
|
|
Roman çok heyecan verici.
|
|
|
The old man died last week. öğrenmeye başla
|
|
Yaşlı adam geçen hafta öldü.
|
|
|
The old man died of cancer. öğrenmeye başla
|
|
Yaşlı adam kanserden öldü.
|
|
|
The old man got in her way. öğrenmeye başla
|
|
Yaşlı adam onun yoluna girdi.
|
|
|
The old man said something. öğrenmeye başla
|
|
Yaşlı adam birşey söyledi.
|
|
|
The opposition was divided. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The other children laughed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The paint hasn't dried yet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The paper wasn't important. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The party finished at nine. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The place was almost empty. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The police have caught him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The policeman followed him. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The rain changed into snow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The rain continued all day. öğrenmeye başla
|
|
Yağmur bütün gün devam etti.
|
|
|
The rain lasted three days. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The responsibility is mine. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The rioters beat him badly. öğrenmeye başla
|
|
İsyancılar onu kötü yendi.
|
|
|
The room is full of people. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The rule should be revised. öğrenmeye başla
|
|
Kural yeniden gözden geçirilmelidir.
|
|
|
The scissors are not sharp. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The seats are all sold out. öğrenmeye başla
|
|
Koltukların hepsi satıldı.
|
|
|
The situation was hopeless. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The sky is becoming cloudy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The snake swallowed a frog. öğrenmeye başla
|
|
Yılan bir kurbağayı yuttu.
|
|
|
The soldiers had artillery. öğrenmeye başla
|
|
Askerlerin ağır silahları vardı.
|
|
|
The store closes at eleven. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The storm blew down a tree. öğrenmeye başla
|
|
Fırtına bir ağacı devirdi.
|
|
|
The story is based on fact. öğrenmeye başla
|
|
Hikaye gerçeğe dayalıdır.
|
|
|
The street is full of cars. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The teacher got well again. öğrenmeye başla
|
|
Öğretmen tekrar iyileşti.
|
|
|
The telephone doesn't work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The train has already left. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The train will depart soon. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The trial lasted five days. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The trial was all but done. öğrenmeye başla
|
|
Deneme neredeyse yapılmıştı.
|
|
|
The water has been cut off. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The water is nice and cool. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
The wind feels great today. öğrenmeye başla
|
|
Rüzgar bugün harika hissettiriyor.
|
|
|
The worst is still to come. öğrenmeye başla
|
|
Yinede en kötüsü gelecek.
|
|
|
Their boy was named Edward. öğrenmeye başla
|
|
Onların çocuklarına Edward adı verildi.
|
|
|
There is a bag on the desk. öğrenmeye başla
|
|
Masanın üzerinde bir çanta vardır.
|
|
|
There is a doll in the box. öğrenmeye başla
|
|
Kutuda oyuncak bir bebek var.
|
|
|
There is a fan on the desk. öğrenmeye başla
|
|
Masanın üzerinde bir fan vardır.
|
|
|
There is a key on the desk. öğrenmeye başla
|
|
Masanın üzerinde bir anahtar vardır.
|
|
|
There is a man at the door. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
There is a map on the wall. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
There is a small pond here. öğrenmeye başla
|
|
Burada küçük bir gölet vardır.
|
|
|
There is a little water left. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
There is no room for doubt. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
There were no clouds today. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
There were no resignations. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
There were ten eggs in all. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
There's a nice breeze here. öğrenmeye başla
|
|
Burada güzel bir esinti var.
|
|
|
There's a party after work. öğrenmeye başla
|
|
İşten sonra bir parti var.
|
|
|
There isn't anyone in the room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
These earphones don't work. öğrenmeye başla
|
|
Bu kulaklıklar çalışmıyor.
|
|
|
These gloves belong to Tom. öğrenmeye başla
|
|
Bu eldivenler Tom'a aittir.
|
|
|
These shoes need polishing. öğrenmeye başla
|
|
Bu ayakkabı parlatılmalı.
|
|
|
They advanced to the river. öğrenmeye başla
|
|
Nehire doğru ilerlediler.
|
|
|
They agreed to start early. öğrenmeye başla
|
|
Onlar erken başlamak için aynı fikirdeler.
|
|
|
They all envied my new car. öğrenmeye başla
|
|
Onların hepsi yeni arabamı kıskandı.
|
|
|
They are always quarreling. öğrenmeye başla
|
|
Onlar her zaman tartışıyorlar.
|
|
|
They are both very excited. öğrenmeye başla
|
|
Onların her ikisi de çok heyecanlı.
|
|
|
They are in the same class. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
They are living on charity. öğrenmeye başla
|
|
Onlar sadaka ile yaşıyorlar.
|
|
|
They are of average height. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
They are on their way home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
They are out in the garden. öğrenmeye başla
|
|
Onlar dışarıda bahçedeler.
|
|
|
They are well looked after. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
They climbed down the tree. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
They discussed the problem. öğrenmeye başla
|
|
Onlar sorunu tartıştılar.
|
|
|
They dropped out of school. öğrenmeye başla
|
|
Onlar okuldan ayrıldılar.
|
|
|
They enjoyed singing songs. öğrenmeye başla
|
|
Onlar şarkı söylemekten keyf aldı.
|
|
|
They got married last fall. öğrenmeye başla
|
|
Onlar geçen sonbaharda evlendiler.
|
|
|
They heard it on the radio. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
They knew how to make iron. öğrenmeye başla
|
|
Onlar nasıl ütü yapacağını biliyordu.
|
|
|
They live across the river. öğrenmeye başla
|
|
Onlar nehrin karşısında yaşamaktadırlar.
|
|
|
They may not know about it. öğrenmeye başla
|
|
Onlar onu bilmeyebilirler.
|
|
|
They named their baby Jane. öğrenmeye başla
|
|
Onlar bebeğe Jane adını verdiler.
|
|
|
They named their baby Jane. öğrenmeye başla
|
|
Onlar bebeklerine Jane adını verdiler.
|
|
|
They refused to be drafted. öğrenmeye başla
|
|
Onlar askere alınmayı reddettiler.
|
|
|
They released the prisoner. öğrenmeye başla
|
|
Onlar mahkumu serbest bıraktılar.
|
|
|
They remained good friends. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
They remained in Tennessee. öğrenmeye başla
|
|
Onlar Tennessee'de kaldılar.
|
|
|
They searched for the girl. öğrenmeye başla
|
|
Onlar kızı bulmaya çalıştılar.
|
|
|
They supplied us with food. öğrenmeye başla
|
|
Onlar bize yiyecek temin ettiler.
|
|
|
They swam across the river. öğrenmeye başla
|
|
Onlar nehri yüzerek geçtiler.
|
|
|
They took a brief vacation. öğrenmeye başla
|
|
Onlar kısa bir tatile çıktılar.
|
|
|
They were born in Thailand. öğrenmeye başla
|
|
Onlar Tayland doğumlular.
|
|
|
They were conservative men. öğrenmeye başla
|
|
Onlar muhafazakâr insanlardı.
|
|
|
They were not brave at all. öğrenmeye başla
|
|
Onlar hiç cesur değillerdi.
|
|
|
They were ready for action. öğrenmeye başla
|
|
Onlar eylem için hazırdı.
|
|
|
They were tired of waiting. öğrenmeye başla
|
|
Onlar beklemekten usandılar.
|
|
|
They're academic champions. öğrenmeye başla
|
|
Onlar akademik şampiyonlardır.
|
|
|
They're as tired as we are. öğrenmeye başla
|
|
Onlar bizim kadar yorgunlar.
|
|
|
They're cleaning the beach. öğrenmeye başla
|
|
Onlar sahili temizliyorlar.
|
|
|
They're in a singing group. öğrenmeye başla
|
|
Onlar şarkı söyleyen bir gruptalar.
|
|
|
This answer made him angry. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This bicycle belongs to me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This book deals with China. öğrenmeye başla
|
|
Bu kitap Çinle ilgilidir.
|
|
|
This book is not sold here. öğrenmeye başla
|
|
Bu kitap burada satılmıyor.
|
|
|
This book is too expensive. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is worthwhile to read this book. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This book seems easy to me. öğrenmeye başla
|
|
Bu kitap bana kolay gibi görünüyor.
|
|
|
This car is as good as new. öğrenmeye başla
|
|
Bu araba yeni alınmış kadar iyi.
|
|
|
This car was made in Japan. öğrenmeye başla
|
|
Bu araba Japonya'da üretildi.
|
|
|
This clock is out of order. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This coffee is undrinkable. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This data is for my thesis. öğrenmeye başla
|
|
Bu veri benim tezim içindir.
|
|
|
This dictionary is no good. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This drink is on the house. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This ice is going to crack. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This is a beautiful flower. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This is a daily occurrence. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This is a handy little box. öğrenmeye başla
|
|
Bu kullanışlı küçük bir kutu.
|
|
|
This is a horseshoe magnet. öğrenmeye başla
|
|
Bu at nalı bir mıknatıstır.
|
|
|
This is a special occasion. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This is a view of the Alps. öğrenmeye başla
|
|
Bu Alplerin bir manzarasıdır.
|
|
|
This is all I need to know. öğrenmeye başla
|
|
Bütün bilmem gereken budur.
|
|
|
This is an important event. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This is just what I wanted. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This is never going to end. öğrenmeye başla
|
|
Bu sonuna kadar asla gitmez.
|
|
|
This is the fish he caught. öğrenmeye başla
|
|
Bu onun yakaladığı balıktır.
|
|
|
This is the latest fashion. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This is why I dislike cats. öğrenmeye başla
|
|
Kedileri sevmememin nedeni budur.
|
|
|
This is why I quit the job. öğrenmeye başla
|
|
İşi bırakmamın nedeni budur.
|
|
|
This is your hat, isn't it? öğrenmeye başla
|
|
Bu senin şapkan değil mi?
|
|
|
This man is very, very old. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This morning it cleared up. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This plan requires secrecy. öğrenmeye başla
|
|
Bu plan gizlilik gerektirir.
|
|
|
This puzzle has 500 pieces. öğrenmeye başla
|
|
Bu yapboz beşyüz parçadır.
|
|
|
This river is deepest here. öğrenmeye başla
|
|
Bu nehrin en derin yeri burası.
|
|
|
This river is not polluted. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This road goes to the city. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This road goes to the park. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This school has no heating. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This song is easy to learn. öğrenmeye başla
|
|
Bu şarkıyı öğrenmesi kolaydır.
|
|
|
This surprised many people. öğrenmeye başla
|
|
Bu birçok kişiyi şaşırttı.
|
|
|
This table is made of wood. öğrenmeye başla
|
|
Bu masa ahşaptan yapılmıştır.
|
|
|
This table is made of wood. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This tie matches your suit. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
This watch cost 70,000 yen. öğrenmeye başla
|
|
Bu saat 70,000 yene maloldu.
|
|
|
This word comes from Greek. öğrenmeye başla
|
|
Bu kelime Yunancadan geliyor.
|
|
|
This word has two meanings. öğrenmeye başla
|
|
Bu kelimenin iki anlamı var.
|
|
|
This yogurt tastes strange. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Those two boys are cousins. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Thousands lost their homes. öğrenmeye başla
|
|
Binlerce insan evlerini kaybettiler.
|
|
|
Tie the horse to that tree. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tokyo was really wonderful. öğrenmeye başla
|
|
Tokyo gerçekten harikaydı.
|
|
|
Tom accepted the job offer. öğrenmeye başla
|
|
Tom iş teklifini kabul etti.
|
|
|
Tom admired Mary's courage. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin cesaretine hayran oldu.
|
|
|
Tom almost never gets sick. öğrenmeye başla
|
|
Tom neredeyse hiç hastalanmaz.
|
|
|
Tom and I are good friends. öğrenmeye başla
|
|
Tom ve ben iyi arkadaşlarız.
|
|
|
Tom and Mary are neighbors. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom and only Tom can do it. öğrenmeye başla
|
|
Tom ve sadece Tom onu yapabilir.
|
|
|
Tom applied for a passport. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir pasaport için başvurdu.
|
|
|
Tom appreciates modern art. öğrenmeye başla
|
|
Tom modern sanatı taktir ediyor.
|
|
|
Tom asked for Mary by name. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi adıyla istedi.
|
|
|
Tom asked Mary if she'd go. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye gidip gitmeyeceğini sordu.
|
|
|
Tom asked Mary to be quiet. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'den sakin olmasını rica etti.
|
|
|
Tom ate a lot of ice cream. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir sürü dondurma yedi.
|
|
|
Tom barely passed the exam. öğrenmeye başla
|
|
Tom güçlükle sınavı geçti.
|
|
|
Tom became John's roommate. öğrenmeye başla
|
|
Tom John'un oda arkadaşı oldu.
|
|
|
Tom bought a camera for me. öğrenmeye başla
|
|
Tom benim için bir kamera satın aldı.
|
|
|
Tom broke the world record. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom brought plenty of food. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom brought up the subject. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom burned his report card. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom came down with the flu. öğrenmeye başla
|
|
Tom grip nedeniyle hastalandı.
|
|
|
Tom came to Boston in 2001. öğrenmeye başla
|
|
Tom 2001 de Boston'a geldi.
|
|
|
Tom can do better, I think. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım, Tom daha iyi yapabilir.
|
|
|
Tom can do this work alone. öğrenmeye başla
|
|
Tom bu işi yalnız başına yapabilir.
|
|
|
Tom can handle it, I think. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım, Tom onunla başedebilir.
|
|
|
Tom can lift heavy weights. öğrenmeye başla
|
|
Tom ağır halterleri kaldırabilir.
|
|
|
Tom can operate a forklift. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir forklifti kullanabilir.
|
|
|
Tom can understand Swahili. öğrenmeye başla
|
|
Tom Swahili anlayabiliyor.
|
|
|
Tom can't accept your gift. öğrenmeye başla
|
|
Tom hediyeni kabul edemez.
|
|
|
Tom can't make up his mind. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom can't play tennis here. öğrenmeye başla
|
|
Tom burada tenis oynayamaz.
|
|
|
Tom can't play the piccolo. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom certainly has charisma. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un kesinlikle karizması var.
|
|
|
Tom changes his mind a lot. öğrenmeye başla
|
|
Tom fikrini çok değiştirir.
|
|
|
Tom chose Mary for the job. öğrenmeye başla
|
|
Tom, iş için Mary'yi seçti.
|
|
|
Tom chose to go work alone. öğrenmeye başla
|
|
Tom işe yalnız gitmeyi seçti.
|
|
|
Tom climbed over the fence. öğrenmeye başla
|
|
Tom çitin üzerine tırmandı.
|
|
|
Tom completed his painting. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom considered his options. öğrenmeye başla
|
|
Tom seçeneklerini düşündü.
|
|
|
Tom consumes a lot of wine. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom couldn't have been more wrong. öğrenmeye başla
|
|
Tom daha hatalı olamazdı.
|
|
|
Tom couldn't help laughing. öğrenmeye başla
|
|
Gülmemek Tom'un elinde değildi.
|
|
|
Tom couldn't run very fast. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom couldn't stop coughing. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom couldn't stop sneezing. öğrenmeye başla
|
|
Tom hapşırmayı durduramadı.
|
|
|
Tom counted on Mary's help. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin yardımına güvendi.
|
|
|
Tom cried himself to sleep. öğrenmeye başla
|
|
Tom uyumak için kendi ağladı.
|
|
|
Tom declined our job offer. öğrenmeye başla
|
|
Tom bizim iş teklifini reddetti.
|
|
|
Tom despaired of their son. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom didn't agree with Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary ile aynı fikirde değildi.
|
|
|
Tom didn't do his homework. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom didn't exactly say yes. öğrenmeye başla
|
|
Tom tam olarak evet demedi.
|
|
|
Tom didn't have much money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom didn't have to do that. öğrenmeye başla
|
|
Tom onu yapmak zorunda değildi.
|
|
|
Tom didn't hesitate at all. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom didn't know Mary cared. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin umursadığını bilmiyordu.
|
|
|
Tom didn't know what to do. öğrenmeye başla
|
|
Tom ne yapacağını bilmiyordu.
|
|
|
Tom didn't mean to do that. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom didn't touch his lunch. öğrenmeye başla
|
|
Tom öğle yemeğine dokunmadı.
|
|
|
Tom died of a broken heart. öğrenmeye başla
|
|
Tom kırık bir kalpten öldü.
|
|
|
Tom died of a heart attack, öğrenmeye başla
|
|
Tom bir kalp krizinden öldü.
|
|
|
Tom doesn't agree with you. öğrenmeye başla
|
|
Tom seninle aynı fikirde değil.
|
|
|
Tom doesn't believe in God. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't have a bicycle. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir bisiklete sahip değil.
|
|
|
Tom doesn't have much time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't know who's who. öğrenmeye başla
|
|
Tom kimin kim olduğunu bilmiyor.
|
|
|
Tom doesn't like city life. öğrenmeye başla
|
|
Tom şehir hayatını sevmez.
|
|
|
Tom doesn't like my family. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't like to travel. öğrenmeye başla
|
|
Tom seyehat etmeyi sevmez.
|
|
|
Tom doesn't live with Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't look like John. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom doesn't sing very well. öğrenmeye başla
|
|
Tom çok iyi şarkı söylemez.
|
|
|
Tom doesn't want to go out. öğrenmeye başla
|
|
Tom dışarı çıkmak istemiyor.
|
|
|
Tom doubts if it will rain. öğrenmeye başla
|
|
Tom yağmur yağıp yağmayacağından şüpheli.
|
|
|
Tom eats nothing but fruit. öğrenmeye başla
|
|
Tom meyveden başka birşey yemez.
|
|
|
Tom enjoyed Mary's company. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin şirketinden hoşlandı.
|
|
|
Tom enjoys taking pictures. öğrenmeye başla
|
|
Tom resim çekmekten hoşlanır.
|
|
|
Tom fell and broke his arm. öğrenmeye başla
|
|
Tom düştü ve kolunu kırdı.
|
|
|
Tom fell and hurt his knee. öğrenmeye başla
|
|
Tom düştü ve dizini incitti.
|
|
|
Tom fell in love with Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom felt a little left out. öğrenmeye başla
|
|
Tom biraz ihmal edildiğini hissetti.
|
|
|
Tom felt his knees tremble. öğrenmeye başla
|
|
Tom dizlerinin titrediğini hissetti.
|
|
|
Tom felt sympathy for Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary için sempati hissetti.
|
|
|
Tom fixed the broken radio. öğrenmeye başla
|
|
Tom bozuk radyoyu tamir etti.
|
|
|
Tom fixed the leaky faucet. öğrenmeye başla
|
|
Tom sızdıran musluğu tamir etti.
|
|
|
Tom followed his instincts. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom forgot his appointment. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom forgot to feed his dog. öğrenmeye başla
|
|
Tom köpeğini beslemeyi unuttu.
|
|
|
Tom forgot to lock his car. öğrenmeye başla
|
|
Tom arabasını kilitlemeyi unuttu.
|
|
|
Tom forgot to pay the bill. öğrenmeye başla
|
|
Tom faturayı ödemeyi unuttu.
|
|
|
Tom found Mary fascinating. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi ilginç buldu.
|
|
|
Tom found the drawer empty. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom gave a detailed answer. öğrenmeye başla
|
|
Tom ayrıntılı bir cevap verdi.
|
|
|
Tom gave Mary a nasty look. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye kötü bir görünüm verdi.
|
|
|
Tom goes to school on foot. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom got a letter from Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'den bir mektup aldı.
|
|
|
Tom got his hearing tested. öğrenmeye başla
|
|
Tom işitmesini test ettirdi.
|
|
|
Tom got Mary out of a mess. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi karışıklıktan kurtardı.
|
|
|
Tom got on the wrong train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom got out of the bathtub. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom got rid of his old car. öğrenmeye başla
|
|
Tom eski arabasından kurtuldu.
|
|
|
Tom got stabbed in the arm. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom got very angry at Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom had a clear conscience. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un temiz bir vicdanı var.
|
|
|
Tom had a cramp in his leg. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un bacağında bir kramp var.
|
|
|
Tom had a hideous hangover. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un berbat bir başağrısı var.
|
|
|
Tom had no idea what to do. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un ne yapacağı hakkında hiç bir fikri yoktu.
|
|
|
Tom had no one to help him. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un yardım edecek kimsesi yok.
|
|
|
Tom handed Mary her jacket. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye ceketini verdi.
|
|
|
Tom hardly ever watches TV. öğrenmeye başla
|
|
Tom neredeyse hiç TV izlemez.
|
|
|
Tom has a deadline to meet. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un buluşmak için zaman sınırı var.
|
|
|
Tom has a lot of free time. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un bir sürü boş zamanı var.
|
|
|
Tom has a meeting to go to. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un gidecek bir toplantısı var.
|
|
|
Tom has a message for Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un Mary için bir mesajı var.
|
|
|
Tom has a sister in Boston. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un Boston'da bir kız kardeşi var.
|
|
|
Tom has a surprise for you. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un senin için bir sürprizi var.
|
|
|
Tom has a touch of the flu. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has been avoiding Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'den kaçınmaktadır.
|
|
|
Tom has confidence in Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has had a heart attack. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir kalp krizi geçirdi.
|
|
|
Tom has low blood pressure. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un düşük tansiyonu var.
|
|
|
Tom has made himself clear. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has never been married. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has no idea what to do. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un ne yapacağı hakkında fikri yoktu.
|
|
|
Tom has nowhere else to go. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un gidecek başka yeri yok.
|
|
|
Tom has put on some weight. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has run short of money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom has to be home by 2:30. öğrenmeye başla
|
|
Tom 2:30 a kadar evde olmalı.
|
|
|
Tom has to go shopping now. öğrenmeye başla
|
|
Tom şimdi alışverişe gitmek zorunda.
|
|
|
Tom has to look after Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye bakmak zorunda.
|
|
|
Tom has to protect himself. öğrenmeye başla
|
|
Tom kendini korumak zorunda.
|
|
|
Tom has very little choice. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un çok az seçimi var.
|
|
|
Tom hasn't heard from Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'den haber almadı.
|
|
|
Tom hates it when it's hot. öğrenmeye başla
|
|
Tom sıcak olduğunda, ondan nefret eder.
|
|
|
Tom heard Mary go upstairs. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin yukarıya çıktığını duydu.
|
|
|
Tom hopes to see you there. öğrenmeye başla
|
|
Tom seni orada görmeyi umuyor.
|
|
|
Tom hung his head in shame. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom ignored Mary's warning. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin uyarısını görmezden geldi.
|
|
|
Tom invited Mary to dinner. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi akşam yemeğine davet etti.
|
|
|
Tom is a dependable person. öğrenmeye başla
|
|
Tom güvenilir bir kişidir.
|
|
|
Tom is a good chess player. öğrenmeye başla
|
|
Tom iyi bir satranç oyuncusudur.
|
|
|
Tom is a good communicator. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is a good story teller. öğrenmeye başla
|
|
Tom, iyi bir öykü anlatıcısı.
|
|
|
Tom is a self-educated man. öğrenmeye başla
|
|
Tom kendi kendini yetiştirmiş bir insandır.
|
|
|
Tom is a very able teacher. öğrenmeye başla
|
|
Tom çok yetenekli bir öğretmendir.
|
|
|
Tom is a very fast swimmer. öğrenmeye başla
|
|
Tom çok hızlı bir yüzücüdür.
|
|
|
Tom is able to play soccer. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is allergic to peanuts. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un fıstığa allerjisi var.
|
|
|
Tom is already on the list. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is aware of the danger. öğrenmeye başla
|
|
Tom tehlikenin farkındadır.
|
|
|
Tom is capable of doing it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is due to come at noon. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un öğleyin gelmesi bekleniyor.
|
|
|
Tom is his own worst enemy. öğrenmeye başla
|
|
Tom, kendisinin en kötü düşmanı.
|
|
|
Tom is in a bad mood today. öğrenmeye başla
|
|
Tom bugün kötü bir ruh hali içinde.
|
|
|
Tom is in bed with a fever. öğrenmeye başla
|
|
Tom ateş yüzünden yatakta.
|
|
|
Tom is in bed with the flu. öğrenmeye başla
|
|
Tom, gribi yüzünden yatakta.
|
|
|
Tom is in very good health. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is Mary's ex-boyfriend. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin eski erkek arkadaşı.
|
|
|
Tom is my business partner. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is no longer my friend. öğrenmeye başla
|
|
Tom artık benim arkadaşım değil.
|
|
|
Tom is nothing but trouble. öğrenmeye başla
|
|
Tom beladan başka bir şey değil.
|
|
|
Tom is often late for work. öğrenmeye başla
|
|
Tom sık sık işe geç kalır.
|
|
|
Tom is old enough to drive. öğrenmeye başla
|
|
Tom araba sürmek için yeterince yaşlıdır.
|
|
|
Tom is opposed to the plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is perfect for the job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is really good at math. öğrenmeye başla
|
|
Tom matematikte gerçekten iyidir.
|
|
|
Tom is spraying his garden. öğrenmeye başla
|
|
Tom bahçesine su püskürtüyor.
|
|
|
Tom is taking the week off. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir hafta izne çıkıyor.
|
|
|
Tom is three years old now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom is very busy right now. öğrenmeye başla
|
|
Tom şu anda çok meşguldür.
|
|
|
Tom is writing a novel now. öğrenmeye başla
|
|
Tom şimdi bir roman yazıyor.
|
|
|
Tom isn't a morning person. öğrenmeye başla
|
|
Tom sabahları erken kalkmayı sevmez.
|
|
|
Tom isn't as young as I am. öğrenmeye başla
|
|
Tom benim kadar genç değildir.
|
|
|
Tom isn't as young as Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary kadar genç değil.
|
|
|
Tom isn't easily surprised. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom isn't much of a singer. öğrenmeye başla
|
|
Tom neredeyse bir şarkıcı değil.
|
|
|
Tom jumped out of the tree. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom kept talking all night. öğrenmeye başla
|
|
Tom, bütün gece konuşmayı sürdürdü.
|
|
|
Tom kissed Mary good night. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye iyi geceler öpücüğü verdi.
|
|
|
Tom knew it was impossible. öğrenmeye başla
|
|
Tom onun imkansız olduğunu biliyordu.
|
|
|
Tom knew Mary wasn't happy. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin mutlu olmadığını biliyordu.
|
|
|
Tom knew this was going to happen. öğrenmeye başla
|
|
Tom bunun olacağını biliyordu.
|
|
|
Tom knocked on Mary's door. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin kapısını çaldı.
|
|
|
Tom knows how to get there. öğrenmeye başla
|
|
Tom oraya nasıl gideceğini bilir.
|
|
|
Tom knows just where to go. öğrenmeye başla
|
|
Tom tam olarak nereye gideceğini biliyor.
|
|
|
Tom knows where Mary lives. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin nerede yaşadığını biliyor.
|
|
|
Tom laughed at Mary's joke. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin şakasına güldü.
|
|
|
Tom left a few minutes ago. öğrenmeye başla
|
|
Tom birkaç dakika önce ayrıldı.
|
|
|
Tom left his son a fortune. öğrenmeye başla
|
|
Tom oğluna bir servet bıraktı.
|
|
|
Tom left his wife for Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary için eşini terketti.
|
|
|
Tom left nothing to chance. öğrenmeye başla
|
|
Tom hiçbir şeyi şansa bırakmadı.
|
|
|
Tom left the door unlocked. öğrenmeye başla
|
|
Tom kapıyı kilitlemeden bıraktı.
|
|
|
Tom likes cooking for Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary için yemek pişirmeyi sever.
|
|
|
Tom likes his coffee black. öğrenmeye başla
|
|
Tom kahvesini koyu seviyor.
|
|
|
Tom likes to be mysterious. öğrenmeye başla
|
|
Tom gizemli olmayı sever.
|
|
|
Tom likes to observe birds. öğrenmeye başla
|
|
Tom kuşları gözlemlemeyi sever.
|
|
|
Tom likes to play baseball. öğrenmeye başla
|
|
Tom beyzbol oynamaktan hoşlanır.
|
|
|
Tom listened with interest. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom lives with his parents. öğrenmeye başla
|
|
Tom ebeveynleri ile birlikte yaşar.
|
|
|
Tom looked Mary in the eye. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin gözüne baktı.
|
|
|
Tom lost track of the time. öğrenmeye başla
|
|
Tom zamanın izini kaybetti.
|
|
|
Tom made a fool of himself. öğrenmeye başla
|
|
Tom kendini aptal yerine koydu.
|
|
|
Tom made some tea for Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary için biraz çay yaptı.
|
|
|
Tom made the baseball team. öğrenmeye başla
|
|
Tom beyzbol takımı kurdu.
|
|
|
Tom makes delicious coffee. öğrenmeye başla
|
|
Tom lezzetli kahve yapar.
|
|
|
Tom married an older woman. öğrenmeye başla
|
|
Tom daha yaşlı bir kadınla evlendi.
|
|
|
Tom might come to visit us. öğrenmeye başla
|
|
Tom bizi ziyarete gelebilir.
|
|
|
Tom must be Mary's brother. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin erkek kardeşi olmalı.
|
|
|
Tom needs a change of pace. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un hız değişikliğine ihtiyacı var.
|
|
|
Tom needs to call a doctor. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir doktor çağırmalı.
|
|
|
Tom needs to get some rest. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un biraz dinlenmesi gerekiyor.
|
|
|
Tom needs to speak to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un Mary ile konuşması gerekiyor.
|
|
|
Tom never agrees with Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom asla Mary ile anlaşmaz.
|
|
|
Tom often downloads movies. öğrenmeye başla
|
|
Tom sık sık filmler indirir.
|
|
|
Tom often talks to his dog. öğrenmeye başla
|
|
Tom sık sık köpeğiyle konuşur.
|
|
|
Tom only eats organic food. öğrenmeye başla
|
|
Tom sadece organik gıda yer.
|
|
|
Tom ordered the dog to sit. öğrenmeye başla
|
|
Tom köpeğe oturmasını emretti.
|
|
|
Tom passed away last night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom played cards with Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary ile kart oynadı.
|
|
|
Tom prayed to God for help. öğrenmeye başla
|
|
Tom yardım için Tanrı'ya dua etti.
|
|
|
Tom pressured Mary to quit. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye bırakması içi baskı yaptı.
|
|
|
Tom pretended he had a gun. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir silahı varmış gibi yaptı.
|
|
|
Tom quit his job last week. öğrenmeye başla
|
|
Tom geçen hafta işini bıraktı.
|
|
|
Tom ran to catch the train. öğrenmeye başla
|
|
Tom treni yakalamak için koştu.
|
|
|
Tom rarely reads magazines. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom really had a good time. öğrenmeye başla
|
|
Tom gerçekten iyi eğlendi.
|
|
|
Tom refused to let Mary in. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin girmesine izin vermedi.
|
|
|
Tom refused to settle down. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom rushed into the office. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom seems to be having fun. öğrenmeye başla
|
|
Tom eğleniyor gibi görünüyor.
|
|
|
Tom sent Mary some flowers. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye bazı çiçekler gönderdi.
|
|
|
Tom set off some fireworks. öğrenmeye başla
|
|
Tom bazı havai fişekleri ateşledi.
|
|
|
Tom should be back by 2:30. öğrenmeye başla
|
|
Tom 2:30 a kadar geri dönmeli.
|
|
|
Tom should be getting home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom should be home by 2:30. öğrenmeye başla
|
|
Tom 2.30'a kadar evde olmalı.
|
|
|
Tom should go see a doctor. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir doktora gitmelidir.
|
|
|
Tom should still be in bed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom ought to have known better. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom should have married Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary ile evlenmeliydi.
|
|
|
Tom should've studied more. öğrenmeye başla
|
|
Tom daha çok çalışmalıydı.
|
|
|
Tom shouldn't be so greedy. öğrenmeye başla
|
|
Tom, bu kadar açgözlü olmamalıdır.
|
|
|
Tom shouldn't have done it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom shouldn't talk so much. öğrenmeye başla
|
|
Tom çok fazla konuşmamalıdır.
|
|
|
Tom arrived in the nick of time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom slit open the envelope. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom speaks French fluently. öğrenmeye başla
|
|
Tom akıcı şekilde Fransızca konuşur.
|
|
|
Tom spent a week in Boston. öğrenmeye başla
|
|
Tom Boston'da bir hafta geçirdi.
|
|
|
Tom stayed at home all day. öğrenmeye başla
|
|
Tom bütün gün evde kaldı.
|
|
|
Tom stepped on Mary's foot. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin ayağına bastı.
|
|
|
Tom testified against Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin aleyhinde tanıklık etti.
|
|
|
Tom thought he was a goner. öğrenmeye başla
|
|
Tom onun gidici biri olduğunu düşündü.
|
|
|
Tom thought it was strange. öğrenmeye başla
|
|
Tom onun garip olduğunu düşündü.
|
|
|
Tom tied his dog to a tree. öğrenmeye başla
|
|
Tom köpeğini bir ağaca bağladı.
|
|
|
Tom tied Mary to the chair. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi sandelyeye bağladı.
|
|
|
Tom told Mary not to worry. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye endişelenmemesini söyledi.
|
|
|
Tom told Mary the bad news. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye kötü haberi söyledi.
|
|
|
Tom took a bath last night. öğrenmeye başla
|
|
Tom dün gece banyo yaptı.
|
|
|
Tom took the bus to school. öğrenmeye başla
|
|
Tom okula gitmek için otobüse bindi.
|
|
|
Tom tore the paper in half. öğrenmeye başla
|
|
Tom kağıdı iki parçaya ayırdı.
|
|
|
Tom treated Mary to dinner. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye akşam yemeği ısmarladı.
|
|
|
Tom treated Mary very well. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye çok iyi davrandı.
|
|
|
Tom tried to persuade Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi ikna etmeye çalıştı.
|
|
|
Tom used to live in Boston. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom used to live near Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin yanında yaşardı.
|
|
|
Tom visited Mary in Boston. öğrenmeye başla
|
|
Tom Boston'da Mary'yi ziyaret etti.
|
|
|
Tom waited on the platform. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom walked down the street. öğrenmeye başla
|
|
Tom caddenin aşağısına doğru yürüdü.
|
|
|
Tom wanted to be with Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary ile birlikte olmak istedi.
|
|
|
Tom wants a glass of water. öğrenmeye başla
|
|
Tom bir bardak su istiyor.
|
|
|
Tom wants to cheer Mary up. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi neşelendirmek istiyor.
|
|
|
Tom wants to think it over. öğrenmeye başla
|
|
Tom onun üzerinde düşünmek istiyor.
|
|
|
Tom was arrested for theft. öğrenmeye başla
|
|
Tom hırsızlıktan tutuklandı.
|
|
|
Tom was dying to meet Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary ile karşılamak için can atıyordu.
|
|
|
Tom was extremely grateful. öğrenmeye başla
|
|
Tom son derece minnettardı.
|
|
|
Tom was hoping to see Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'yi görmeyi umuyordu.
|
|
|
Tom was humiliated by Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary tarafından aşağılandı.
|
|
|
Tom was laughed at by Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom'a Mary tarafından gülündü.
|
|
|
Tom was Mary's only friend. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'nin tek arkadaşıydı.
|
|
|
Tom was my first boyfriend. öğrenmeye başla
|
|
Tom benim ilk erkek arkadaşımdı.
|
|
|
Tom was rude and obnoxious. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom was sentenced to death. öğrenmeye başla
|
|
Tom ölüm cezasına çarptırıldı.
|
|
|
Tom was soaked to the skin. öğrenmeye başla
|
|
Tom iliklerine kadar ıslanmıştı.
|
|
|
Tom was talking to himself. öğrenmeye başla
|
|
Tom kendi kendine konuşuyordu.
|
|
|
Tom was the very last to arrive. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom was threatened by Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary tarafından tehdit edildi.
|
|
|
Tom was thrown off the bus. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom wasn't afraid of death. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom watched them carefully. öğrenmeye başla
|
|
Tom onları dikkatli bir şekilde izledi.
|
|
|
Tom will be back home soon. öğrenmeye başla
|
|
Tom yakında eve geri dönecek.
|
|
|
Tom will go there tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom woke up feeling grumpy. öğrenmeye başla
|
|
Tom öfkeli bir duyguyla uyandı.
|
|
|
Tom won't get away with it. öğrenmeye başla
|
|
Tom onunla uzaklaşmayacaktır.
|
|
|
Tom would like some coffee. öğrenmeye başla
|
|
Tom biraz kahveyi severdi.
|
|
|
Tom wouldn't speak to Mary. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Tom wrote a letter to Mary. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary'ye bir mektup yazdı.
|
|
|
Tom's hairline is receding. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un saç çizgisinden uzaklaşıyorsun.
|
|
|
Tom's speech was excellent. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un konuşması mükemmeldi.
|
|
|
Tom is the same age as Mary is. öğrenmeye başla
|
|
Tom Mary ile aynı yaştadır.
|
|
|
Try to stay out of trouble. öğrenmeye başla
|
|
Beladan uzak kalmaya çalışın.
|
|
|
Turn off the light, please. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Turn the radio up a little. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Two sheets were on the bed. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Until he comes, I can't go. öğrenmeye başla
|
|
O gelinceye kadar gidemem.
|
|
|
Vegetarians eat vegetables. öğrenmeye başla
|
|
Vejetaryenler sebze yerler.
|
|
|
Visiting Tom was a mistake. öğrenmeye başla
|
|
Tom'u ziyaret etmek bir hataydı.
|
|
|
Wait here till I come back. öğrenmeye başla
|
|
Ben dönünceye kadar burada bekle.
|
|
|
Wait until your turn comes. öğrenmeye başla
|
|
Sıran gelinceye kadar bekle.
|
|
|
Walking is a good exercise. öğrenmeye başla
|
|
Yürüyüş iyi bir egzersizdir.
|
|
|
War began five years later. öğrenmeye başla
|
|
Savaş beş yıl sonra başladı.
|
|
|
Was there a lot of traffic? öğrenmeye başla
|
|
Çok fazla trafik var mıydı.
|
|
|
Watanabe is my family name. öğrenmeye başla
|
|
Watanabe benim aile adımdır.
|
|
|
Water boils at 100 degrees. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Water is essential to life. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We accepted his invitation. öğrenmeye başla
|
|
Onun davetini kabul ettik.
|
|
|
We all die sooner or later. öğrenmeye başla
|
|
Hepimiz er yada geç ölürüz.
|
|
|
We all laughed at his joke. öğrenmeye başla
|
|
Hepimiz onun şakasına güldük.
|
|
|
We all learn by experience. öğrenmeye başla
|
|
Hepimiz deneyimle öğreniriz.
|
|
|
We also went to the temple. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We are about to leave here. öğrenmeye başla
|
|
Buradan ayrılmak üzereyiz.
|
|
|
We are glad you are coming. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We are sure of his honesty. öğrenmeye başla
|
|
Biz onun dürüstlüğünden eminiz.
|
|
|
We are sure of his success. öğrenmeye başla
|
|
Biz onun başarısından eminiz.
|
|
|
We are willing to help you. öğrenmeye başla
|
|
Biz size yardım etmek için istekliyiz.
|
|
|
We asked him to come again. öğrenmeye başla
|
|
Onun tekrar gelmesini rica ettik.
|
|
|
We camped there for a week. öğrenmeye başla
|
|
Bir hafta boyunca orada kamp yaptık.
|
|
|
We can do nothing about it. öğrenmeye başla
|
|
Biz onun hakkında birşey yapamayız.
|
|
|
We celebrated his birthday. öğrenmeye başla
|
|
Biz onun doğum gününü kutladık.
|
|
|
We climbed the steep slope. öğrenmeye başla
|
|
Dik bir yamaca tırmandık.
|
|
|
We don't care what he does. öğrenmeye başla
|
|
Onun ne yaptığı umurumuzda değil.
|
|
|
We eat so that we can live. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We elected him to be mayor. öğrenmeye başla
|
|
Biz onu belediye başkanı seçtik.
|
|
|
We fired guns at the enemy. öğrenmeye başla
|
|
Biz düşmana silahları ateşledik.
|
|
|
We fought hard for victory. öğrenmeye başla
|
|
Biz zafer için çok savaştık.
|
|
|
We found a room at the inn. öğrenmeye başla
|
|
Biz handa bir oda bulduk.
|
|
|
We gather here once a week. öğrenmeye başla
|
|
Haftada bir kez burada toplanırız.
|
|
|
We gave our mother a watch. öğrenmeye başla
|
|
Annemize bir kol saati verdik.
|
|
|
We go camping every summer. öğrenmeye başla
|
|
Biz her yaz kampa gideriz.
|
|
|
We got to London yesterday. öğrenmeye başla
|
|
Biz Londra'ya dün vardık.
|
|
|
We grow a variety of crops. öğrenmeye başla
|
|
Biz çeşitli ürünler yetiştirdik.
|
|
|
We had a late lunch at two. öğrenmeye başla
|
|
Biz saat ikide geç bir öğle yemeği yedik.
|
|
|
We had a rest in the shade. öğrenmeye başla
|
|
Biz gölgede biraz dinlendik.
|
|
|
We had a wonderful holiday. öğrenmeye başla
|
|
Biz harika bir tatil yaptık.
|
|
|
We had a wonderful weekend. öğrenmeye başla
|
|
Biz harika bir hafta sonu geçirdik.
|
|
|
We had to abandon our plan. öğrenmeye başla
|
|
Biz planımızdan vazgeçmek zorundaydık.
|
|
|
We had unexpected visitors. öğrenmeye başla
|
|
Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.
|
|
|
We have a traitor among us. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We have breakfast at seven. öğrenmeye başla
|
|
Biz yedide kahvaltı yaparız.
|
|
|
We have no school tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We have planted the garden. öğrenmeye başla
|
|
Biz bahçeye bitki diktik.
|
|
|
We have run short of money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We have space for two beds. öğrenmeye başla
|
|
İki yataklık yerimiz var.
|
|
|
We have to change our plan. öğrenmeye başla
|
|
Planı değiştirmek zorundayız.
|
|
|
We have to meet the demand. öğrenmeye başla
|
|
Biz talebi karşılamak zorundayız.
|
|
|
We joined in on the chorus. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We joined in on the chorus. öğrenmeye başla
|
|
Biz birlikte seslendirdik.
|
|
|
We joined the country club. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We kept the children quiet. öğrenmeye başla
|
|
Biz çocukları sessiz tuttuk.
|
|
|
We learn English at school. öğrenmeye başla
|
|
Biz okulda İngilizce öğreniyoruz.
|
|
|
We learn to read and write. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We live near a big library. öğrenmeye başla
|
|
Biz büyük bir kütüphanenin yakınında yaşıyoruz.
|
|
|
We lock our doors at night. öğrenmeye başla
|
|
Biz gece kapılarımızı kilitleriz.
|
|
|
We looked, but saw nothing. öğrenmeye başla
|
|
Baktık, fakat bir şey göremedik.
|
|
|
We may have made a mistake. öğrenmeye başla
|
|
Biz bir hata yapmış olabiliriz.
|
|
|
We may have missed the bus. öğrenmeye başla
|
|
Biz otobüsü kaçırmış olabiliriz.
|
|
|
We must always do our best. öğrenmeye başla
|
|
Biz her zaman elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız.
|
|
|
We need someone to help us. öğrenmeye başla
|
|
Bize yardımcı olacak birine ihtiyacımız var.
|
|
|
We need to help each other. öğrenmeye başla
|
|
Biz birbirimize yardım etmeliyiz.
|
|
|
We need to review the case. öğrenmeye başla
|
|
Davayı gözden geçirmemiz gerekir.
|
|
|
We painted the house green. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We persuaded him not to go. öğrenmeye başla
|
|
Onu gitmemesi için ikna ettik.
|
|
|
We played cards last night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We played soccer yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We played tennis yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We received a warm welcome. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We received a warm welcome. öğrenmeye başla
|
|
Sıcak bir karşılamayla ağırlandık.
|
|
|
We received a warm welcome. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We sell sugar by the pound. öğrenmeye başla
|
|
Biz şekeri paundla satarız.
|
|
|
We should always obey laws. öğrenmeye başla
|
|
Biz her zaman yasalara itaat etmeliyiz.
|
|
|
We should be there by noon. öğrenmeye başla
|
|
Öğleye kadar orada olmalıyız.
|
|
|
We should keep our promise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We should obey our parents. öğrenmeye başla
|
|
Ebeveynlerimize itaat etmeliyiz.
|
|
|
We sometimes make mistakes. öğrenmeye başla
|
|
Biz bazen hatalar yaparız.
|
|
|
We stopped working at noon. öğrenmeye başla
|
|
Öğleden sonra çalışmayı bıraktık.
|
|
|
We study English at school. öğrenmeye başla
|
|
Okulda İngilizce öğreniyoruz.
|
|
|
We study English every day. öğrenmeye başla
|
|
Biz hergün İngilizce öğreniriz.
|
|
|
We talked in sign language. öğrenmeye başla
|
|
Biz işaret dili konuştuk.
|
|
|
We talked on the telephone. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We think that he will come. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We took a rest for a while. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We took a walk in the park. öğrenmeye başla
|
|
Parkta bir yürüyüş yaptık.
|
|
|
We usually eat cooked fish. öğrenmeye başla
|
|
Biz genellikle pişmiş balık yeriz.
|
|
|
We walked about five miles. öğrenmeye başla
|
|
Biz yaklaşık beş mil yürüdük.
|
|
|
We want a house of our own. öğrenmeye başla
|
|
Kendimize ait bir ev istiyoruz.
|
|
|
We want complete sentences. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We were at school together. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
We were caught in a shower. öğrenmeye başla
|
|
Biz bir sağanağa yakalandık.
|
|
|
We were running to and fro. öğrenmeye başla
|
|
Biz ileri geri koşuyorduk.
|
|
|
We will keep the room warm. öğrenmeye başla
|
|
Biz odayı sıcak tutacağız.
|
|
|
We will visit you tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın sizi ziyaret edeceğiz.
|
|
|
We worry about your future. öğrenmeye başla
|
|
Biz geleceğin hakkında endişe duyuyoruz.
|
|
|
We'll carry it to the barn. öğrenmeye başla
|
|
Biz onu ahıra taşıyacağız.
|
|
|
We're almost like brothers. öğrenmeye başla
|
|
Biz neredeyse erkek kardeşler gibiyiz.
|
|
|
We're going to the theater. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Were you at home yesterday? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What about a glass of beer? öğrenmeye başla
|
|
Bir bardak biraya ne dersin?
|
|
|
What are you doing tonight? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What are you lining up for? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What are you serving today? öğrenmeye başla
|
|
Bugün ne hizmeti veriyorsun?
|
|
|
What are you talking about? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What did you come here for? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What did you do last night? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What do they want us to do? öğrenmeye başla
|
|
Onlar ne yapmamızı istiyorlar?
|
|
|
What do you call this bird? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What do you like about her? öğrenmeye başla
|
|
Onun hakkında neyi seviyorsunuz?
|
|
|
What do you think about it? öğrenmeye başla
|
|
Onun hakkında ne düşünüyorsunuz?
|
|
|
What do you think of Japan? öğrenmeye başla
|
|
Japonya hakkında ne düşünüyorsun?
|
|
|
What do you think she said? öğrenmeye başla
|
|
Onun ne söylediğini düşünüyorsun?
|
|
|
What do you want for lunch? öğrenmeye başla
|
|
Öğle yemeği için ne istersin?
|
|
|
What does G.N.P. stand for? öğrenmeye başla
|
|
G.N.P. ne anlama geliyor?
|
|
|
What does Tom really think? öğrenmeye başla
|
|
Tom gerçekten ne düşünüyor?
|
|
|
What happened to our order? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What has become of her son? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What has become of his son? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What he said made us angry. öğrenmeye başla
|
|
Onun söylediği bizi öfkelendirdi.
|
|
|
What he's doing is illegal. öğrenmeye başla
|
|
Onun yaptığı yasal değil.
|
|
|
What in the world happened? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What is all the fuss about? öğrenmeye başla
|
|
Bütün bu yaygara ne için?
|
|
|
What is the price for this? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What is your date of birth? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What is your favorite bird? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What is your favorite food? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin yiyecek nedir?
|
|
|
What kind of person is Tom? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What time do you go to bed? öğrenmeye başla
|
|
Saat kaçta yatmaya gidersin.
|
|
|
What time is dinner served? öğrenmeye başla
|
|
Akşam yemeği saat kaçta servis ediliyor?
|
|
|
What Tom ate was delicious. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un yediği lezzetliydi.
|
|
|
What we need now is a rest. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi ihtiyacımız olan bir dinlenme.
|
|
|
What were we talking about? öğrenmeye başla
|
|
Biz ne hakkında konuşuyorduk?
|
|
|
What will you do on Friday? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What you said surprised me. öğrenmeye başla
|
|
Söylediğin şey beni şaşırttı.
|
|
|
What's in fashion in Paris? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What's the matter with Tom? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What's your favorite brand? öğrenmeye başla
|
|
Senin en sevdiğin marka nedir?
|
|
|
What's your favorite candy? öğrenmeye başla
|
|
Senin en sevdiğin şeker hangisidir?
|
|
|
What's your favorite class? öğrenmeye başla
|
|
Senin en sevdiğin ders hangisidir?
|
|
|
What's your favorite color? öğrenmeye başla
|
|
Senin en sevdiğin renk hangisidir.
|
|
|
What's your favorite drink? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin içecek hangisidir?
|
|
|
What's your favorite fruit? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin meyve hangisidir?
|
|
|
What's your favorite movie? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğiniz film nedir?
|
|
|
What's your favorite novel? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin roman hangisidir?
|
|
|
What's your favorite opera? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin opera hangisidir?
|
|
|
What's your favorite snack? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin aperatif hangisidir?
|
|
|
What's your favorite sport? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
What's your favorite treat? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin ikram hangisidir?
|
|
|
When did you buy the watch? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
When did you come to Japan? öğrenmeye başla
|
|
Japonya'ya ne zaman geldin?
|
|
|
When did you get to London? öğrenmeye başla
|
|
Londra'ya ne zaman vardınız?
|
|
|
When do you usually get up? öğrenmeye başla
|
|
Genellikle ne zaman kalkarsın?
|
|
|
When he was 18, he married. öğrenmeye başla
|
|
Onsekiz yaşındayken, o evlendi.
|
|
|
When is it OK to tell lies? öğrenmeye başla
|
|
Ne zaman yalan söyleyebiliriz?
|
|
|
When was this temple built? öğrenmeye başla
|
|
Bu tapınak ne zaman inşa edildi.
|
|
|
When will we get to Sydney? öğrenmeye başla
|
|
Sydney'e ne zaman varacağız?
|
|
|
Where can I get my baggage? öğrenmeye başla
|
|
Bağajımı nereden alabilirim.
|
|
|
Where did you find the key? öğrenmeye başla
|
|
Anahtarı nerede buldunuz?
|
|
|
Where did you get the idea? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where do I pay for the gas? öğrenmeye başla
|
|
Benzin için nerede ödeme yapacağım?
|
|
|
Where does your uncle live? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where is the changing room? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where is the ticket office? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where is the ticket window? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where is the wedding to be? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where shall I wait for you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where was Tom working then? öğrenmeye başla
|
|
Tom o zaman nerede çalışıyordu?
|
|
|
Where would you like to go? öğrenmeye başla
|
|
Nereye gitmek istiyorsunuz?
|
|
|
Where's convenient for you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where's the emergency exit? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where's the nearest church? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Where's the nearest museum? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Which car is your father's? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Which judge heard the case? öğrenmeye başla
|
|
Hangi yargıç davayı muhakeme etti.
|
|
|
Who do you want to talk to? öğrenmeye başla
|
|
Kimle konuşmak istiyorsun.
|
|
|
Who does the gun belong to? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who else came to the party? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who invented the telephone? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who is taller, Ken or Taro? öğrenmeye başla
|
|
Kim daha uzun boylu, Ken'mi yoksa Taro mu?
|
|
|
Who is taller, Ken or Taro? öğrenmeye başla
|
|
Kim daha uzun, Ken mi yoksa Taro mu?
|
|
|
Who organized that meeting? öğrenmeye başla
|
|
O toplantıyı kim düzenledi?
|
|
|
Who painted these pictures? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Who's your favorite artist? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin sanatçı kimdir?
|
|
|
Who's your favorite Beatle? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin Beatle hangisidir?
|
|
|
Who's your favorite golfer? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin golfçü kimdir?
|
|
|
Who's your favorite writer? öğrenmeye başla
|
|
En sevdiğin yazar kimdir?
|
|
|
Why are you all dressed up? öğrenmeye başla
|
|
Niçin hepiniz giyindiniz?
|
|
|
Why are you angry with him? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Why are you looking so sad? öğrenmeye başla
|
|
Niçin öyle üzgün görünüyorsun?
|
|
|
Why are you so tired today? öğrenmeye başla
|
|
Bugün niçin bu kadar yorgunsun?
|
|
|
Why did he do such a thing? öğrenmeye başla
|
|
O niçin öyle bir şey yaptı?
|
|
|
Why do you need this money? öğrenmeye başla
|
|
Bu paraya niçin ihtiyacın var?
|
|
|
Why do you study every day? öğrenmeye başla
|
|
Neden her gün çalışıyorsun?
|
|
|
Why does Tom drink so much? öğrenmeye başla
|
|
Tom niçin o kadar çok içiyor?
|
|
|
Why don't you go on a diet? öğrenmeye başla
|
|
Neden bir diyet yapmıyorsun?
|
|
|
Why don't you have a party? öğrenmeye başla
|
|
Niçin bir parti vermiyorsun?
|
|
|
Why don't you study French? öğrenmeye başla
|
|
Niçin Fransızca eğitimi almıyorsun?
|
|
|
Why not apply for that job? öğrenmeye başla
|
|
Neden bu işe başvurmuyorsun?
|
|
|
Will he eat the whole cake? öğrenmeye başla
|
|
Bütün pastayı yiyecek mi?
|
|
|
Will you help me with this? öğrenmeye başla
|
|
Bu konuda bana yardımcı olur musun?
|
|
|
Will you tell him I called? öğrenmeye başla
|
|
Aradığımı ona söyler misin?
|
|
|
Will you turn on the light? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Wipe your shoes on the mat. öğrenmeye başla
|
|
Ayakkabılarını paspasta sil.
|
|
|
Won't you have some coffee? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Won't you have tea with us? öğrenmeye başla
|
|
Bizime birlikte çay içmez misin?
|
|
|
World War II ended in 1945. öğrenmeye başla
|
|
II. Dünya savaşı 1945 te sona erdi.
|
|
|
Would you care for a drink? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Would you close the window? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Would you explain it again? öğrenmeye başla
|
|
Tekrar açıklayabilir misiniz?
|
|
|
Would you lend me a pencil? öğrenmeye başla
|
|
Bana bir kurşun kalem ödünç verir misin?
|
|
|
Would you like any dessert? öğrenmeye başla
|
|
Biraz tatlı ister misiniz?
|
|
|
Would you care for more coffee? öğrenmeye başla
|
|
Biraz daha kahve ister misin?
|
|
|
Would you like some coffee? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Would you make room for me? öğrenmeye başla
|
|
Benim için yer açar mısın?
|
|
|
Would you mind not smoking? öğrenmeye başla
|
|
Sigara içmezseniz sorun olur mu?
|
|
|
Would you say it once more? öğrenmeye başla
|
|
Onu bir kez daha söyler misin?
|
|
|
Wow! It's been a long time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Write in the date yourself. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Write it down here, please. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Write with a ballpoint pen. öğrenmeye başla
|
|
Bir tükenmez kalem ile yazın.
|
|
|
Yesterday I wrote to Ellen. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You and I are good friends. öğrenmeye başla
|
|
Sen ve ben iyi arkadaşlarız.
|
|
|
You and I are the same age. öğrenmeye başla
|
|
Sen ve ben aynı yaştayız.
|
|
|
You are always complaining. öğrenmeye başla
|
|
Her zaman şikayet ediyorsun.
|
|
|
You are always watching TV. öğrenmeye başla
|
|
Her zaman televizyon izliyorsun.
|
|
|
You are free to go or stay. öğrenmeye başla
|
|
Gitmekte yada kalmakta özgürsün.
|
|
|
You are on the wrong train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You are tired, and so am I. öğrenmeye başla
|
|
Sen yorgunsun, ve ben de.
|
|
|
You can go there in a boat. öğrenmeye başla
|
|
Bir tekne ile oraya gidebilirsin.
|
|
|
You can leave the room now. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi odayı terk edebilirsiniz.
|
|
|
You can make more tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın daha çok yapabilirsin.
|
|
|
You can smoke in this room. öğrenmeye başla
|
|
Bu odada sigara içebilirsin.
|
|
|
You can't count on his help. öğrenmeye başla
|
|
Onun yardımına güvenemezsin.
|
|
|
You can't take it with you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You don't have to dress up. öğrenmeye başla
|
|
Şık giyinmek zorunda değilsin.
|
|
|
You don't have to go there. öğrenmeye başla
|
|
Siz oraya gitmek zorunda değilsiniz.
|
|
|
You have to pay in advance. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You haven't changed at all. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You lied to me, didn't you? öğrenmeye başla
|
|
Sen bana yalan söyledin, değil mi?
|
|
|
You look funny in that hat. öğrenmeye başla
|
|
O şapkayla komik görünüyorsun.
|
|
|
You look very good in blue. öğrenmeye başla
|
|
Mavi elbise içerisinde çok iyi görünüyorsun
|
|
|
You look wonderful tonight. öğrenmeye başla
|
|
Bu gece harika görünüyorsun.
|
|
|
You make life worth living. öğrenmeye başla
|
|
Hayatı yaşamaya değer hale getir.
|
|
|
You make me feel so guilty. öğrenmeye başla
|
|
Sen bana çok suçlu hissettiriyorsun.
|
|
|
You might be late for school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You may choose any of them. öğrenmeye başla
|
|
Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
|
|
|
You may choose any of them. öğrenmeye başla
|
|
Onlardan herhangi birini seçebilirsiniz.
|
|
|
You may expect me tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın beni bekleyebilirsiniz.
|
|
|
You may need to boil water. öğrenmeye başla
|
|
Su kaynatman gerekebilir.
|
|
|
You might have an accident. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You must be kind to others. öğrenmeye başla
|
|
Başkalarına karşı nazik olmalısın.
|
|
|
You must be less impatient. öğrenmeye başla
|
|
Daha az sabırlı olmalısın.
|
|
|
You must come without fail. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You must fulfill your duty. öğrenmeye başla
|
|
Görevini yerine getirmelisin.
|
|
|
You must get ready quickly. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You ought to keep your promise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You must study much harder. öğrenmeye başla
|
|
Çok daha sıkı çalışmalısın.
|
|
|
You need to eat more fiber. öğrenmeye başla
|
|
Daha fazla lif yemen gerekir.
|
|
|
You need to have breakfast. öğrenmeye başla
|
|
Sabah kahvaltısı yapmalısın.
|
|
|
You need to pay in advance. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You need to work very hard. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You only have to work hard. öğrenmeye başla
|
|
Sadece çok çalışmak zorundasın.
|
|
|
You should do that right away. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You ought to see a dentist. öğrenmeye başla
|
|
Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.
|
|
|
You put in too much pepper. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You remind me of my mother. öğrenmeye başla
|
|
Bana annemi hatırlatıyorsun.
|
|
|
You should act more calmly. öğrenmeye başla
|
|
Daha sakin hareket etmelisin.
|
|
|
You need to be more careful. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You should give up smoking. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You shouldn't go to school. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You shouldn't quit English. öğrenmeye başla
|
|
İngilizceden vazgeçmemelisin.
|
|
|
You speak like your mother. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You were late, weren't you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You will find the job easy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You won't get it so easily. öğrenmeye başla
|
|
Onu çok kolay almayacaksın.
|
|
|
You worked a lot this week. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You'd better not wait here. öğrenmeye başla
|
|
Burada beklemesen iyi olur.
|
|
|
You'd better shut the door. öğrenmeye başla
|
|
Kapıyı kapatsan iyi olur.
|
|
|
You'll get used to it soon. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
You're going the wrong way. öğrenmeye başla
|
|
Yanlış yolda gidiyorsunuz.
|
|
|
Your car was washed by Ken. öğrenmeye başla
|
|
Araban Ken tarafından yıkandı.
|
|
|
Your children look healthy. öğrenmeye başla
|
|
Çocukların sağlıklı görünüyorlar.
|
|
|
Your dreams have come true. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Your gums are in bad shape. öğrenmeye başla
|
|
Diş etleriniz kötü durumda.
|
|
|
Your work is below average. öğrenmeye başla
|
|
işiniz ortalamanın altında.
|
|
|
Yumi will become a teacher. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Yumi will become a teacher. öğrenmeye başla
|
|
Yumi bir öğretmen olacak.
|
|
|
A baby boy was born to them. öğrenmeye başla
|
|
Onların bir erkek bebeği oldu.
|
|
|
A book is lying on the desk. öğrenmeye başla
|
|
Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.
|
|
|
A cat ran across the street. öğrenmeye başla
|
|
Bir kedi caddeyi koşarak geçti.
|
|
|