soru |
cevap |
A cold wave attacked Europe. öğrenmeye başla
|
|
Bir soğuk hava dalgası Avrupa'yı vurdu.
|
|
|
A cookie is under the table. öğrenmeye başla
|
|
Bir kurabiye masanın altındadır.
|
|
|
A day has twenty-four hours. öğrenmeye başla
|
|
Bir gün yirmi-dört saattir.
|
|
|
A doctor examined Mr. Brown. öğrenmeye başla
|
|
Bir doktor Bay Brown muayene etti.
|
|
|
A dog suddenly jumped at me. öğrenmeye başla
|
|
Bir köpek aniden bana atladı.
|
|
|
A fire broke out last night. öğrenmeye başla
|
|
Dün gece bir yangın patlak verdi.
|
|
|
A friend told me that story. öğrenmeye başla
|
|
Bir arkadaş bana o hikayeyi anlattı.
|
|
|
A girl is playing the flute. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
A good memory is his weapon. öğrenmeye başla
|
|
İyi bir bellek onun silahıdır.
|
|
|
A haiku is one type of poem. öğrenmeye başla
|
|
Bir haiku bir şiir türüdür.
|
|
|
A man is as old as he feels. öğrenmeye başla
|
|
Bir insan hissettiği yaştadır.
|
|
|
A man is as old as he feels. öğrenmeye başla
|
|
Bir insan hissettiği kadar yaşlıdır.
|
|
|
A mouse is a timid creature. öğrenmeye başla
|
|
Bir fare çekingen bir yaratıktır.
|
|
|
A Mr. Kimura is calling you. öğrenmeye başla
|
|
Sizi Bay Kimura diye birisi arıyor.
|
|
|
A Mr. Ono called to see you. öğrenmeye başla
|
|
Bay Ono diye birisi sizinle görüşmek için aradı.
|
|
|
A new difficulty has arisen. öğrenmeye başla
|
|
Yeni bir zorluk ortaya çıktı.
|
|
|
A novel idea occurred to me. öğrenmeye başla
|
|
Aklıma yeni bir fikir geldi.
|
|
|
A novelty wears off in time. öğrenmeye başla
|
|
Bir yenilik zamanla yok olur.
|
|
|
A nurse took my temperature. öğrenmeye başla
|
|
Bir hemşire ateşimi ölçtü.
|
|
|
A pound is a unit of weight. öğrenmeye başla
|
|
Bir pound bir ağırlık birimidir.
|
|
|
A rash appeared on his face. öğrenmeye başla
|
|
Onun yüzünde bir isilik ortaya çıktı.
|
|
|
A stone hit him on the head. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
A strange man came up to us. öğrenmeye başla
|
|
Tuhaf bir adam bize doğru geldi.
|
|
|
About how long will it take? öğrenmeye başla
|
|
O, yaklaşık ne kadar sürecek.
|
|
|
About how much will it cost? öğrenmeye başla
|
|
O, yaklaşık kaça mal olacak.
|
|
|
Admission to the show is $5. öğrenmeye başla
|
|
Gösteriye giriş ücreti 5 dolar.
|
|
|
After a while, it grew dark. öğrenmeye başla
|
|
Bir süre sonra, hava karardı.
|
|
|
All of the milk was spilled. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
All of them are not present. öğrenmeye başla
|
|
Onların hepsi mevcut değiller.
|
|
|
All of them remained silent. öğrenmeye başla
|
|
Onların hepsi sessiz kaldılar.
|
|
|
All the boys enjoyed skiing. öğrenmeye başla
|
|
Bütün erkekler kayaktan hoşlandı.
|
|
|
All the men are hardworking. öğrenmeye başla
|
|
Tüm erkekler çalışkandır.
|
|
|
All these things cost money. öğrenmeye başla
|
|
Bütün bu işler paraya mal olur.
|
|
|
All Tom wants to do is swim. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un bütün yapmak istediği yüzmektir.
|
|
|
All was silent in the house. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Americans eat a lot of meat. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
An apple fell to the ground. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
An elephant has a long nose. öğrenmeye başla
|
|
Bir filin uzun bir burnu vardır.
|
|
|
Any amount of money will do. öğrenmeye başla
|
|
Bir miktar para iş görür.
|
|
|
Anywhere with a bed will do. öğrenmeye başla
|
|
Yataklı herhangi bir yer iş görür.
|
|
|
Are both of you ready to go? öğrenmeye başla
|
|
Siz ikiniz gitmeye hazır mısınız?
|
|
|
Are you a creature of habit? öğrenmeye başla
|
|
Sen alışkanlıklarından vazgeçemeyen birimisin?
|
|
|
Are you coming to the party? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you done with the paper? öğrenmeye başla
|
|
Gazete ile işin bitti mi?
|
|
|
Are you for or against this? öğrenmeye başla
|
|
Bunun lehinde mi yoksa aleyhinde misin?
|
|
|
Are you going by bus or car? öğrenmeye başla
|
|
Otobüsle mi yoksa araba ile mi gidiyorsun?
|
|
|
Are you good at mathematics? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you happy in your house? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you in immediate danger? öğrenmeye başla
|
|
Sen yakın tehlike içinde misin?
|
|
|
Are you interested in music? öğrenmeye başla
|
|
Müzikle ilgileniyor musun?
|
|
|
Are you looking for someone? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you looking for someone? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you sick? You look pale. öğrenmeye başla
|
|
Hasta mısın? Solgun görünüyorsun.
|
|
|
Are you sure of your answer? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you waiting for anybody? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
At first, I didn't like him. öğrenmeye başla
|
|
Başlangıçta, ondan hoşlanmadım.
|
|
|
At first, I failed the test. öğrenmeye başla
|
|
İlk başta, testte başarısız oldum.
|
|
|
At last he reached his goal. öğrenmeye başla
|
|
Sonunda o, hedefine ulaştı.
|
|
|
Basho was the greatest poet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Be quiet while I am speaking. öğrenmeye başla
|
|
Ben konuşurken sessiz ol.
|
|
|
Be sure and call me tonight. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Be sure not to eat too much. öğrenmeye başla
|
|
Çok fazla yemediğinizden emin olun.
|
|
|
Be sure to mail this letter. öğrenmeye başla
|
|
Bu mektubu mutlaka postala.
|
|
|
Bell invented the telephone. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Betty likes classical music. öğrenmeye başla
|
|
Betty klasik müzik sever.
|
|
|
Betty likes classical music. öğrenmeye başla
|
|
Betty klasik müzikten hoşlanır.
|
|
|
Bigger is not always better. öğrenmeye başla
|
|
Daha büyük her zaman daha iyi değildir.
|
|
|
Bill is good at mathematics. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Bill is honest all the time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Bill is seldom ever on time. öğrenmeye başla
|
|
Bill nadiren zamanında gelir.
|
|
|
Bill often goes to the park. öğrenmeye başla
|
|
Bill sık sık parka gider.
|
|
|
Bill signed up for the exam. öğrenmeye başla
|
|
Bill sınav için kaydını yaptırdı.
|
|
|
Bill's work is selling cars. öğrenmeye başla
|
|
Bill'in işi otomobil satmaktır.
|
|
|
Birds are flying in the air. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Bob and I are great friends. öğrenmeye başla
|
|
Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
|
|
|
Both brothers are musicians. öğrenmeye başla
|
|
Her iki kardeş müzisyendir.
|
|
|
Both girls wear white suits. öğrenmeye başla
|
|
Her iki kız beyaz takım elbiseler giyiyor.
|
|
|
Both of my parents are dead. öğrenmeye başla
|
|
Ebeveynlerimin her ikisi de öldü.
|
|
|
Both were seriously wounded. öğrenmeye başla
|
|
Her ikisi de ağır yaralandı.
|
|
|
Both you and I are students. öğrenmeye başla
|
|
Hem sen hem de ben öğrenciyiz.
|
|
|
Bring your brother with you. öğrenmeye başla
|
|
Erkek kardeşini yanında getir.
|
|
|
Bring your friends with you. öğrenmeye başla
|
|
Arkadaşlarınızı yanınızda getirin.
|
|
|
Bring your sister next time. öğrenmeye başla
|
|
Gelecek sefer kız kardeşinide getir.
|
|
|
Brothers should not quarrel. öğrenmeye başla
|
|
Kardeşler kavga etmemelidir.
|
|
|
Butter is sold by the pound. öğrenmeye başla
|
|
Tereyağı pound ile satılmaktadır.
|
|
|
Can I go hiking next Sunday? öğrenmeye başla
|
|
Önümüzdeki Pazar yürüyüşe gidebilir miyim?
|
|
|
Can I have something to eat? öğrenmeye başla
|
|
Yiyecek bir şey alabilir miyim?
|
|
|
Can you describe the object? öğrenmeye başla
|
|
Nesneyi tarif edebilir misiniz?
|
|
|
Could you turn the volume down? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Can you page someone for me? öğrenmeye başla
|
|
Benim için birinin adını anons eder misin?
|
|
|
Can you reach the top shelf? öğrenmeye başla
|
|
Üst rafa ulaşabilir misin?
|
|
|
Can you send the bellboy up? öğrenmeye başla
|
|
Komiyi yukarı gönderir misin?
|
|
|
Can you take his place, Leo? öğrenmeye başla
|
|
Onun yerini alır mısın, Leo?
|
|
|
Can your mother drive a car? öğrenmeye başla
|
|
Annen araba sürebilir mi?
|
|
|
Carlos climbed the mountain. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Carol returned to her hotel. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Carranza rejected the offer. öğrenmeye başla
|
|
Carranza teklifi reddetti.
|
|
|
Cats are very clean animals. öğrenmeye başla
|
|
Kediler çok temiz hayvanlardır.
|
|
|
Check your answers with his. öğrenmeye başla
|
|
Cevaplarını onunkiyle karşılaştır.
|
|
|
Children are full of energy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Children grow up so quickly. öğrenmeye başla
|
|
Çocuklar çok çabuk büyürler.
|
|
|
Children like to beat drums. öğrenmeye başla
|
|
Çocuklar davul çalmayı severler.
|
|
|
Children often hate spinach. öğrenmeye başla
|
|
Çocuklar sıklıkla ıspanaktan nefret ederler.
|
|
|
Choose any flowers you like. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Choose one from among these. öğrenmeye başla
|
|
Bunların arasından bir tane seçin.
|
|
|
Choose your favorite racket. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Christmas is soon, isn't it? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Cold this morning, isn't it? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Columbus discovered America. öğrenmeye başla
|
|
Columbus Amerikayı keşfetti.
|
|
|
Come the day after tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarından sonraki gün gel.
|
|
|
Come to the party, will you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Compare these two computers. öğrenmeye başla
|
|
Bu iki bilgisayarı karşılaştır.
|
|
|
Cookie is under 5 years old. öğrenmeye başla
|
|
Cookie 5 yaşın altındadır.
|
|
|
Could you assist me, please? öğrenmeye başla
|
|
Bana yardım eder misin, lütfen?
|
|
|
Could you draw a map for me? öğrenmeye başla
|
|
Benim için bir harita çizer misin?
|
|
|
Could you drive more slowly? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Could you give me your name? öğrenmeye başla
|
|
Bana adını verebilir misin?
|
|
|
Could you press this button? öğrenmeye başla
|
|
Bu düğmeye basar mısınız?
|
|
|
Could you sign here, please? öğrenmeye başla
|
|
Burayı lütfen imzalayabilir misiniz?
|
|
|
Could you solve the problem? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Could you take this, please? öğrenmeye başla
|
|
Bunu lütfen alabilir misiniz?
|
|
|
Dick had a traffic accident. öğrenmeye başla
|
|
Dick, bir trafik kazası geçirdi.
|
|
|
Dick passed the photo to me. öğrenmeye başla
|
|
Dick fotoğrafı bana verdi.
|
|
|
Dick plans to go by himself. öğrenmeye başla
|
|
Dick kendi başına gitmeyi planlıyor.
|
|
|
Did he mention the accident? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did he show you the picture? öğrenmeye başla
|
|
O, resmi sana gösterdi mi?
|
|
|
Did you do this on your own? öğrenmeye başla
|
|
Bunu tek başına mı yaptın?
|
|
|
Did you make it by yourself? öğrenmeye başla
|
|
Onu kendiniz mi yaptınız?
|
|
|
Did you pay for those shoes? öğrenmeye başla
|
|
Şu ayakkabılar için ödeme yaptınız mı?
|
|
|
Did you read the whole book? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you see anyone run away? öğrenmeye başla
|
|
Birinin kaçtığını gördün mü?
|
|
|
Did you take back the books? öğrenmeye başla
|
|
Kitapları geri götürdün mü?
|
|
|
Did you turn off the heater? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Did you watch TV last night? öğrenmeye başla
|
|
Dün gece televizyon izledin mi?
|
|
|
Didn't you lock up your car? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do I have to change my diet? öğrenmeye başla
|
|
Diyetimi değiştirmek zorunda mıyım.
|
|
|
Do I pay you or the cashier? öğrenmeye başla
|
|
Ben size mi yoksa kasiyere mi ödeme yapayım.
|
|
|
Do you believe what he said? öğrenmeye başla
|
|
Onun dediğine inandın mı?
|
|
|
Do you eat in the classroom? öğrenmeye başla
|
|
Sen sınıfta yemek yer misin?
|
|
|
Do you go to school on foot? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Do you have a pen or pencil? öğrenmeye başla
|
|
Bir dolma kalemin mi yoksa bir kurşun kalemin mi var.
|
|
|
Do you have any French wine? öğrenmeye başla
|
|
Biraz Fransız şarabın var mı?
|
|
|
Do you have any soft drinks? öğrenmeye başla
|
|
Hiç alkolsüz içeceğin var mı?
|
|
|
Do you have anything to eat? öğrenmeye başla
|
|
Yiyecek bir şeyin var mı?
|
|
|
Do you have anything to say? öğrenmeye başla
|
|
Söyleyecek bir şeyin var mı?
|
|
|
Do you have enough blankets? öğrenmeye başla
|
|
Yeterli battaniyelerin var mı?
|
|
|
Do you have laundry service? öğrenmeye başla
|
|
Çamaşır yıkama servisiniz var mı?
|
|
|
Do you have this in my size? öğrenmeye başla
|
|
Bundan benim ölçüme uyan varmı?
|
|
|
Do you have time to help me? öğrenmeye başla
|
|
Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?
|
|
|
Do you know an ethnic dance? öğrenmeye başla
|
|
Bir etnik dans biliyor musunuz?
|
|
|
Do you know any Greek myths? öğrenmeye başla
|
|
Hiç Yunan mitolojisi biliyor musun?
|
|
|
Do you know where Tom lives? öğrenmeye başla
|
|
Tom'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?
|
|
|
Do you like ancient history? öğrenmeye başla
|
|
İlk çağ tarihini sever misin?
|
|
|
Do you like Renaissance art? öğrenmeye başla
|
|
Rönesans sanatı sever misiniz?
|
|
|
Would you mind me smoking here? öğrenmeye başla
|
|
Burada sigara içebilir miyim?
|
|
|
Do you play basketball well? öğrenmeye başla
|
|
Basketbolu iyi oynar mısın?
|
|
|
Do you play soccer or rugby? öğrenmeye başla
|
|
Futbol yada ragbi oynar mısın?
|
|
|
Do you want anything to eat? öğrenmeye başla
|
|
Yiyecek bir şey istiyor musun?
|
|
|
Do your homework right away. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Does he go to school by bus? öğrenmeye başla
|
|
O, otobüsle okula gider mi?
|
|
|
Does that price include tax? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Does this cap belong to you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Does Tom always carry a gun? öğrenmeye başla
|
|
Tom her zaman bir silah taşır mı?
|
|
|
Dogs see in black and white. öğrenmeye başla
|
|
Köpekler siyah ve beyaz olarak görür.
|
|
|
Don't be a back-seat driver. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't be late for the train. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't bother to call on him. öğrenmeye başla
|
|
Onu aramak için zahmet etmeyin.
|
|
|
Don't expect too much of me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't fail to lock the door. öğrenmeye başla
|
|
Kapıyı kilitlemeyi ihmal etmeyin.
|
|
|
Don't forget to write to me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't forget to write to us. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't lean against the wall. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't leave it up to chance. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't leave the window open. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't let go. Hold on tight. öğrenmeye başla
|
|
Gitmesine izin vermeyin. Sıkı tutun.
|
|
|
Don't look down on the poor. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't lose confidence, Mike. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't meddle in his affairs. öğrenmeye başla
|
|
Onun işlerine karışmayın.
|
|
|
Don't run across the street. öğrenmeye başla
|
|
Caddeyi koşarak geçmeyin.
|
|
|
Don't speak so fast, please. öğrenmeye başla
|
|
Çok hızlı konuşma, lütfen.
|
|
|
Don't talk in the classroom. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Don't treat me like a child. öğrenmeye başla
|
|
Bana bir çocuk gibi davranma.
|
|
|
Don't use all the hot water. öğrenmeye başla
|
|
Sıcak suyun tümünü kullanma.
|
|
|
Don't walk alone after dark. öğrenmeye başla
|
|
Karanlıktan sonra yalnız yürüme.
|
|
|
Don't worry. You'll make it. öğrenmeye başla
|
|
Endişelenmeyin. Onu yaparsınız.
|
|
|
Dorothy isn't in the office. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Each congressman could vote. öğrenmeye başla
|
|
Her kongre üyesi oy verebildi.
|
|
|
Each member was called upon. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Each time I tried, I failed. öğrenmeye başla
|
|
Denediğim her sefer başarısız oldum.
|
|
|
Economy cars save you money. öğrenmeye başla
|
|
Ekonomi araba size tasarruf sağlar.
|
|
|
Eisenhower kept his promise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
English is spoken in Canada. öğrenmeye başla
|
|
Kanada'da İngilizce konuşulur.
|
|
|
Everybody desires happiness. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Everybody is busy except me. öğrenmeye başla
|
|
Benim dışında herkes meşgul.
|
|
|
Everybody is relying on you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Everybody looks up to Henry. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Everybody wants to be happy. öğrenmeye başla
|
|
Herkes mutlu olmak istiyor.
|
|
|
Everyone ate the same thing. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Everyone is friendly to her. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Everything is all right now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Everything's going to be OK. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Excuse me. What's your name? öğrenmeye başla
|
|
Affedersiniz. Adınız nedir?
|
|
|
Explain it once more, Jerry. öğrenmeye başla
|
|
Onu bir kez daha açıkla, Jerry.
|
|
|
Face adversity with courage. öğrenmeye başla
|
|
Güçlüklerle cesaretle yüzleş.
|
|
|
Few students can read Latin. öğrenmeye başla
|
|
Birkaç öğrenci Latince okuyabilir.
|
|
|
Finally, he lost his temper. öğrenmeye başla
|
|
Sonunda, o, kontrolünü kaybetti.
|
|
|
Finding her office was easy. öğrenmeye başla
|
|
Onun ofisini bulmak kolaydı.
|
|
|
Finding her office was easy. öğrenmeye başla
|
|
Onun bürosunu bulmak kolaydı.
|
|
|
Food is fuel for our bodies. öğrenmeye başla
|
|
Gıda vücudumuz için yakıttır.
|
|
|
Food shipments were blocked. öğrenmeye başla
|
|
Gıda sevkiyatı bloke edildi.
|
|
|
Forget about that right now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
France is in western Europe. öğrenmeye başla
|
|
Fransa, Batı Avrupa'dadır.
|
|
|
Fred is always telling lies. öğrenmeye başla
|
|
Fred her zaman yalan söylüyor.
|
|
|
Fred's house has five rooms. öğrenmeye başla
|
|
Fred'in evinde beş oda bulunmaktadır.
|
|
|
Fred's house has five rooms. öğrenmeye başla
|
|
Fred'in evinin beş odası var.
|
|
|
Fresh fruit is good for you. öğrenmeye başla
|
|
Taze meyve, sizin için iyidir.
|
|
|
Gamblers enjoy taking risks. öğrenmeye başla
|
|
Kumarbazlar risk almayı severler.
|
|
|
General Braddock was killed. öğrenmeye başla
|
|
Genel Braddock öldürüldü.
|
|
|
Get me the scissors, please. öğrenmeye başla
|
|
Bana makası getir, lütfen.
|
|
|
Get out of here immediately! öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Get up early in the morning. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Get your friend to help you. öğrenmeye başla
|
|
Arkadaşın sana yardım etsin.
|
|
|
Give it to whoever needs it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Give it to whoever wants it. öğrenmeye başla
|
|
Onu her kim isterse ona ver.
|
|
|
Give me a copy of this book. öğrenmeye başla
|
|
Bu kitabın bir kopyasını bana verin.
|
|
|
Give me a little more water. öğrenmeye başla
|
|
Bana biraz daha su verin.
|
|
|
Give me the main points now. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi bana ana konulardan bahsedin.
|
|
|
Give me two pieces of chalk. öğrenmeye başla
|
|
Bana iki parça tebeşir ver.
|
|
|
Give my love to your family. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Gold is heavier than silver. öğrenmeye başla
|
|
Altın gümüşten daha ağırdır.
|
|
|
Grant took 14,000 prisoners. öğrenmeye başla
|
|
Grant, 14.000 tutsak aldı.
|
|
|
Grant was extremely popular. öğrenmeye başla
|
|
Grant son derece popüler oldu.
|
|
|
Greek is difficult to learn. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Half of the melon was eaten. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Hamilton did not like Adams. öğrenmeye başla
|
|
Hamilton, Adams'tan hoşlanmadı.
|
|
|
Hanako likes cake very much. öğrenmeye başla
|
|
Hanako keki çok fazla seviyor.
|
|
|
Has all the coke been drunk? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Has Ken left Japan for good? öğrenmeye başla
|
|
Ken Japonya'dan geri dönmemek üzere mi ayrıldı?
|
|
|
Has she ever fallen in love? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have a look at that picture. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have a nice summer vacation. öğrenmeye başla
|
|
Güzel bir Yaz tatili geçirmeni dilerim.
|
|
|
Have there been any changes? öğrenmeye başla
|
|
Herhangi bir değişiklik var mı?
|
|
|
Have there been any changes? öğrenmeye başla
|
|
Herhangi bir değişiklik oldu mu?
|
|
|
Have they ever come on time? öğrenmeye başla
|
|
Onlar hiç zamanında geldiler mi?
|
|
|
Have you checked the engine? öğrenmeye başla
|
|
Motoru kontrol ettiniz mi?
|
|
|
Have you done your homework? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever been to India? öğrenmeye başla
|
|
Hiç Hindistan'da bulundunuz mu?
|
|
|
Have you ever been to Japan? öğrenmeye başla
|
|
Hiç Japonya'da bulundunuz mu?
|
|
|
Have you ever been to Nikko? öğrenmeye başla
|
|
Hiç Nikko'da bulundun mu?
|
|
|
Have you ever been to Tokyo? öğrenmeye başla
|
|
Hiç Tokyo'da bulundun mu?
|
|
|
Have you ever broken a bone? öğrenmeye başla
|
|
Sen hiç bir kemik kırdın mı?
|
|
|
Have you ever donated blood? öğrenmeye başla
|
|
Sen hiç kan bağışladın mı?
|
|
|
Have you ever gone to Paris? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you ever seen a cuckoo? öğrenmeye başla
|
|
Şu ana kadar bir guguk kuşu gördün mü?
|
|
|
Have you ever visited Kyoto? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Are you finished with your work? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you heard from Freddie? öğrenmeye başla
|
|
Freddie'den haberin var mı?
|
|
|
Have you heard the news yet? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Have you read this book yet? öğrenmeye başla
|
|
Bu kitabı henüz okudun mu?
|
|
|
Have you read today's paper? öğrenmeye başla
|
|
Bugünün gazetesini okudun mu?
|
|
|
Have you washed the car yet? öğrenmeye başla
|
|
Arabayı henüz yıkadın mı?
|
|
|
Haven't you had your dinner? öğrenmeye başla
|
|
Akşam yemeğini yemedin mi?
|
|
|
He absconded with the money. öğrenmeye başla
|
|
O, para ile birlikte kaçtı.
|
|
|
He accepted gifts from them. öğrenmeye başla
|
|
O, onlardan hediyeler kabul etti.
|
|
|
He accomplished his mission. öğrenmeye başla
|
|
O görevini yerine getirdi.
|
|
|
He always wears blue shirts. öğrenmeye başla
|
|
O her zaman mavi gömlek giyer.
|
|
|
He arrived after I had left. öğrenmeye başla
|
|
Ben ayrıldıktan sonra o geldi
|
|
|
He arrived the day she left. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
She asked him some questions. öğrenmeye başla
|
|
O, ona bazı sorular sordu.
|
|
|
He asked me what I expected. öğrenmeye başla
|
|
O, bana beklediğim şeyi sordu.
|
|
|
He asked me which way to go. öğrenmeye başla
|
|
Bana hangi yöne gideceğini sordu.
|
|
|
He attended many ceremonies. öğrenmeye başla
|
|
O birçok törenlere katıldı.
|
|
|
He banged the door in anger. öğrenmeye başla
|
|
O, öfkeyle kapıyı çarptı.
|
|
|
He became known as a doctor. öğrenmeye başla
|
|
O, bir doktor olarak tanındı.
|
|
|
He believes in Santa Clause. öğrenmeye başla
|
|
O, Noel Baba'ya inanıyor.
|
|
|
She brought him to our place. öğrenmeye başla
|
|
O, onu bizim yerimize getirdi.
|
|
|
He calls her up every night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He came a little after noon. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He came home exactly at ten. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He came to school very late. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He can pull strings for you. öğrenmeye başla
|
|
O, senin için torpil yapabilir.
|
|
|
He can't speak much English. öğrenmeye başla
|
|
O, fazla İngilizce konuşamaz.
|
|
|
He carried the box upstairs. öğrenmeye başla
|
|
O, kutuyu üst kata taşıdı.
|
|
|
He changed school last year. öğrenmeye başla
|
|
O geçen yıl okul değiştirdi.
|
|
|
He claims that he is honest. öğrenmeye başla
|
|
O, dürüst olduğunu iddia ediyor.
|
|
|
He cleared the roof of snow. öğrenmeye başla
|
|
O, çatının karını temizledi.
|
|
|
He closed the door suddenly. öğrenmeye başla
|
|
O, birden kapıyı kapattı.
|
|
|
He composes beautiful poems. öğrenmeye başla
|
|
O, güzel şiirler besteler.
|
|
|
He considered himself lucky. öğrenmeye başla
|
|
O kendini şanslı addetti.
|
|
|
He could make nothing of it. öğrenmeye başla
|
|
O, onunla ilgili bir şey yapamadı.
|
|
|
He could not breathe deeply. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He decided to give it a try. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He did a very foolish thing. öğrenmeye başla
|
|
O, çok aptalca bir şey yaptı.
|
|
|
He did his best to help her. öğrenmeye başla
|
|
Ona yardım etmek için elinden geleni yaptı.
|
|
|
He did his best to the last. öğrenmeye başla
|
|
O, sonuna kadar elinden geleni yaptı.
|
|
|
He did his best, but failed. öğrenmeye başla
|
|
O, elinden geleni yaptı, ancak başarısız oldu.
|
|
|
He did not buy it after all. öğrenmeye başla
|
|
Beklenin tersine onu almadı.
|
|
|
He did not know what to say. öğrenmeye başla
|
|
O, ne diyeceğini bilmiyordu.
|
|
|
He did not know where to go. öğrenmeye başla
|
|
Nereye gideceğini bilmiyordu.
|
|
|
He didn't care for swimming. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He didn't explain it at all. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He didn't like her at first. öğrenmeye başla
|
|
O ilk defa ondan hoşlanmadı.
|
|
|
He didn't reveal his secret. öğrenmeye başla
|
|
O, onun sırrını açığa çıkarmadı.
|
|
|
He didn't turn up after all. öğrenmeye başla
|
|
Beklenenin tersine dönmedi.
|
|
|
He died from lack of oxygen. öğrenmeye başla
|
|
Oksijen yetersizliğinden öldü.
|
|
|
He died of cancer last year. öğrenmeye başla
|
|
O, geçen yıl kanserden öldü.
|
|
|
He does not have to do this. öğrenmeye başla
|
|
O, bunu yapmak zorunda değildir.
|
|
|
He does not watch TV at all. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He doesn't always come late. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He doesn't have any friends. öğrenmeye başla
|
|
Onun hiç arkadaşı yoktur.
|
|
|
He drives a car, doesn't he? öğrenmeye başla
|
|
O, bir araba sürer, değil mi?
|
|
|
He drove slowly up the hill. öğrenmeye başla
|
|
O, tepeye doğru yavaşça sürdü.
|
|
|
He dug a hole in the garden. öğrenmeye başla
|
|
O, bahçede bir çukur kazdı.
|
|
|
He enjoyed playing baseball. öğrenmeye başla
|
|
O, beyzbol oynamaktan zevk aldı.
|
|
|
He exhausted all his energy. öğrenmeye başla
|
|
O bütün enerjisini tüketti.
|
|
|
He explained the rule to me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He failed the entrance exam. öğrenmeye başla
|
|
O, giriş sınavında başarısız oldu.
|
|
|
He felt himself growing old. öğrenmeye başla
|
|
O, yaşlandığını hissetti.
|
|
|
He finished school in March. öğrenmeye başla
|
|
O, Mart ayında okulu bitirdi.
|
|
|
He flew a kite with his son. öğrenmeye başla
|
|
O, oğluyla birlikte bir uçurtma uçurdu.
|
|
|
He gave three wrong answers. öğrenmeye başla
|
|
O, üç yanlış cevap verdi.
|
|
|
He goes there now and again. öğrenmeye başla
|
|
O, arada sırada oraya gider.
|
|
|
He got a loan from the bank. öğrenmeye başla
|
|
O, bankadan bir kredi aldı.
|
|
|
He got an easy English book. öğrenmeye başla
|
|
O, kolay bir İngilizce kitabı aldı.
|
|
|
He got engaged to my cousin. öğrenmeye başla
|
|
O, benim kuzenimle nişanlandı.
|
|
|
He got sick during the trip. öğrenmeye başla
|
|
O, yolculuk sırasında hastalandı.
|
|
|
He got the book for nothing. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He grabbed me by the collar. öğrenmeye başla
|
|
O, beni yakamdan yakaladı.
|
|
|
He had access to the papers. öğrenmeye başla
|
|
Onun belgelere erişim hakkı vardı.
|
|
|
He had barely enough to eat. öğrenmeye başla
|
|
Neredeyse onun yeterli yiyeceği yoktu.
|
|
|
He had no friend to talk to. öğrenmeye başla
|
|
Onun konuşacak arkadaşı yoktu.
|
|
|
He had the table to himself. öğrenmeye başla
|
|
O, masayı kendine ayırdı.
|
|
|
He had to leave the village. öğrenmeye başla
|
|
O, köyü terk etmek zorunda kaldı.
|
|
|
He had to pay his own debts. öğrenmeye başla
|
|
O, kendi borçlarını ödemek zorunda kaldı.
|
|
|
He had to think for himself. öğrenmeye başla
|
|
O, kendisi için düşünmek zorunda kaldı.
|
|
|
He hardly ever opens a book. öğrenmeye başla
|
|
O, neredeyse hiç kitap açmaz.
|
|
|
He has a good school record. öğrenmeye başla
|
|
Onun iyi bir okul kaydı var.
|
|
|
He has a grudge against you. öğrenmeye başla
|
|
Onun size karşı bir kini var.
|
|
|
He has a pension to live on. öğrenmeye başla
|
|
Geçimini sağlamak için bir emekli maaşı var.
|
|
|
She has a strong personality. öğrenmeye başla
|
|
Onun güçlü bir kişiliği vardır.
|
|
|
He has a strong personality. öğrenmeye başla
|
|
O, güçlü bir kişiliğe sahiptir.
|
|
|
He has been sick for a week. öğrenmeye başla
|
|
O bir hafta boyunca hastadır.
|
|
|
He got through with his work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He has hit upon a good idea. öğrenmeye başla
|
|
Aklına iyi bir fikir geldi.
|
|
|
He has more books than I do. öğrenmeye başla
|
|
O, benim sahip olduğumdan daha çok kitaba sahiptir.
|
|
|
He has no family to support. öğrenmeye başla
|
|
Onu destekleyecek bir ailesi yok.
|
|
|
He has one dog and six cats. öğrenmeye başla
|
|
Onun bir köpeği ve altı kedisi var.
|
|
|
He has only to ask for help. öğrenmeye başla
|
|
O, sadece yardım istemek zorunda.
|
|
|
He hasn't read the book yet. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He helped me do my homework. öğrenmeye başla
|
|
Ev ödevimi yapmam için bana yardım etti.
|
|
|
He is a bit like his father. öğrenmeye başla
|
|
O, biraz babasına benzer.
|
|
|
He is a novelist and artist. öğrenmeye başla
|
|
O bir yazar ve sanatçıdır.
|
|
|
He is a promising young man. öğrenmeye başla
|
|
O, umut verici genç bir adamdır.
|
|
|
He is a very careful driver. öğrenmeye başla
|
|
O çok dikkatli bir sürücüdür.
|
|
|
He is a very selfish person. öğrenmeye başla
|
|
O, çok bencil bir kişidir.
|
|
|
He is a waiter and an actor. öğrenmeye başla
|
|
O bir garson ve bir aktördür.
|
|
|
He is almost always at home. öğrenmeye başla
|
|
O, hemen hemen her zaman evdedir.
|
|
|
He is always friendly to me. öğrenmeye başla
|
|
O, her zaman bana karşı cana yakındır.
|
|
|
He is always late for class. öğrenmeye başla
|
|
O, zaman sınıfa geç kalır.
|
|
|
He is always short of money. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is an authority on China. öğrenmeye başla
|
|
O, Çin'de bir otoritedir.
|
|
|
He is an old friend of mine. öğrenmeye başla
|
|
O benim eski bir arkadaşım.
|
|
|
He is an unmanageable child. öğrenmeye başla
|
|
O, ele avuca sığmayan bir çocuk.
|
|
|
He is as tall as his father. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is as tall as my brother. öğrenmeye başla
|
|
O, benim erkek kardeşim kadar uzundur.
|
|
|
He is being very kind today. öğrenmeye başla
|
|
O bugün çok nazikleşiyor.
|
|
|
He is busy learning English. öğrenmeye başla
|
|
O, İngilizce öğrenmekle meşgul.
|
|
|
He is busy with job hunting. öğrenmeye başla
|
|
O, iş aramakla meşguldür.
|
|
|
He is clumsy with his hands. öğrenmeye başla
|
|
O elleriyle beceriksizdir
|
|
|
He is digging his own grave. öğrenmeye başla
|
|
O, kendi mezarını kazıyor.
|
|
|
He is doing it with my help. öğrenmeye başla
|
|
O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
|
|
|
He is entirely in the wrong. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is every bit a gentlemen. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is famous as a scientist. öğrenmeye başla
|
|
O, bir bilim adamı olarak ünlüdür.
|
|
|
He is far from being honest. öğrenmeye başla
|
|
O, dürüst olmaktan uzaktır.
|
|
|
He is glad to hear the news. öğrenmeye başla
|
|
O, haberi duyduğuna memnun.
|
|
|
He is good at taking photos. öğrenmeye başla
|
|
O, fotoğraf çekmede iyidir.
|
|
|
He is in high spirits today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün onun morali yüksek.
|
|
|
He is in his early thirties. öğrenmeye başla
|
|
O, otuzlu yaşların başlarındadır.
|
|
|
He is in his early twenties. öğrenmeye başla
|
|
O, yirmili yaşlarının başındadır.
|
|
|
He is innocent of the crime. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is jealous of her talent. öğrenmeye başla
|
|
O, onun yeteneğini kıskanıyor.
|
|
|
He is just pulling your leg. öğrenmeye başla
|
|
O, sadece seninle şaka yapıyor.
|
|
|
He is known as a great poet. öğrenmeye başla
|
|
O, büyük bir şair olarak bilinmektedir.
|
|
|
He is leaving in three days. öğrenmeye başla
|
|
O, üç gün içinde ayrılıyor.
|
|
|
He is likely to arrive soon. öğrenmeye başla
|
|
O, muhtemelen yakında gelecektir.
|
|
|
He is looking forward to it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is much taller than I am. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is no better than a baby. öğrenmeye başla
|
|
O bir çocukla hemen hemen aynı.
|
|
|
He is no longer in business. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He doesn't live here anymore. öğrenmeye başla
|
|
O, artık burada yaşamıyor.
|
|
|
He is no match for his wife. öğrenmeye başla
|
|
O, karısının dengi değil.
|
|
|
He is not equal to the task. öğrenmeye başla
|
|
O, görev için yeterli değildir.
|
|
|
He is not likely to succeed. öğrenmeye başla
|
|
O, muhtemelen başarılı olmayacak.
|
|
|
He is not much of an artist. öğrenmeye başla
|
|
O, çok iyi bir sanatçı değil.
|
|
|
He is not very good company. öğrenmeye başla
|
|
O, çok iyi bir arkadaş değildir.
|
|
|
He is nothing but a student. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is often late for school. öğrenmeye başla
|
|
O, sık sık okula geç kalır.
|
|
|
He is on the point of death. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is pleased with his work. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is pleased with the plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is proficient in English. öğrenmeye başla
|
|
O, İngilizcede yeterlidir.
|
|
|
He is rarely in a good mood. öğrenmeye başla
|
|
O, nadiren iyi bir ruh hali içindedir.
|
|
|
He is rather hard to please. öğrenmeye başla
|
|
Onu mutlu etmek oldukça zordur.
|
|
|
He is related to the family. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is respected by everybody. öğrenmeye başla
|
|
Ona herkes tarafından saygı duyulur.
|
|
|
He is roasting coffee beans. öğrenmeye başla
|
|
O, kahve çekirdeklerini kavuruyor.
|
|
|
He is standing on the stage. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is staying with his aunt. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is still very much alive. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is suffering from a cold. öğrenmeye başla
|
|
O, soğuk algınlığından çekiyor.
|
|
|
He is sure to come tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
O, kesinlikle yarın gelecek.
|
|
|
He is sure to pass the exam. öğrenmeye başla
|
|
O, sınavı geçeceğinden emin.
|
|
|
He is swimming in the river. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He is tall and looks strong. öğrenmeye başla
|
|
O uzun boyludur ve güçlü görünüyor.
|
|
|
She is terrified of the dark. öğrenmeye başla
|
|
O karanlıktan çok korkar.
|
|
|
He is unfit to be a teacher. öğrenmeye başla
|
|
O, bir öğretmen olmak için uygun değil.
|
|
|
He joined the baseball club. öğrenmeye başla
|
|
O, beyzbol Kulübüne katıldı.
|
|
|
He joined the opposing team. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He keeps a diary in English. öğrenmeye başla
|
|
O, İngilizce bir günlük tutar.
|
|
|
He kept silent all day long. öğrenmeye başla
|
|
O, gün boyu sessiz kaldı.
|
|
|
He kept walking all the day. öğrenmeye başla
|
|
O, bütün gün yürümeye devam etti.
|
|
|
He kicked in a lot of money. öğrenmeye başla
|
|
O, çok miktarda para bağışladı.
|
|
|
He left here a few days ago. öğrenmeye başla
|
|
O, birkaç gün önce buradan ayrıldı.
|
|
|
He left the box unprotected. öğrenmeye başla
|
|
O kutuyu korumasız bıraktı.
|
|
|
He left the last page blank. öğrenmeye başla
|
|
O, son sayfayı boş bıraktı.
|
|
|
He likes baseball very much. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He likes to read newspapers. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He lit a candle in the dark. öğrenmeye başla
|
|
O, karanlıkta bir mum yaktı.
|
|
|
He lived here ten years ago. öğrenmeye başla
|
|
O, on yıl önce burada yaşadı.
|
|
|
He lives from hand to mouth. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He looked at me in surprise. öğrenmeye başla
|
|
O, şaşkınlıkla bana baktı.
|
|
|
She looked up at the ceiling. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He looks like an honest man. öğrenmeye başla
|
|
O, dürüst bir adam gibi görünüyor.
|
|
|
He looks tired this evening. öğrenmeye başla
|
|
O, bu akşam yorgun görünüyor.
|
|
|
He lost control of his legs. öğrenmeye başla
|
|
O, bacaklarının kontrolünü kaybetti.
|
|
|
He lost everything he owned. öğrenmeye başla
|
|
O, sahip olduğu her şeyi kaybetti.
|
|
|
He lost his way in the snow. öğrenmeye başla
|
|
O, karda yolunu kaybetti.
|
|
|
He lost two sons in the war. öğrenmeye başla
|
|
O, iki oğlunu savaşta kaybetti.
|
|
|
He made fun of me in public. öğrenmeye başla
|
|
O, herkesin içinde benimle alay etti.
|
|
|
He made his way to the room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He made several corrections. öğrenmeye başla
|
|
O, birkaç düzeltme yaptı.
|
|
|
He made up his mind quickly. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He may be on the next train. öğrenmeye başla
|
|
O, bir sonraki trende olabilir.
|
|
|
He may have read the letter. öğrenmeye başla
|
|
O, mektubu okumuş olabilir.
|
|
|
He met Sam purely by chance. öğrenmeye başla
|
|
O, tamamen şans eseri Sam ile karşılaştı.
|
|
|
He might be our new teacher. öğrenmeye başla
|
|
O bizim yeni öğretmenimiz olabilir.
|
|
|
He mistook me for my mother. öğrenmeye başla
|
|
O, beni annemle karıştırdı.
|
|
|
He must have been home then. öğrenmeye başla
|
|
O, o zaman evde olmalıydı.
|
|
|
He needs something to drink. öğrenmeye başla
|
|
İçecek bir şeye ihtiyacı var.
|
|
|
He often makes people angry. öğrenmeye başla
|
|
O sık sık insanları kızdırır.
|
|
|
He painted the ceiling blue. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He picked out the best book. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He plays baseball every day. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He prefers French to German. öğrenmeye başla
|
|
O, Fransızcayı Almancaya tercih eder.
|
|
|
She pretended not to hear me. öğrenmeye başla
|
|
O beni duymamış gibi davrandı.
|
|
|
He pretended to be a doctor. öğrenmeye başla
|
|
O, bir doktor gibi davrandı.
|
|
|
He pretended to be sleeping. öğrenmeye başla
|
|
O, uyuyor gibi yapıyordu.
|
|
|
He put a cover over his car. öğrenmeye başla
|
|
O, arabasının üzerine bir örtü koydu.
|
|
|
He put his affairs in order. öğrenmeye başla
|
|
O, işlerini sıraya koydu.
|
|
|
He put his money in the box. öğrenmeye başla
|
|
O, parasını kutuya koydu.
|
|
|
He put the box on the table. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He ran like a scared rabbit. öğrenmeye başla
|
|
O, korkmuş bir tavşan gibi koştu.
|
|
|
He reached out for the book. öğrenmeye başla
|
|
O, kitabı almak için uzandı.
|
|
|
He read this book yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He really likes music a lot. öğrenmeye başla
|
|
O, müziği gerçekten çok sever.
|
|
|
He really wants to meet you. öğrenmeye başla
|
|
O gerçekten seninle tanışmak istiyor.
|
|
|
He received a lot of praise. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
He repaired my watch for me. öğrenmeye başla
|
|
O benim için saatimi tamir etti.
|
|
|
She repeated her name slowly. öğrenmeye başla
|
|
Yavaşça adını tekrarladı.
|
|
|
He runs a company in Meguro. öğrenmeye başla
|
|
O, Meguro'da bir şirket işletir.
|
|
|
He rushed out of the office. öğrenmeye başla
|
|
O ofisten dışarı fırladı.
|
|
|
He said he didn't like this. öğrenmeye başla
|
|
O, bundan hoşlanmadığını söyledi.
|
|
|
bir tarafından ezildi. She was run over by the car. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
gerçek bir güzelliktir. His sister is a real beauty. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
seçeneği destekliyorum. I am in favor of the option. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
geçen ay ondan haber aldım. I heard from him last month. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I live in this neighborhood. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu mahallede yaşarım.
|
|
|
I located the town on a map. öğrenmeye başla
|
|
Ben kasabayı harita üzerinde belirledim.
|
|
|
I looked into the next room. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I lost my way in the forest. öğrenmeye başla
|
|
Ormanda yolumu kaybettim.
|
|
|
I lost the book you lent me. öğrenmeye başla
|
|
Bana ödünç verdiğin kitabı kaybettim.
|
|
|
I love her and she loves me. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu seviyorum ve o beni seviyor.
|
|
|
I made an apple pie for you. öğrenmeye başla
|
|
Senin için elmalı turta yaptım.
|
|
|
I made him go there at once. öğrenmeye başla
|
|
Onu derhal oraya gönderdim.
|
|
|
I made that dress by myself. öğrenmeye başla
|
|
O elbiseyi kendim yaptım.
|
|
|
I met my teacher on the way. öğrenmeye başla
|
|
Yolda öğretmenime rastladım.
|
|
|
I met nobody on my way home. öğrenmeye başla
|
|
Evime giderken kimseye rastlamadım.
|
|
|
I met the president himself. öğrenmeye başla
|
|
Ben başkanın kendisiyle buluştum.
|
|
|
I met the principal himself. öğrenmeye başla
|
|
Müdürün kendisiyle görüştüm.
|
|
|
I met your father yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I might as well leave today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün gitmemem için bir neden yok.
|
|
|
I mistook him for Mr. Brown. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I must have my car repaired. öğrenmeye başla
|
|
Arabamı tamir ettirmeliyim.
|
|
|
I must help her at any cost. öğrenmeye başla
|
|
Ben, ne pahasına olursa olsun ona yardım etmeliyim.
|
|
|
I must leave early tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
Yarın erken ayrılmalıyım.
|
|
|
I must make up for the loss. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I must prepare for the exam. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I need a bag to carry it in. öğrenmeye başla
|
|
Onu taşımak için bir çantaya ihtiyacım var.
|
|
|
I need someone to talk with. öğrenmeye başla
|
|
Konuşmak için birine ihtiyacım var.
|
|
|
I need to get some shut eye. öğrenmeye başla
|
|
Biraz kestirmeye ihtiyacım var.
|
|
|
I need to search for my pen. öğrenmeye başla
|
|
Dolma kalemimi aramalıyım.
|
|
|
I never get sick of dancing. öğrenmeye başla
|
|
Ben asla dans etmekten usanmam.
|
|
|
I noticed her hands shaking. öğrenmeye başla
|
|
Onun ellerinin titrediğini farkettim.
|
|
|
I often go to the bookstore. öğrenmeye başla
|
|
Ben sık sık kitapçıya giderim.
|
|
|
I often have ear infections. öğrenmeye başla
|
|
Sık sık kulak enfeksiyonu geçiriyorum.
|
|
|
I only took a bite of bread. öğrenmeye başla
|
|
Ben sadece bir lokma ekmek aldım.
|
|
|
I painted a picture for you. öğrenmeye başla
|
|
Senin için bir resim yaptım.
|
|
|
I parked my car by the gate. öğrenmeye başla
|
|
Arabamı kapının yanına park ettim.
|
|
|
I plan to break up with her. öğrenmeye başla
|
|
Ondan ayrılmayı planlıyorum.
|
|
|
I plan to play a flute solo. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir flüt solo çalmayı düşünüyorum.
|
|
|
I plan to see him on Monday. öğrenmeye başla
|
|
Onu Pazartesi günü görmeyi planlıyorum.
|
|
|
I plan to stay there a week. öğrenmeye başla
|
|
Orada bir hafta kalmayı planlıyorum.
|
|
|
I play tennis an hour a day. öğrenmeye başla
|
|
Günde bir saat tenis oynarım.
|
|
|
I prefer reading to writing. öğrenmeye başla
|
|
Okumayı yazmaya tercih ederim.
|
|
|
I prefer soccer to baseball. öğrenmeye başla
|
|
Futbolu beyzbola tercih ederim.
|
|
|
I prefer swimming to skiing. öğrenmeye başla
|
|
Yüzmeyi kaymaya tercih ederim.
|
|
|
I prefer swimming to skiing. öğrenmeye başla
|
|
Yüzmeyi kayak yapmaya tercih ederim.
|
|
|
I prefer tennis to baseball. öğrenmeye başla
|
|
Tenisi beyzbola tercih ederim.
|
|
|
I prefer to do it on my own. öğrenmeye başla
|
|
Onu tek başıma yapmayı tercih ederim.
|
|
|
I promise you I'll help you. öğrenmeye başla
|
|
Ben sana, sana yardım edeceğime söz veriyorum.
|
|
|
I put my coat on inside out. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I quit smoking and drinking. öğrenmeye başla
|
|
Ben sigara ve içki içmekten vazgeçtim.
|
|
|
I ran as quickly as I could. öğrenmeye başla
|
|
Koşabildiğim kadar hızlı koştum.
|
|
|
I ran out and caught a taxi. öğrenmeye başla
|
|
Dışarı koştum ve bir taksiye bindim.
|
|
|
I received a good job offer. öğrenmeye başla
|
|
İyi bir iş teklifi aldım.
|
|
|
I regret becoming a teacher. öğrenmeye başla
|
|
Bir öğretmen olduğuma pişmanım.
|
|
|
I regret missing the speech. öğrenmeye başla
|
|
Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.
|
|
|
I remember locking the door. öğrenmeye başla
|
|
Kapıyı kilitlediğimi hatırlıyorum.
|
|
|
I remember reading the book. öğrenmeye başla
|
|
Kitabı okuduğumu hatırlıyorum.
|
|
|
I rent a car from my friend. öğrenmeye başla
|
|
Ben arkadaşımdan bir araba kiraladım.
|
|
|
I rode fifty miles that day. öğrenmeye başla
|
|
Ben o gün elli mil sürdüm.
|
|
|
I rode in a hot air balloon. öğrenmeye başla
|
|
Sıcak hava balonuna bindim.
|
|
|
I saw a girl with long hair. öğrenmeye başla
|
|
Ben uzun saçlı bir kız gördüm.
|
|
|
I saw a strange woman there. öğrenmeye başla
|
|
Orada tuhaf bir kadın gördüm.
|
|
|
I saw her for the last time. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I saw him crossing the road. öğrenmeye başla
|
|
Onun yolu geçtiğini gördüm.
|
|
|
I saw Jessie standing there. öğrenmeye başla
|
|
Jessie'nin orada durduğunu gördüm.
|
|
|
I scarcely believed my eyes. öğrenmeye başla
|
|
Ben gözlerime güçlükle inandım.
|
|
|
I scarcely believed my eyes. öğrenmeye başla
|
|
Neredeyse gözlerime inanamıyordum.
|
|
|
I seldom eat dairy products. öğrenmeye başla
|
|
Ben nadiren süt ürünleri tüketirim.
|
|
|
I sensed what was happening. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I shook my head a few times. öğrenmeye başla
|
|
Kafamı birkaç kez salladım.
|
|
|
I should not have said that. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I shouldn't have kissed Tom. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I shouldn't have logged off. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I showered before breakfast. öğrenmeye başla
|
|
Kahvaltıdan önce duş aldım.
|
|
|
I solved the problem easily. öğrenmeye başla
|
|
Problemi kolayca hallettim.
|
|
|
I spent hours reading books. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I spent hours reading books. öğrenmeye başla
|
|
Kitapları okurken saatler harcadım.
|
|
|
I spoke to him by telephone. öğrenmeye başla
|
|
Onunla telefonda konuştum.
|
|
|
I started sailing last year. öğrenmeye başla
|
|
Ben geçen yıl yelken açmaya başladım.
|
|
|
I stayed at home last night. öğrenmeye başla
|
|
Ben dün gece evde kaldım.
|
|
|
I stood with my arms folded. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I stopped and gazed at them. öğrenmeye başla
|
|
Ben durdum ve onlara baktım.
|
|
|
I take a walk every morning. öğrenmeye başla
|
|
Her sabah yürüyüşe çıkarım.
|
|
|
I talked to her for an hour. öğrenmeye başla
|
|
Bir saat boyunca onunla konuştum.
|
|
|
I talked to him after class. öğrenmeye başla
|
|
Ben, dersten sonra onunla konuştum.
|
|
|
I thanked Mary for her help. öğrenmeye başla
|
|
Mary'ye yardımı için teşekkür ettim.
|
|
|
I thanked Mary for her help. öğrenmeye başla
|
|
Ben yardımı için Mary'ye teşekkür ettim.
|
|
|
I think he is a good driver. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun iyi bir sürücü olduğunu düşünüyorum.
|
|
|
I think he will do his best. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım o elinden geleni yapacaktır.
|
|
|
I think he's a great writer. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım o büyük bir yazar.
|
|
|
I think his novel is boring. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım onun romanı sıkıcı.
|
|
|
I think I hurt his feelings. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım onun duygularını incittim.
|
|
|
I think I've lost my ticket. öğrenmeye başla
|
|
Sanırım biletimi kaybettim.
|
|
|
I think I've met you before. öğrenmeye başla
|
|
Seninle daha önce karşılaştığımı düşünüyorum.
|
|
|
I think it's getting warmer. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I think of you all the time. öğrenmeye başla
|
|
Sürekli seni düşünüyorum.
|
|
|
I think Tom is going to win. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I thought he was my brother. öğrenmeye başla
|
|
Onun benim kardeşim olduğunu düşündüm.
|
|
|
I thought that he was angry. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun kızgın olduğunu düşündüm.
|
|
|
I thought that Tom was kind. öğrenmeye başla
|
|
Tom'un nazik olduğunu sandım.
|
|
|
I thought you were Japanese. öğrenmeye başla
|
|
Japon olduğunuzu düşünmüştüm.
|
|
|
I thought you wouldn't come. öğrenmeye başla
|
|
Senin gelmeyeceğini düşündüm.
|
|
|
I told them to study harder. öğrenmeye başla
|
|
Onlara daha çok çalışmalarını söyledim.
|
|
|
I took a cab to the station. öğrenmeye başla
|
|
İstasyona taksi ile gittim.
|
|
|
I took his name and address. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun adını ve adresini aldım.
|
|
|
I took over my father's job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I took the fact for granted. öğrenmeye başla
|
|
Gerçeği sorgulamadan kabul ettim.
|
|
|
I tried solving the problem. öğrenmeye başla
|
|
Ben sorunu halletmeye çalıştım.
|
|
|
I tried standing on my head. öğrenmeye başla
|
|
Başımın üstünde durmaya çalıştım.
|
|
|
I tried to keep from crying. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I tried to soothe the child. öğrenmeye başla
|
|
Ben çocuğu yatıştırmaya çalıştım.
|
|
|
I usually go to bed at nine. öğrenmeye başla
|
|
Genellikle dokuzda yatarım.
|
|
|
I usually go to bed at nine. öğrenmeye başla
|
|
Genellikle saat dokuzda yatmaya giderim.
|
|
|
I visit him every other day. öğrenmeye başla
|
|
Ben günaşırı onu ziyaret ederim.
|
|
|
I visited my father's grave. öğrenmeye başla
|
|
Babamın mezarını ziyaret ettim.
|
|
|
I want to buy a new bicycle. öğrenmeye başla
|
|
Yeni bir bisiklet almak istiyorum.
|
|
|
I want to go abroad someday. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir gün yurt dışına gitmek istiyorum.
|
|
|
I want to go over to France. öğrenmeye başla
|
|
Ben Fransa'ya gitmek istiyorum.
|
|
|
I want to keep my car there. öğrenmeye başla
|
|
Arabamı orada tutmak istiyorum.
|
|
|
I want to learn how to swim. öğrenmeye başla
|
|
Nasıl yüzüleceğini öğrenmek istiyorum.
|
|
|
I want to make a phone call. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir telefon görüşmesi yapmak istiyorum.
|
|
|
I want to ride a motorcycle. öğrenmeye başla
|
|
Bir motosiklete binmek istiyorum.
|
|
|
I want to see her very much. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu çok görmek istiyorum.
|
|
|
I want to see him very much. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu görmeyi çok istiyorum.
|
|
|
I want to see it for myself. öğrenmeye başla
|
|
Ben onu kendim için görmek istiyorum.
|
|
|
I want to stress this point. öğrenmeye başla
|
|
Bu konuyu vurgulamak istiyorum.
|
|
|
I want to visit South Korea. öğrenmeye başla
|
|
Güney Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.
|
|
|
I want you to do it at once. öğrenmeye başla
|
|
Ben senin derhal onu yapmanı istiyorum.
|
|
|
I want you to sing the song. öğrenmeye başla
|
|
Ben senin şarkıyı söylemeni istiyorum.
|
|
|
I wanted to become a doctor. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir doktor olmak istedim.
|
|
|
I warmed myself at the fire. öğrenmeye başla
|
|
Ben kendimi ateşte ısıttım.
|
|
|
I warmed myself in the bath. öğrenmeye başla
|
|
Ben banyoda kendimi ısıttım.
|
|
|
I warned him not to be late. öğrenmeye başla
|
|
Geç kalmaması için onu uyardım.
|
|
|
I was a little disappointed. öğrenmeye başla
|
|
Biraz hayal kırıklığına uğradım.
|
|
|
I was able to pass the exam. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was able to pass the test. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was absent from the party. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was amazed at his courage. öğrenmeye başla
|
|
Onun cesaretine şaşırdım.
|
|
|
I was amazed at the results. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was as cool as a cucumber. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir salatalık kadar serindim.
|
|
|
I was bored with his speech. öğrenmeye başla
|
|
Onun konuşmasından dolayı sıkıldım.
|
|
|
I was born in Kyoto in 1980. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was born in Osaka in 1977. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was born in Tokyo in 1968. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was born on April 3, 1950. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was here about a year ago. öğrenmeye başla
|
|
Ben, yaklaşık bir yıl önce buradaydım.
|
|
|
I was interviewed for a job. öğrenmeye başla
|
|
Bir iş için mülakat yapıldım.
|
|
|
I was late for the last bus. öğrenmeye başla
|
|
Son otobüs için geç kaldım.
|
|
|
I was miserable and unhappy. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was scolded by my teacher. öğrenmeye başla
|
|
Öğretmen tarafından azarlandım.
|
|
|
I was swimming in the river. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was tired, so I didn't go. öğrenmeye başla
|
|
Yorgundum bu yüzden gitmedim.
|
|
|
I was very scared of snakes. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I was very tired last night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I went climbing in the Alps. öğrenmeye başla
|
|
Alp'lerde tırmanmaya gittim.
|
|
|
I went fishing in the river. öğrenmeye başla
|
|
Nehirde balık tutmaya gittim.
|
|
|
I went to America last fall. öğrenmeye başla
|
|
Geçen Sonbaharda Amerika'ya gittim.
|
|
|
I went to the zoo yesterday. öğrenmeye başla
|
|
Dün hayvanat bahçesine gittim.
|
|
|
I went to Tokyo to see Tony. öğrenmeye başla
|
|
Ben Tony'yi görmek için Tokyo'ya gittim.
|
|
|
I went up to the front door. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I will do all I can for you. öğrenmeye başla
|
|
Senin için yapabileceğim her şeyi yapacağım.
|
|
|
I will do anything but that. öğrenmeye başla
|
|
Onun dışında bir şey yapacağım.
|
|
|
I will do anything but this. öğrenmeye başla
|
|
Bundan başka bir şey yapacağım.
|
|
|
I will do whatever you wish. öğrenmeye başla
|
|
Ne istersen onu yapacağım.
|
|
|
I will have to study harder. öğrenmeye başla
|
|
Daha çok çalışmak zorunda olacağım.
|
|
|
I will help you if possible. öğrenmeye başla
|
|
Mümkün olursa sana yardım ederim.
|
|
|
I will look into the matter. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I will never change my mind. öğrenmeye başla
|
|
Ben asla fikrimi değiştirmeyeceğim.
|
|
|
I will not attend the party. öğrenmeye başla
|
|
Ben partiye katılmayacağım.
|
|
|
I will not be free tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I will not see him any more. öğrenmeye başla
|
|
Artık onunla görüşmeyeceğim.
|
|
|
I will pay the money to you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I will show you the picture. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I will start after he comes. öğrenmeye başla
|
|
O geldikten sonra başlayacağım.
|
|
|
I will tell you about Japan. öğrenmeye başla
|
|
Sana Japonya'dan bahsedeceğim.
|
|
|
I will tell you if you wish. öğrenmeye başla
|
|
İsterseniz size söylerim.
|
|
|
I will try as hard as I can. öğrenmeye başla
|
|
Ben elimden geldiğince çok çabalayacağım.
|
|
|
I will visit Nara next week. öğrenmeye başla
|
|
Gelecek hafta Nara'yı ziyaret edeceğim.
|
|
|
I will wait until she comes. öğrenmeye başla
|
|
Ben o gelene kadar bekleyeceğim.
|
|
|
I will write to him at once. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wish I were a good singer. öğrenmeye başla
|
|
Keşke iyi bir şarkıcı olsam.
|
|
|
I wish I were a millionaire. öğrenmeye başla
|
|
Keşke bir milyoner olsam.
|
|
|
I wish you a Happy New Year. öğrenmeye başla
|
|
Size mutlu bir yeni yıl diliyorum.
|
|
|
I wish you had come with us. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wish you had told me that. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I wish you the best of luck. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I won't talk to him anymore. öğrenmeye başla
|
|
Artık onunla konuşmayacağım.
|
|
|
I won't work overtime today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün fazla mesai yapmayacağım.
|
|
|
I wonder if dinner is ready. öğrenmeye başla
|
|
Akşam yemeğinin hazır olup olmadığını merak ediyorum.
|
|
|
I wonder if it will be nice. öğrenmeye başla
|
|
Havanın güzel olup olmayacağını merak ediyorum.
|
|
|
I wonder what's on her mind. öğrenmeye başla
|
|
Onun aklında ne olduğunu merak ediyorum.
|
|
|
I wonder where he is hiding. öğrenmeye başla
|
|
Onun nerede saklandığını merak ediyorum.
|
|
|
I wonder why he is so angry. öğrenmeye başla
|
|
Onun niçin o kadar kızgın olduğunu merak ediyorum.
|
|
|
I work every day except Sunday. öğrenmeye başla
|
|
Pazar hariç her gün çalışırım.
|
|
|
I worked far into the night. öğrenmeye başla
|
|
Gece geç saatlere kadar çalıştım.
|
|
|
I worked hard day after day. öğrenmeye başla
|
|
Günden güne çok çalıştım.
|
|
|
I would do anything for you. öğrenmeye başla
|
|
Sizin için bir şey yapardım.
|
|
|
I would like to go home now. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi eve gitmek istiyorum.
|
|
|
I would like to go with you. öğrenmeye başla
|
|
Sizinle gitmek istiyorum.
|
|
|
I would rather stay at home. öğrenmeye başla
|
|
Evde kalmayı tercih ederim.
|
|
|
I wrote a letter in English. öğrenmeye başla
|
|
İngilizce bir mektup yazdım.
|
|
|
I wrote a letter last night. öğrenmeye başla
|
|
Dün gece bir mektup yazdım.
|
|
|
I'd like a room in the back. öğrenmeye başla
|
|
Arkada bir oda istiyorum.
|
|
|
I'd like something to drink. öğrenmeye başla
|
|
İçecek bir şey istiyorum.
|
|
|
I'd like to buy half a cake. öğrenmeye başla
|
|
Yarım kek almak istiyorum.
|
|
|
I'd like to change my image. öğrenmeye başla
|
|
Ben görüntümü değiştirmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to join your group. öğrenmeye başla
|
|
Gurubunuza katılmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to open an account. öğrenmeye başla
|
|
Bir hesap açmak istiyorum.
|
|
|
I'd like to see your father. öğrenmeye başla
|
|
Babanla görüşmek istiyorum.
|
|
|
I'd like to see your sister. öğrenmeye başla
|
|
Kardeşini görmek istiyorum.
|
|
|
I'd like you to cut my hair. öğrenmeye başla
|
|
Saçımı kesmeni istiyorum.
|
|
|
I'll act as a guide for you. öğrenmeye başla
|
|
Ben sizin için bir klavuz olarak hareket edeceğim.
|
|
|
I'll be as quiet as a mouse. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir fare kadar sessiz olacağım.
|
|
|
I'll be back by six o'clock. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'll be back within an hour. öğrenmeye başla
|
|
Bir saat içinde geri döneceğim.
|
|
|
I'll be on duty this Sunday. öğrenmeye başla
|
|
Bu pazar görevde olacağım.
|
|
|
I'll be seventeen next year. öğrenmeye başla
|
|
Ben gelecek yıl onyedi olacağım.
|
|
|
I'll be there rain or shine. öğrenmeye başla
|
|
Ne olursa olsun orada olacağım.
|
|
|
I'll buy a watch for my son. öğrenmeye başla
|
|
Oğlum için bir saat alacağım.
|
|
|
I'll catch up with you soon. öğrenmeye başla
|
|
Kısa sürede sana yetişirim.
|
|
|
I'll come and see you later. öğrenmeye başla
|
|
Daha sonra gelirim ve görüşürüz.
|
|
|
I'll do my best on the test. öğrenmeye başla
|
|
Sınavda elimden gelenin en iyisini yapacağım.
|
|
|
I'll give you moral support. öğrenmeye başla
|
|
Ben sana manevi destek vereceğim.
|
|
|
I'll have to think about it. öğrenmeye başla
|
|
Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.
|
|
|
I'll just have to improvise. öğrenmeye başla
|
|
Benim sadece doğaçlama yapmam gerekecek.
|
|
|
I'll leave this work to you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'll let you stay one night. öğrenmeye başla
|
|
Bir gece kalmana izin vereceğim.
|
|
|
I'll mail this letter today. öğrenmeye başla
|
|
Bugün bu mektubu postalayacağım.
|
|
|
I'll make you a model plane. öğrenmeye başla
|
|
Sana bir model uçak yapacağım.
|
|
|
I'll peel an orange for you. öğrenmeye başla
|
|
Sizin için bir portakal soyacağım.
|
|
|
I'll see you next Wednesday. öğrenmeye başla
|
|
Gelecek Çarşamba görüşürüz.
|
|
|
I'll soon catch up with you. öğrenmeye başla
|
|
Kısa sürede sana yetişeceğim.
|
|
|
I'll take my father's place. öğrenmeye başla
|
|
Ben babamın yerini alacağım.
|
|
|
I'll try my best today, too. öğrenmeye başla
|
|
Bugün bende elimden geleni yapmaya çalışacağım.
|
|
|
I'll try my hand at cooking. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'll work as long as I live. öğrenmeye başla
|
|
Yaşadığım sürece çalışacağım.
|
|
|
I'm a little angry with you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm a management consultant. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir yönetim danışmanıyım.
|
|
|
I'm afraid I can't help you. öğrenmeye başla
|
|
Maalesef sana yardım edemem.
|
|
|
I'm afraid I have to go now. öğrenmeye başla
|
|
Maalesef şimdi gitmek zorundayım.
|
|
|
I'm afraid she can't answer. öğrenmeye başla
|
|
Korkarım ki, o cevap veremez.
|
|
|
I'm all for your suggestion. öğrenmeye başla
|
|
Ben önerinizi tamamen destekliyorum.
|
|
|
I'm anxious for a promotion. öğrenmeye başla
|
|
Ben bir tanıtım için hevesliyim.
|
|
|
I'm at the beach on holiday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm coming down with a cold. öğrenmeye başla
|
|
Soğuk algınlığı yüzünden çöküyorum.
|
|
|
I'm deeply in love with you. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm dining out this evening. öğrenmeye başla
|
|
Bu akşam dışarıda yiyeceğim.
|
|
|
I'm dying for frozen yogurt. öğrenmeye başla
|
|
Dondurulmuş yoğurda can atıyorum.
|
|
|
I'm dying to go to New York. öğrenmeye başla
|
|
New York'a gitmeye can atıyorum.
|
|
|
I'm familiar with your name. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm familiar with your name. öğrenmeye başla
|
|
İsminizi daha önce duymuştum.
|
|
|
Tomorrow I am going shopping. öğrenmeye başla
|
|
Yarın alışverişe gidiyorum.
|
|
|
I'm going to Hawaii by ship. öğrenmeye başla
|
|
Ben Hawaii'ye gemiyle gidiyorum.
|
|
|
I'm going to propose to her. öğrenmeye başla
|
|
Ona evlenme teklif edeceğim.
|
|
|
I'm hoping that will happen. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm just going to stay home. öğrenmeye başla
|
|
Ben sadece evde kalacağım.
|
|
|
I'm looking over his report. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun raporuna göz atıyorum.
|
|
|
I'm not a creature of habit. öğrenmeye başla
|
|
Alışkanlıklarımdan vazgeçmeyen biri değilim.
|
|
|
I'm not available right now. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm not worried about money. öğrenmeye başla
|
|
Ben para konusunda endişeli değilim.
|
|
|
I'm now busy writing a book. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi bir kitap yazmakla meşgulüm.
|
|
|
I'm older than your brother. öğrenmeye başla
|
|
Ben senin erkek kardeşinden daha yaşlıyım.
|
|
|
I'm passionate about my job. öğrenmeye başla
|
|
Ben işim hakkında hırslıyım.
|
|
|
I'm really in love with you. öğrenmeye başla
|
|
Ben gerçekten sana aşığım.
|
|
|
I'm seeing her this evening. öğrenmeye başla
|
|
Bu akşam onunla görüşeceğim.
|
|
|
I'm sorry you're leaving us. öğrenmeye başla
|
|
Bizden ayrılacağın için üzgünüm.
|
|
|
I'm sorry, I didn't mean it. öğrenmeye başla
|
|
Üzgünüm, onu demek istemedim.
|
|
|
I'm sorry, my father is out. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I'm starting to dislike her. öğrenmeye başla
|
|
Onu sevmemeye başlıyorum.
|
|
|
I'm sure I'll pass the test. öğrenmeye başla
|
|
Testi geçeceğimden eminim.
|
|
|
I am sure that he will succeed. öğrenmeye başla
|
|
Onun başaracağından eminim.
|
|
|
I'm sure that she's correct. öğrenmeye başla
|
|
Ben onun doğru olduğundan eminim.
|
|
|
I'm the leader of this team. öğrenmeye başla
|
|
Ben bu takımın lideriyim.
|
|
|
I'm fed up with her complaints. öğrenmeye başla
|
|
Onun şikayetlerinden bıktım.
|
|
|
I'm used to staying up late. öğrenmeye başla
|
|
Ben geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.
|
|
|
I'm very proud of my father. öğrenmeye başla
|
|
Babamla çok gurur duyuyorum.
|
|
|
I'm very sorry to hear that. öğrenmeye başla
|
|
Onu duyduğuma çok üzgünüm.
|
|
|
I'm worried about my weight. öğrenmeye başla
|
|
Ben kilom hakkında endişe duyuyorum.
|
|
|
I've been asked to help out. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've been asked to help you. öğrenmeye başla
|
|
Benden sana yardım etmem rica edildi.
|
|
|
I've been in Sapporo before. öğrenmeye başla
|
|
Daha önce Sapporo'da bulundum.
|
|
|
I've been there a few times. öğrenmeye başla
|
|
Birkaç kez orada bulundum.
|
|
|
I've been thinking about it. öğrenmeye başla
|
|
Onun hakkında düşünüyorum.
|
|
|
I've been to Hong Kong once. öğrenmeye başla
|
|
Bir zamanlar Hong Kong'ta bulundum.
|
|
|
I've caught a terrible cold. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've climbed Mt. Fuji twice. öğrenmeye başla
|
|
Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
|
|
|
I've come to see the sights. öğrenmeye başla
|
|
Manzaraları görmek için geldim.
|
|
|
I've enjoyed talking to you. öğrenmeye başla
|
|
Seninle konuşmaktan hoşlandım.
|
|
|
I've figured out the puzzle. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
I've had a pleasant evening. öğrenmeye başla
|
|
Ben hoş bir akşam geçirdim.
|
|
|
I've had a really tough day. öğrenmeye başla
|
|
Ben gerçekten zor bir gün geçirdim.
|
|
|
I've just washed the dishes. öğrenmeye başla
|
|
Bulaşıkları az önce yıkadım.
|
|
|
I've never been to Hokkaido. öğrenmeye başla
|
|
Hokkaido'da hiç bulunmadım.
|
|
|
I've never climbed Mt. Fuji. öğrenmeye başla
|
|
Mt. Fuji'ye asla tırmanmadım.
|
|
|
I've often seen him bullied. öğrenmeye başla
|
|
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
|
|
|
I've put on weight recently. öğrenmeye başla
|
|
Son zamanlarda kilo aldım.
|
|
|
I've seen that movie before. öğrenmeye başla
|
|
O filmi daha önce izledim.
|
|
|
I've worked out a good plan. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
If it rains, please call me. öğrenmeye başla
|
|
Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın.
|
|
|
If you are tired, go to bed. öğrenmeye başla
|
|
Eğer yorgunsan yatmaya git.
|
|
|
In 1911, a revolt broke out. öğrenmeye başla
|
|
1911 yılında bir isyan patlak verdi.
|
|
|
In the end, he did not come. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is eating fish good for you? öğrenmeye başla
|
|
Sizin için balık yemek faydalı mı?
|
|
|
Is eating liver bad for you? öğrenmeye başla
|
|
Karaciğer yemek sizin için kötü mü?
|
|
|
Is English spoken in Canada? öğrenmeye başla
|
|
Kanada'da İngilizce konuşulur mu?
|
|
|
Is he the owner of that car? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is it a butterfly or a moth? öğrenmeye başla
|
|
O bir kelebek mi yoksa bir güve mi?
|
|
|
Is it hard to speak English? öğrenmeye başla
|
|
İngilizce konuşmak zor mu?
|
|
|
Is it made of wood or metal? öğrenmeye başla
|
|
O ahşaptan mı yoksa metalden mi yapılmıştır.
|
|
|
Is something wrong with you? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is that the best you can do? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is the dining room open now? öğrenmeye başla
|
|
Yemek odası şimdi açık mı?
|
|
|
Is the job too much for you? öğrenmeye başla
|
|
İş senin için çok fazla mıdır?
|
|
|
Is there a cat on the table? öğrenmeye başla
|
|
Masanın üzerinde bir kedi var mı?
|
|
|
Is there a toilet near here? öğrenmeye başla
|
|
Buraya yakın bir tuvalet var mı?
|
|
|
Is there any help available? öğrenmeye başla
|
|
İşe yarar bir yardım var mı?
|
|
|
Is there anyone in the room? öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Is there anything I must do? öğrenmeye başla
|
|
Yapmam gereken bir şey var mı?
|
|
|
Is there someone to help me. öğrenmeye başla
|
|
Bana yardım edecek biri var mı?
|
|
|
It caused quite a commotion. öğrenmeye başla
|
|
O oldukça bir kargaşaya neden oldu.
|
|
|
It doesn't make sense to me. öğrenmeye başla
|
|
Bana göre bir anlamı yok.
|
|
|
It happened a long time ago. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is a nice view from here. öğrenmeye başla
|
|
O, buradan güzel bir manzara.
|
|
|
It is absolutely impossible. öğrenmeye başla
|
|
O kesinlikle mümkün değil.
|
|
|
It is easier than I thought. öğrenmeye başla
|
|
O, düşündüğümden daha kolay.
|
|
|
It is hard to convince Jack. öğrenmeye başla
|
|
Jack'i ikna etmek zordur.
|
|
|
It is hard to convince John. öğrenmeye başla
|
|
John'u ikna etmek zordur.
|
|
|
It is more than I can stand. öğrenmeye başla
|
|
O, tahammül sınırlarımı aşar.
|
|
|
It is nice to see you again. öğrenmeye başla
|
|
Seni tekrar görmek güzel.
|
|
|
It is no use your resisting. öğrenmeye başla
|
|
Direnmenizin faydası yok.
|
|
|
It is none of your business. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is our duty to help them. öğrenmeye başla
|
|
Onlara yardım etmek bizim görevimiz.
|
|
|
It is still as cold as ever. öğrenmeye başla
|
|
O hala her zaman ki kadar soğuk.
|
|
|
It is time to shut the gate. öğrenmeye başla
|
|
Kapıyı kapatma zamanı geldi.
|
|
|
It is very cold this winter. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It is windy today, isn't it? öğrenmeye başla
|
|
Bugün hava rüzgarlı, değil mi?
|
|
|
It looks as if you're right. öğrenmeye başla
|
|
Haklısınız gibi görünüyor.
|
|
|
It looks like Tom is sleepy. öğrenmeye başla
|
|
Tom uykulu gibi görünüyor.
|
|
|
It might not freeze tonight. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It never rains but it pours. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It only takes a few minutes. öğrenmeye başla
|
|
Sadece birkaç dakika sürer.
|
|
|
It rained all day yesterday. öğrenmeye başla
|
|
Dün bütün gün yağmur yağdı.
|
|
|
It really gets on my nerves. öğrenmeye başla
|
|
O, gerçekten sinirlerimi bozuyor.
|
|
|
It seems to be a good house. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was a very exciting game. öğrenmeye başla
|
|
O çok heyecan verici bir oyundu.
|
|
|
It was about twenty dollars. öğrenmeye başla
|
|
O yaklaşık yirmi dolardı.
|
|
|
It was an agricultural area. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was dark when he came in. öğrenmeye başla
|
|
O, içeri girdiğinde hava kararmıştı.
|
|
|
It was his personal opinion. öğrenmeye başla
|
|
O, onun kişisel fikriydi.
|
|
|
It was late, so I went home. öğrenmeye başla
|
|
Geç olmuştu, bu yüzden eve gittim.
|
|
|
It was rather easy for them. öğrenmeye başla
|
|
O onlar için oldukça kolaydı.
|
|
|
It was too difficult for me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was very cold last month. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It was very windy yesterday. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It went just as we expected. öğrenmeye başla
|
|
O, tam bizim beklediğimiz gibi gitti.
|
|
|
It would be a difficult job. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It'll cost about 10,000 yen. öğrenmeye başla
|
|
Yaklaşık 10.000 yene mal olacak.
|
|
|
It'll soon be three o'clock. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's already out of fashion. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's already out of fashion. öğrenmeye başla
|
|
Onun zaten modası geçmiş.
|
|
|
It's an average day at work. öğrenmeye başla
|
|
Bu, iş yerinde ortalama bir gündür.
|
|
|
It's been snowing all night. öğrenmeye başla
|
|
Bütün gece kar yağıyordu.
|
|
|
It's eight o'clock at night. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's going to clear up soon. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
It's great to have a family. öğrenmeye başla
|
|
Bir aileye sahip olmak mükemmel.
|
|
|
It's hard to master English. öğrenmeye başla
|
|
İngilizceyi öğrenmek zordur.
|
|
|
It's not a road, but a path. öğrenmeye başla
|
|
O bir yol değil, fakat bir patika.
|
|
|
It's nothing to worry about. öğrenmeye başla
|
|
O endişelenecek bir şey değil.
|
|
|
It's time you faced reality. öğrenmeye başla
|
|
Gerçekle yüzleşmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
|
|
|
It's too early to go to bed. öğrenmeye başla
|
|
Yatmaya gitmek için çok erken.
|
|
|
It's too hot for us to work. öğrenmeye başla
|
|
İşe gitmemiz için hava çok sıcak.
|
|
|
Jack is busy cooking for us. öğrenmeye başla
|
|
Jack bizim için yemek pişirmekle meşgul.
|
|
|
Jack may speak Spanish, too. öğrenmeye başla
|
|
Jack de, İspanyolca konuşabilir.
|
|
|
Jackson fell from his horse. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Jackson said this was wrong. öğrenmeye başla
|
|
Jackson, bunun yanlış olduğunu söyledi.
|
|
|
Jane is not as tall as Mary. öğrenmeye başla
|
|
Jane, Mary kadar uzun değil.
|
|
|
Jane may not be at home now. öğrenmeye başla
|
|
Jane şimdi evde olmayabilir.
|
|
|
Jane swims better than Yumi. öğrenmeye başla
|
|
Jane Yumi'den daha iyi yüzer.
|
|
|
Jill saw the movie with Ken. öğrenmeye başla
|
|
Filmi Ken ile birlikte izledim.
|
|
|
Jill saw the movie with Ken. öğrenmeye başla
|
|
Jill filmi Ken ile izledi.
|
|
|
Jim seized Julie by the arm. öğrenmeye başla
|
|
Jim Julie'yi kolundan yakaladı.
|
|
|
John is good at mathematics. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
John is too fat to run fast. öğrenmeye başla
|
|
John hızlı koşamayacak kadar çok şişman.
|
|
|
John passed the examination. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
John went to America by air. öğrenmeye başla
|
|
John havayolu ile Amerika'ya gitti.
|
|
|
Kate is not as tall as Anne. öğrenmeye başla
|
|
Kate Anne kadar uzun değil.
|
|
|
Kate is not as tall as Anne. öğrenmeye başla
|
|
Kate Anne kadar uzun değildir.
|
|
|
Kazu likes sports very much. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Keep oil away from the fire. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Keep out of the way, please. öğrenmeye başla
|
|
Yoldan uzak durun, lütfen.
|
|
|
Keep the secret to yourself. öğrenmeye başla
|
|
Sırrı kendinize saklayın.
|
|
|
Ken decided on going abroad. öğrenmeye başla
|
|
Ken yurtdışına gitmeye karar verdi.
|
|
|
Ken has more books than you. öğrenmeye başla
|
|
Ken'in senden daha fazla kitabı vardır.
|
|
|
Ken has never visited Kyoto. öğrenmeye başla
|
|
Ken Kyoto'yu asla ziyaret etmedi.
|
|
|
Ken met her on his way home. öğrenmeye başla
|
|
Ken eve dönerken onunla karşılaştı.
|
|
|
Kobe is famous for its port. öğrenmeye başla
|
|
Kobe, limanı ile ünlüdür.
|
|
|
Kyoko is lying on the grass. öğrenmeye başla
|
|
Kyoko, çimde uzanmaktadır.
|
|
|
Kyoto has many universities. öğrenmeye başla
|
|
Kyoto'nun bir sürü üniversitesi var.
|
|
|
Learning calligraphy is fun. öğrenmeye başla
|
|
Hat öğrenmek eğlencelidir.
|
|
|
Leave it where you found it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Leave the books as they are. öğrenmeye başla
|
|
Kitapları olduğu gibi bırak.
|
|
|
Lenin ordered them to rebel. öğrenmeye başla
|
|
Lenin onlara isyan etmelerini emretti.
|
|
|
Let me give you some advice. öğrenmeye başla
|
|
Sana biraz tavsiye vereyim.
|
|
|
Let me introduce you to him. öğrenmeye başla
|
|
Seni onunla tanıştırayım.
|
|
|
Let's clear up this problem. öğrenmeye başla
|
|
Bu sorunu açığa çıkaralım.
|
|
|
Let's cut down our expenses. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's dine out for a change. öğrenmeye başla
|
|
Değişlik olsun diye dışarıda yiyelim.
|
|
|
Let's eat now. I'm starving. öğrenmeye başla
|
|
Şimdi yiyelim. Açlıktan ölüyorum.
|
|
|
Let's get out of this place. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's get together tomorrow. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's go back to our places. öğrenmeye başla
|
|
Yerlerimize geri gidelim.
|
|
|
Let's hope for good results. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's not rule anything out. öğrenmeye başla
|
|
Herhangi bir şeyi gözardı etmeyelim.
|
|
|
Let's start with Lesson Ten. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Let's talk over a cold beer. öğrenmeye başla
|
|
Soğuk bir bira hakkında konuşalım.
|
|
|
Let's walk to the bookstore. öğrenmeye başla
|
|
Kitapçıya kadar yürüyelim.
|
|
|
Lincoln set the slaves free. öğrenmeye başla
|
|
Lincoln köleleri serbest bıraktı.
|
|
|
Living conditions were hard. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Look at the girl over there. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Look! Two boys are fighting. öğrenmeye başla
|
|
Bakın! İki çocuk döğüşüyor.
|
|
|
Luckily Tom didn't see Mary. öğrenmeye başla
|
|
Neyse ki Tom Mary'i görmedi.
|
|
|
Lucy made her parents happy. öğrenmeye başla
|
|
Lucy ailesini mutlu etti.
|
|
|
Make a sketch of your house. öğrenmeye başla
|
|
Evinizin bir krokisini yapın.
|
|
|
Make yourselves comfortable. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Many Americans blamed Spain. öğrenmeye başla
|
|
Birçok Amerikalı İspanya'yı suçladı.
|
|
|
Many of the men became sick. öğrenmeye başla
|
|
Erkeklerin çoğu hasta oldu.
|
|
|
Many people think I'm crazy. öğrenmeye başla
|
|
Birçok insan deli olduğumu düşünür.
|
|
|
Many promises had been made. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Marble floors are beautiful. öğrenmeye başla
|
|
Mermer zeminler güzeldir.
|
|
|
Mary helped her mother cook. öğrenmeye başla
|
|
Mary annesinin yemek pişirmesine yardımcı oldu.
|
|
|
Mary is sitting at the desk. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mary is Tom's granddaughter. öğrenmeye başla
|
|
Mary Tom'un kıztorunudur.
|
|
|
Mary is Tom's mother-in-law. öğrenmeye başla
|
|
Mary Tom'un kaynanasıdır.
|
|
|
Mary is Tom's sister-in-law. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mary loves her bamboo fence. öğrenmeye başla
|
|
Mary bambu çitini seviyor.
|
|
|
Mary takes after her father. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mary weighed it in her hand. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mary will make a good nurse. öğrenmeye başla
|
|
Mary iyi bir hemşire olacak.
|
|
|
May I ask about your family? öğrenmeye başla
|
|
Ailen hakkında soru sorabilir miyim?
|
|
|
May I bring my family along? öğrenmeye başla
|
|
Ailemi birlikte getirebilir miyim?
|
|
|
May I have a class schedule? öğrenmeye başla
|
|
Ben bir sınıf programı alabilir miyim?
|
|
|
May I have a glass of water? öğrenmeye başla
|
|
Bir bardak su alabilir miyim?
|
|
|
May I have some more coffee? öğrenmeye başla
|
|
Biraz daha kahve alabilir miyim?
|
|
|
Could I have the bill, please? öğrenmeye başla
|
|
Hesabı alabilir miyim, lütfen?
|
|
|
May I have the menu, please? öğrenmeye başla
|
|
Menüyü alabilir miyim, lütfen?
|
|
|
May I interrupt you a while? öğrenmeye başla
|
|
Sözünüzü biraz kesebilir miyim?
|
|
|
May I look at your passport? öğrenmeye başla
|
|
Pasaportunuza bakabilir miyim?
|
|
|
May I speak to Mike, please. öğrenmeye başla
|
|
Mike ile konuşabilir miyim, lütfen.
|
|
|
May I speak to you a minute? öğrenmeye başla
|
|
Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
|
|
|
May I take a picture of you? öğrenmeye başla
|
|
Bir resminizi çekebilir miyim?
|
|
|
May we use the language lab? öğrenmeye başla
|
|
Lisan Laboratuvarını kullanabilir miyiz?
|
|
|
Mayuko came out of the room. öğrenmeye başla
|
|
Mayuko odadan dışarı çıktı.
|
|
|
Mayuko has dropped the ball. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Mayuko has not slept enough. öğrenmeye başla
|
|
Mayuko yeteri kadar uyumadı.
|
|
|
Mick named the baby Richard. öğrenmeye başla
|
|
Mick bebeğe Richard adını verdi.
|
|
|
Midori ate the most oranges. öğrenmeye başla
|
|
Midori en çok portakal yedi.
|
|
|
Mike is captain of our team. öğrenmeye başla
|
|
Mike takımımızın kaptanıdır.
|
|
|
Mike wore an indignant look. öğrenmeye başla
|
|
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
|
|
|
Milk does not agree with me. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
Miss Green teaches us music. öğrenmeye başla
|
|
Bayan Green bize müzik öğretir.
|
|
|
Miss Jackson did not appear. öğrenmeye başla
|
|
Bayan Jackson ortaya çıkmadı.
|
|
|
Miss Red taught me Japanese. öğrenmeye başla
|
|
Bayan Red bana Japonca öğretti.
|
|
|
Mix the flour with two eggs. öğrenmeye başla
|
|
Unu iki yumurta ile karıştırın.
|
|
|
Mom is getting dinner ready. öğrenmeye başla
|
|
Annem akşam yemeği hazırlıyor.
|
|
|
Most of us love our country. öğrenmeye başla
|
|
Çoğumuz ülkemizi seviyoruz.
|
|
|
Most people think I'm crazy. öğrenmeye başla
|
|
Birçok kişi deli olduğumu düşünür.
|
|
|
Mrs. Smith cleans that room. öğrenmeye başla
|
|
O odayı bayan Smith temizler.
|
|
|
Murder is punished by death. öğrenmeye başla
|
|
Cinayet ölümle cezalandırılır.
|
|
|
My aunt made me a new skirt. öğrenmeye başla
|
|
Halam bana yeni bir etek yaptı.
|
|
|
My birthday falls on Sunday. öğrenmeye başla
|
|
Doğum günüm Pazara rastlıyor.
|
|
|
My brother is a good skater. öğrenmeye başla
|
|
Erkek kardeşim iyi bir patenci.
|
|
|
My brother plays the guitar. öğrenmeye başla
|
|
Erkek kardeşim gitar çalar.
|
|
|
My brother speaks very fast. öğrenmeye başla
|
|
Erkek kardeşim çok hızlı konuşur.
|
|
|
My clock seems to be broken. öğrenmeye başla
|
|
Benim masa saati bozuk gibi görünüyor.
|
|
|
My daughter likes egg yolks. öğrenmeye başla
|
|
Kızım yumurta sarısını seviyor.
|
|
|
My dog has a wonderful life. öğrenmeye başla
|
|
Benim köpeğimin harika bir hayatı vardır.
|
|
|
My dog sometimes eats grass. öğrenmeye başla
|
|
Benim köpeğim bazen ot yer.
|
|
|
My family are all very well. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My family is not that large. öğrenmeye başla
|
|
Benim ailem o kadar büyük değildir.
|
|
|
My family is not very large. öğrenmeye başla
|
|
Ailem çok büyük değildir.
|
|
|
My father came home at nine. öğrenmeye başla
|
|
Benim babam dokuzda eve geldi.
|
|
|
My father has gone to China. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father is a heavy smoker. öğrenmeye başla
|
|
Benim babam ağır sigara tiryakisi.
|
|
|
My father is an early riser. öğrenmeye başla
|
|
Babam erken kalkan biridir.
|
|
|
My father is away from home. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father is in good health. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father is in his fifties. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My father made me what I am. öğrenmeye başla
|
|
Beni bu duruma getiren babamdır.
|
|
|
My father runs a restaurant. öğrenmeye başla
|
|
Babam bir restoran işletir.
|
|
|
My favorite sport is skiing. öğrenmeye başla
|
|
Benim en sevdiğim spor kayaktır.
|
|
|
My friend will be our guide. öğrenmeye başla
|
|
Arkadaşım rehberimiz olacak.
|
|
|
My girlfriend is an actress. öğrenmeye başla
|
|
Kız arkadaşım bir aktristir.
|
|
|
My grades are above average. öğrenmeye başla
|
|
Benim notlarım ortalamanın üzerindedir.
|
|
|
My grandmother was a farmer. öğrenmeye başla
|
|
Büyükannem bir çiftçiydi.
|
|
|
My hat is bigger than Jim's. öğrenmeye başla
|
|
Şapkam Jim'inkinden daha büyüktür.
|
|
|
My heart began to beat fast. öğrenmeye başla
|
|
Benim kalbim hızlı çarpmaya başladı.
|
|
|
My hobby is taking pictures. öğrenmeye başla
|
|
Benim hobim fotoğraflar çekmektir.
|
|
|
My hobby is writing stories. öğrenmeye başla
|
|
Benim hobim hikayeler yazmaktır.
|
|
|
My house faces to the south. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My house looks to the south. öğrenmeye başla
|
|
Benim evim güneye bakıyor.
|
|
|
My jeans shrank in the wash. öğrenmeye başla
|
|
Benim kot yıkamada küçüldü.
|
|
|
My joke went over very well. öğrenmeye başla
|
|
Benim şaka çok iyi gitti.
|
|
|
My little finger is swollen. öğrenmeye başla
|
|
Benim küçük parmağım şişti.
|
|
|
My mother didn't mention it. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My mother has four brothers. öğrenmeye başla
|
|
Annemin dört erkek kardeşi var.
|
|
|
My mother is an early riser. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My mother left me a message. öğrenmeye başla
|
|
Annem bana bir mesaj bıraktı.
|
|
|
My mother made me a sweater. öğrenmeye başla
|
|
Annem bana bir kazak yaptı.
|
|
|
My mother prepares my meals. öğrenmeye başla
|
|
Benim yemeklerimi annem hazırlar.
|
|
|
My older sister got engaged. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My oldest brother is single. öğrenmeye başla
|
|
En büyük ağabeyim bekardır.
|
|
|
My parents also have a farm. öğrenmeye başla
|
|
Ebeveynlerimin de bir çiftliği var.
|
|
|
My parents made me go there. öğrenmeye başla
|
|
Ebeveynlerim beni oraya gönderdi.
|
|
|
My plan was adopted by them. öğrenmeye başla
|
|
Planım onlar tarafından benimsendi.
|
|
|
My sister has a sweet tooth. öğrenmeye başla
|
|
Kız kardeşim tatlıya düşkündür.
|
|
|
My sister is a good swimmer. öğrenmeye başla
|
|
Kız kardeşim iyi bir yüzücüdür.
|
|
|
My sister is engaged to him. öğrenmeye başla
|
|
Kız kardeşim onunla nişanlıdır.
|
|
|
My sister's getting married. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My son is small for his age. öğrenmeye başla
|
|
Benim oğlum yaşına göre küçük.
|
|
|
My uncle gave him a present. öğrenmeye başla
|
|
Amcam ona bir hediye verdi.
|
|
|
My uncle gave him a present. öğrenmeye başla
|
|
Dayım ona bir hediye verdi.
|
|
|
My uncle gave his car to me. öğrenmeye başla
|
|
Amcam arabasını bana verdi.
|
|
|
My uncle has a large family. öğrenmeye başla
|
|
Amcamın büyük bir ailesi var.
|
|
|
My uncle has three children. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My uncle has three children. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|
My uncle lived a happy life. öğrenmeye başla
|
|
Amcam mutlu bir hayat yaşadı.
|
|
|
My uncle lived to be ninety. öğrenmeye başla
|
|
|
|
|